Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

İki ateş arasında Filistin

İsrail'in bize ihraç ettiği Gazze'deki ölü çocuklar ve enkazın altından çıkarılma anlarına dair bu ağır görüntülere Arap hafızamız nasıl dayanabilir vallahi bilmiyorum. Biz hala büyük Arap yarası Suriye’deki absürt savaşın Beşşar Esed'in varil bombardımanları, İranlı Hizbullah silahının saldırıları, kuzeyde çeşitli grupların, doğuda Rusların katliamlarının çizdiği sahnelerin acısını çekiyoruz. Ölüm haberlerinin ve ölü sayılarının haber bültenlerinin günlük rutini haline geldiği Irak'taki trajedilerin ıstırabını yaşıyoruz. Filistin topraklarında bugün yaşanan kanlı çatışmadan öncelikle kimin sorumlu olduğunu seçme lüksümüz olmasa da, gerek kalp gerekse zihin için kışkırtıcı sahnelerle karşı karşıya bulunuyoruz. Dolayısıyla Suriye kanının ancak Beşşar Esed'in, Irak kanının İran’a kapısını açan Iraklının, Filistin kanının Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki başarısız liderliklerin affedilemez hatası olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında söylenecek her şey boş.
Filistin meselesi on yıllardır hassas bir Arap meselesi ve bütün Arap meseleleri gibi kalbimizde ve vicdanımızda bir yeri var. Ama Müslüman Araplar olarak, krizi yönetmekteki Filistin-Filistin başarısızlığı karşısında şaşkın bir haldeyiz. Toprak ve hak sahibi başarısız olmuşsa, uzlaşı ve durumu kontrol etmek için yapılan tüm dış girişimler, ne kadar büyük olursa olsun başarılı olmayacak ve ağrı kesiciden ibaret kalacak. En azından Filistin seçimlerinin yapılması gerekiyordu, inandırıcı olmayan bahanelerle ertelenmesi değil. Bu bahaneler Filistin gerçekliğine zerre bir şey sunmuyor, ancak yine de bize dava yönetiminin bilge ellerde olmadığını teyit ediyor.
Korkunun, ölüm kokusunun ve feryat seslerinin hakim olduğu Gazze’de, kendisini kontrol eden Hamas Hareketi korkutucu bir yöntem izlemeye karar verdi; silah depolamak ve roket fırlatmak. Bu roketlere İsrail’in bizzat fırlatıldıkları yerleri hedef alarak karşılık vereceğini biliyordu, nitekim birkaç saat içinde İsrail’in silahları altında kuşlar gibi düşen sivilleri gördük. Kim bu şekilde düşünebilir? Saçma bir oyun ve bedeli de Hamas’ın onlara danışmadığı çocukların ve masum insanların kanı. Hamas, silah depolarına komşu olmanın bedelini ödemek isteyip istemediklerini onlara sormadı, rızalarını almadı. Filistin davası acı verici çünkü Filistinli liderlerin Filistin vatandaşlarından farklı öncelikleri, dış taraflarla siyasi hesapları, kendilerine altın yumurtlayan krizi devam ettirme hırsları var. Bugünkü savaşın kıvılcımı görünürde Doğu Kudüs'teki Şeyh Cerrah Mahallesi. On yıllardır Filistinli aileler tarafından mesken tutulmuş ve bu evlerin mülkiyetinin Filistinlilere ait olduğunu kabullenen birçok tartışmanın etrafında döndüğü mahalle.
Sağcı İsrailliler iki yüzyıldır toprakların mülkiyetinin onlara ait olduğunu iddia ediyorlar, Filistinliler ise oraya 50 yıl önce uluslararası düzenlemeyle taşındıklarını söylüyorlar. Bu emlak anlaşmazlığı, İsrail mahkemelerinde değil, Uluslararası Adalet Divanı’nda hukuki bir süreç izlemeliydi. Adalet Divanı her bir tarafın iddialarının haklılığını değerlendirmeliydi ve varacağı karar uluslararası toplum önünde kamuya açıklanmalıydı. Filistin Devlet Başkanlığı bu dosyayı üzerine almalı, Uluslararası Adalet Divanı’na taşımalı, etkili Arap ve uluslararası başkentleri gezerek, sakinlerin hakkının dayandığı mülkiyet ilkelerini açıklamalı ve onların desteğini almalıydı. Bu ülkelerin desteğini kazanmalıydı. Bu yapılmadı ve Filistin vatandaşı İsrailli yerleşimciyle bir mücadele içinde ve İsrail mahkemelerinden adalet talep etmek durumunda bırakıldı. Gerçek şu ki, Filistin davasının trajedisi esas olarak Filistinli liderler ve onların krizlerini yönetmekte on yıllardır açık bir şekilde başarısız olmalarıdır. Filistin davasını dış politikalarının ana odağı haline getiren büyük Arap ülkelerinin görüşlerine kulaklarını tıkamalarıdır.
İsrail şu ana kadar iki hedefe ulaştı; birincisi, Gazze Şeridi'ndeki Hamas liderlerini avlamak, üst düzey liderliğin Katar'ın başkenti Doha’daki tatil beldelerinde ikamet ettiğini hatırlatmak önemli. İkincisi ve daha önemlisi, uluslararası toplum ve medyanın desteğini kazanmak. İsrail, Gazze’deki kuleleri vurmadan önce uluslararası bir ajansı, Associated Press'i arayıp binayı bombalayacağı için ofislerini derhal boşaltmasını istedi. Operasyon merkezi ile ajansın ofisi arasında gerçekleşen aramayı kaydederek yayınladı. Böylece uluslararası bir medya ajansı aracılığıyla dünyaya sivilleri ve özellikle de medya çalışanlarını hava saldırılarından önce uyardığı ve Hamas’ın roketlerini sivillerin yaşadıkları binalardan fırlattığını söylemiş oldu. Bu sayede İsrail, haksız tarafta olmasına rağmen Batı'daki birçok politikacı ve medya çalışanının desteğini akıllıca kazanmayı başardı. İran bile gerçekten zarar vermeyen ama İsrail'in tepkisini kışkırtmaya yetecek zayıf roketler vererek Hamas’ı aldattı ve onu küçümsedi. İran, Yemen'deki Husilere kaçak olarak gönderdiği gibi Hamas’a nitelikli silahlar sağlamadı.
Şu anda, tüm Arap ve uluslararası çabalar acil bir ateşkese odaklanmış durumda ve yapılması gereken de bu. Bu denklemde daha güçlü taraf İsrail olduğu ve güç dengesi onun lehine olduğu için, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkeler, çatışmaların başladığı ilk günden itibaren başta ABD olmak üzere arabulucu ülkelere, İsrail’in bu günlük katliamlarını durdurmasını sağlamaları için baskı yapmaya çalışıyorlar. Filistinliler, Batı Şeria ve Gazze'de bugün olduğundan daha iyi liderleri, farklı bir zihniyete sahip, Filistinlilerin çıkarlarını göz önünde bulunduran, hükümetler ve halklar olsun Arap ülkeleri ile ilişkilerini güçlendiren yeni kanları hak ediyorlar.