Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Bay Şerbel’in hediyesi

İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin Arapça servisinin Lübnan Dışişleri Bakanı Şerbel Vehbe’nin açıklamalarını yorumladığı, parmak uçlarıyla attığı manşete dikkat edin:
“Lübnan Dışişleri Bakanı, İslam Devleti ve Bedeviler hakkındaki açıklamalarıyla Körfezlileri kızdırıyor”.
DEAŞ’ı İslam Devleti olarak tanımlamaları hakkında yorum yapmayacağım. Zira bu tartışmalı bir konu. Profesyonellik ve tarafsızlık adı altında savunulan tartışmalı bir mesele. Biz tüm tarafların ve düşman medyanın verdiğini değil, kendisine verdiği adı kullanıyoruz.
Yani bu temelde, Almanya Sosyal Sosyalist Partisi’ni Naziler olarak tanımlamamız doğru değil… Ancak onlar bizim gibi yapmıyorlar!
Her neyse; başlıkta dikkatimi çeken ikinci kısım Şerbel’in Arap Yarımadası’ndaki insanlarla –tarih deha Şerbel burada Arap Yarımadası'nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olan Suudi Arabistan’da yaşayanları kastediyor- dalga geçmesi. BBC’nin başlığına göre Şerbel’in konuşması sadece Suudi Arabistan’ı ve Körfez halkını kızdırdı.
Bu tür mayınlı ifadeler, rahatsızlığın kaynağını ve maalesef bazı Arapların Suudi Arabistan karşıtı beyin kıvrımlarındaki büyük sıkıntının asıl yerini gösteriyor. Zira BBC’nin Arapça yayın yapan servisi açıkça görüldüğü gibi bu kişiler tarafından yönetiliyor ve oluşturuluyor.
Daha önce Humeynist İslami eğilimli partilerden birine mensup olan Iraklı Bakan Bakır Cebir Solağ’ın Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı merhum Faysal bin Ferhan es-Suud’u Bedevi ve deve binicisi olarak tanımladığını hatırlıyoruz. Düşünebiliyor musunuz?!
Burada önemli olan konu kardeş Şerbel Vehbe’nin boşboğazlığından da öte kendi ülkesinin halkından habersiz olmasıdır. Zira Lübnan’da Bekaa Vadisi’nde ve Akkar’daki Halid Vadisi’nde bedevi ailelerden ve aşiretlerden oluşan topluluklar var. Buna ilaveten Lübnan’daki siyasi hayatta kendini gösteren birçok aile -hatta Hıristiyan olanlar bile- köklerinin Necid, Hicaz ve Yemen gibi Arap Yarımadası’ndaki kabilelere dayanmasıyla gurur duyuyor. Bunların içinde Hicazlı Kureyş kökenlerinden bahseden Cemayel ailesinin kendisi ve kökenleri Veiliyye kabilesine dayanan el-Esed ailesi de bulunuyor.
Hoşunuza gitmeyen şeylerde sizin için hayır olabilir. Nitekim Şerbel’in tezahürlerine karşı Lübnan ve Arapların ayaklanması -Suudi Arabistan demiyorum- bize bu ortak Arap duygusunun ne kadar derin olduğunu gösteriyor.
İranlı Humeynist ve Türk-Osmanlı projelerinin destekçileri bugün kolektif siyasi duyguyu uyandırmak istemiyor. Ancak Suudi Arabistan’ın kurucusu Kral Abdülaziz, milliyetçi Arap seçkinlerinin varış noktasıydı. Bu seçkinlerin birçoğu başka ülkelerdeki meslektaşlarıyla birlikte idari ve siyasi yapım projesine katılmıştı.
Suudi tarihçi İbn Ruveyşid’in bahsettiği gibi Kral Abdülaziz’in birlikte çalışmak üzere seçtiği kişiler, Arapların ve Müslümanların temsilcisi olarak Kral Abdülaziz’e katılan, en seçkin ve en kültürlü Arap erkeklerden oluşuyordu.
Bu kişiler şunlardı:
Mısırlı büyük reformcu Hafız Vehbe, Suriye milliyetçiliğinin liderlerinden Halid el-Hakim, Lazkiye’de büyüyen ünlü reformcu Yusuf Yasin, Beni Maruf topluluğunun bir üyesi ve Suudi Arabistan'ın dış ilişkilerindeki önde gelen kişilerden Lübnanlı milliyetçi Fuad Hamza, Kral Abdülaziz’e sığınan ve fikirleriyle kendisine yardım eden Libya’nın Trablus kentinin valisi Halid el-Karkani -Ebu el-Velid-, Libyalı Beşir es-Saadavi, Filistin'in Nablus kentinde doğan, Türkiye'de El-Uruba Okulu (Arap Milliyetçiliği) Derneği'ni kuran, siyasi bölüm sekreteri ve Suudi Arabistan'a hizmet eden büyük bilgin Ruşdi Malhas ve Kral Abdülaziz'in en iyi Lübnanlı dostlarından biri olan Arap-Hıristiyan edebiyat bilgini Emin er-Reyhani.
Bu saydıklarımız Kral Abdülaziz’in adamlarının yalnızca görünen kısmı… Sözün kısası bedeviliğin anlamını bilmeyenlerin ve Arap Yarımadası sakinlerinin çeşitliliğinden ve İslam ile gelen kentsel dokusundan bihaber olan insanların cehaletini bir tarafa koyarsak zeki Şerbel tüm bunlardan uzakta doğru Arap duygusunu uyandırarak bize iyilik yaptı diyebiliriz.