İstemi Yılmaz
TT

Filistin’e barış ne zaman gelecek?

Filistin bir haftadır cehennemi yaşıyor. Kendi topraklarında mülteci konuma düşen milyonlar yine bir Ramazan ayında ve bayramda evlerine düşen roketlerle, saldırılarla mücadele ediyor. Hayatta kalmaya çabalıyor. Bu satırlar kaleme alındığında Mısır’ın ateşkes çabaları devam ediyordu ve sadece Gazze’ye atılan İsrail roketleri onlarcası çocuk olmak üzere 100’e yakın sivili katletmişti.
Ne yazık ki Filistin halkı ve İslam dünyası, İsrail’in özellikle Mescid-i Aksa üzerinden gerçekleştirdiği “Ramazan provokasyonlarına” alışkın. Ancak bu seferki, belirli yönleriyle, diğerlerinden ayrılıyor.
Her şeyden önce bu seferki provokasyonda gerginliğin dalga dalga ve kontrollü bir şekilde yükseltildiğini gördük. Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesindeki 3 bin Filistinlinin ikamet ettiği evlerin tahliye kararıyla başladı provokasyon.  Boşalan evlere Yahudi yerleşimcilerin yerleştirilmesi öngörülüyor. Birleşmiş Milletler kararıyla yasa dışı sayılan Yahudi yerleşim yerlerinin genişletilmesi söz konusu. Bu, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun iki senede dört kez tekrarlanan seçimlerde, seçmenlerine verdiği vaatlerden biriydi. Hatta bir Yahudi yerleşimcinin, Filistinli mahalle sakinin evinin önüne giderek “Evini ben çalmazsam başka biri çalacak” dediği görüntüler internette “viral” oldu. Filistinliler bu hukuksuzluğa direndi. Karşılığında şiddet gördü, evleri basıldı, gözaltına alındı.
Bir hafta sonra gerginlik Mescid-i Aksa’ya taşındı. Altı Gün Savaşları sonrası Kudüs’ün iki yakasının da İsrail’in kontrolü altına girmesi nedeniyle kutlanan “Kudüs Günü”nün Ramazan ayının son haftasına denk gelmesi, “Ortodoks Yahudilerin geleneksel Aksa baskını şovunun” sonuçlarını daha da ağır hale getirdi. Kutsal ayda mabetlerinin basılmasına karşı Mescid-i Aksa’da nöbet tutan Müslümanlara en sert şekilde saldırıldı. Onlarca insan yaralandı. Gerginlik Gazze’den atılan füzelerle tırmandı. Aşırılık yanlısı Yahudiler, Kudüs Günü kutlamalarından vazgeçmedi. Mescid-i Aksa’da çıkan yangını şarkılarla kutlayan binlerce İsraillinin görüntüleri zihinlere kazındı. İsrail’in 2021 yılındaki provokasyonunu öncekilerden eşsiz kılansa bundan sonra yaşananlarda gizli.
Bugüne kadar Tel Aviv yönetiminin Aksa’yı veya Gazze’yi hedef alması ne yazık ki kanıksanan bir durumdu. İşgal adım adım genişliyordu. Ancak bu defa şiddet dalgasının İsrail kentlerinde yaşayan azınlık Filistinlileri de hedef aldığı görüldü. Lod, Yaffa, Hayfa, Ramla gibi karma şehirlerdeki Filistinliler, aşırılık yanlısı Yahudiler tarafından saldırıya uğradı. Arabaları taşlandı. Sokakta denk gelinen Filistinliler linç edildi. Dahası evleri ve camileri basıldı.
Yaşananlar tam anlamıyla bir toplumsal cinnet halinin yansıması. Filistinlilerin “İsrail’in hakimiyetindeki kentlerden” silinmesi hedefleniyor. Üstelik bu amaç, açıkça devletin başı tarafından da destekleniyor. Olağanüstü hâl ilan edilen Lod’u ziyaret eden İsrail Başbakanı Netanyahu, askerlere seslenerek “Her şeye katılabilirsiniz. Soruşturmadan korkmayın” diyor.
Bugün Filistin barışa oldukça uzak bir coğrafya. Tersine, İsrail, karma bölgelerde nüfus dengesini Yahudiler lehine değiştirmeyi hedefliyor. İsrail artık Avrupa’da Nazi soykırımından kaçan Aşkenaz Yahudilerinin devleti değil. Onlar yerine daha nefret dolu, laiklikten vazgeçmiş, dini taassubun esiri olmuş yerleşimciler, siyasi dengeyi belirliyor. Yahudi yerleşimcilerden ve Ortodokslardan alınacak oylar Netanyahu’nun da iştahını kabartıyor. Netanyahu nefreti körükledikçe ve Filistinlilere karşı sert bir imaj oluşturdukça, sağ kanattaki en büyük rakibi Yemina partisi lideri Naftali Bennett’i ekarte edebileceğini düşünüyor.
Filistin topraklarında çatışmaların son bulması için barış talebini Yahudilerin dillendirmesi gerekir. Bu da şimdilik uzak ihtimal...