Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Lübnan: Umut adındaki ölünün cesedi

Siyasi sistem, savaşların, işgallerin ve vesayetlerin başaramadığını gerçekleştirmeyi başardı. Lübnanlıların iradesini kırdı. Böldü. Yoksullaştırdı. Onları başarısızlık ve nefrete boğulmuş adalardan oluşan bir takımada gibi gösterdi. Sistem, her türlü politikanın yokluğunda Lübnanlıları küçük düşürmeyi sürekli bir politika haline getirmeyi başardı. Lübnanlıların restore etmeyi hayal ettiği devletin enkazı altında, bugün yetimler gözyaşlarını tutuyor, günleri ise küçük düşürülme, küçük düşürülme ve küçük düşürülme arasında dağılıyor. Beyrut Limanı suikastından sonra halkın uyanacağını ve çocuklarının kanını emen korsanları söküp atacağını sananlar oldu, ama sistem Lübnanlıların devrimini durdurmayı başardı, onları zor ekmek ve olmayan ilaç arayışı, göç senaryoları hazırlamakla meşgul olmaya zorladı.
Bu felakette şaşırtıcı bir yan yok, bayağılık çağına düşmenin, devletten geri kalanların üstlendikleri makamlardan daha küçük, intiharcı fanatikliklerinin iplerinde oynamaktan başka bir şey bilmeyen kişilerin elinde olmasının doğal bir sonucu. Lübnan’ın sırrı konusunda olduğu kadar inşa ettiği dostlukların zenginliği konusunda da bilgisiz şahısların eline düşmesinin ürünü. Ülkelerini ve dünyayı bilmeyen adamların sorumlu olmalarının doğal neticesi. İstifa eden Dışişleri Bakanı Şerbel Vehbe'nin yaptığı saçma ve aşağılayıcı açıklamalar, bayağılık çağının iyice yerleştiğinin, cehalet ve sığlık sözlüğünden gelenlerin ilerlediğinin kanıtıydı. Küçük adamlar, aptalca ve kötü niyetli cümlelerle samimi dostlukları ve çıkarlar ağını ortadan kaldırıyorlar. Lübnan nasıl ki baş ağrısından başka bir şey olmayan farklı türden insanlar ile cezalandırıldıysa, baş ağrısını hafifletecek ilaçların yokluğuyla da cezalandırıldı.
Bir kafenin balkonunda maskeleri ve gülümsemeleri ile arkadaşlarım etrafımı sardılar. Uzun zamandır buluşamamıştık. Malum koronanın hükmü geçiyordu. Masamızda sohbetin en önde gelen tabağının salgın olmasını bekliyordum ama yanılmışım. Gazze savaşının önceliklerinin başında yer alacağını tahmin ettim ama yine yanılmışım. Ülkeler değişti ve öncelikler de değişti.
Bir tanesi bana “Neden geleceğini söylemedin, bilseydik sana liste gönderirdik” dedi. Haklı olarak şaşırdım çünkü bir şey istemek gibi alışkanlıkları yoktu. Gurbetçi olduğumu ve yaşadıkları günlük sıkıntıların ayrıntılarını bilmediğimi anladılar, açıklamaya ve izah etmeye başladılar. Aynı arkadaşım “İhtiyacımız olan ve artık eczanelerin raflarında bulunmayan çeşitli ilaçların bir listesi. Sana Panadol’un (baş ağrısı hapı) bunların başında yer aldığını söylersek gülersin. Lübnanlıların bugünlerde yeni bir işi var, o da ihtiyaç duydukları ilaçlar için eczaneleri dolaşıp yalvarmak. Panadol aramak denen yeni bir işimiz de var” dedi.
Bir başka arkadaş söze karışarak acı seviyesini yükseltti, “Lübnanlı, artık yurtdışından gelen arkadaşından bir kravat ya da bir şişe parfüm beklemiyor. Artık lüks ve nezakete yer kalmadı, o günler sona erdi. Lübnanlı arkadaşın, seni, elinde bir veya daha fazla Panadol kutusu ile gördüğünde daha minnettar olacaktır. Vatandaşın bulamadığı pek çok ilaç var, ancak en önemlisi Panadol, çünkü ülkelerinin dağılmasından, kurumlarını vuran felç ve çöküşten, para birimlerinin ve ekonomilerinin ölümünden sonra Lübnanlılar arasında tek ortak payda, baş ağrısı.”
Üçüncü arkadaşımın üzerinde durulmayı hak eden bir bakış açısı vardı, “Sıradan Lübnanlı vatandaşın baş ağrısı için ağrı kesicilere olan ihtiyacı, General Mişel Avn döneminin ürünü değil. Büyük Lübnan olarak bilinen bölgenin sakinleri kendilerini etkileyen kalıcı baş ağrılarını tedavi etmek için hep ağrı kesicilere ihtiyaç duydular. Ama Avn dönemi kesinlikle, baş ağrısını, Panadol ve benzerlerine olan acil ihtiyacı ikiye katladı. Aspirin ve türevleri de yararsız değil. Lübnanlılar tüm hak ve taleplerinden vazgeçtiler ve artık bir ağrı kesiciler çadırında oturmaktan başka bir şey hayal etmiyorlar. Şehir ve köyleri dolaşan baş ağrısı dalgalarından tek başına Avn'ı sorumlu tutmak istemiyorum, çünkü bu çöküşte tüm siyasi sınıflar ortak. Ancak dürüst olmak gerekirse, Avn’ın tarzıyla, yükselttiği umutlarla ve okşadığı duygularla baş ağrısını tetikleme konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahip olduğunu söylemeliyiz. Hükümeti kurmadan, kurmakla görevlendirilme adasındaki uzun ikameti nedeniyle Saad Hariri’nin baş ağrısına neden olma yeteneğini de küçümsememeliyiz. Keza ne Hassan Diyab hükümetinin Lübnanlıların aşina olmadığı türden baş ağrıları türetme, ne de Nebih Berri’nin baş ağrısını erteleyen ve kökenine inmeyen eski ilaçları tekrar kullanma kabiliyetleri de küçümsenmemeli.”
Ardından şunu ekledi, “Anavatan ve vatandaşın tüm hakları ihlal edildi. Devlet gasp edilmiş, kurumlar eski ve çatlak binalar gibi yıkılıyorlar. Vatandaşlar dileniyor, açlığını susturacak bir şey bulma umuduyla çöpleri karıştırmak için karanlığın çökmesini bekleyen bir Lübnanlı normal bir sahne haline geldi. Ancak Lübnanlılar, en çok Panadol haklarını korumak istiyorlar. Bu dönemde satışları rekor seviyeye ulaşan sakinleştiricileri de unutmayalım ve bu hiç şaşırtıcı değil.”
Bir arkadaşım da Panadol krizini sıcak bölgesel gelişmelere bağladı ve şöyle konuştu: “Gazze'de durum korkunç ve İsrail bombardımanları acımasız. Ama Filistinlilerin, Lübnanlılardan daha iyi durumda olduklarını söylemeliyim. Gazze savaşı dünyaya Filistinlilerin haklarını hatırlattı. Filistin devleti hayalini yok sayma projesi başarısız olduğu için tek çözümün bir Filistin devleti olduğunu hatırlattı. Filistin kamplarında yaşanan acıların derinliğini biliyorum ama devleti bir grup yoksul ve çatışan kamplara dönüşen Lübnan'ın durumunun daha zor ve daha kötü olduğunu acıyla söylüyorum. Filistin kampları irade, umut ve devlet hayali kartına sahip ve bunu koruyorlar. Ayrışmış Lübnan kampları ise, umut adında büyük bir ölünün cesedine takılıyorlar. Bu yüzden elçiliklerin önündeki uzun kuyruklar seni şaşırtmasın. Onları bu başarısız ülkeden uzaklaştırabilecek herhangi bir kıyıya ulaşmayı hayal eden ölüm botları yolcularının sayısının artmasına şaşırma.”
Bu acılı bir buluşma ve görüşmeydi. Umut adındaki eski vatandaşı hedef alan suikast, Beyrut Limanı ve Lübnan’ın tanık olduğu diğer tüm suikastlardan daha tehlikeli. Umutsuzluk çemberi her görüşmede vardı. Çocuklarına sımsıkı bağlı anneler, şimdi çocukları yakın veya uzak bir ülkeye göç edecekleri zaman mutlu oluyorlar. Ölü umudun cesedinin kokusu her görüşmede duyuluyor. Her gün sel gibi "Captagon" uyuşturucu hapı üreten bir cumhuriyette Panadol yokluğu acıları ikiye katlıyor. Lübnanlılar çalkantılı dönemin sonunu beklerken günlerini küçük düşürülme, küçük düşürülme ve yine küçük düşürülmeyle geçiriyorlar.