İstemi Yılmaz
TT

Türkiye Bennett’i fırsat olarak görüyor

Türkiye bir süredir Doğu Akdeniz’deki enerji rekabeti sahnesinde çekildi. Kıbrıs açıklarında yabancı gemi avı, sismik arama seferleri, “Mavi Vatan” parolalı söylevlere artık pek rastlamıyoruz. Özellikle en büyük ticari ortak olan Avrupa Birliği ülkelerinin yaptırım ihtimalinin Türk lirasına yönelik tehditleri ve Demokrat Joe Biden’ın ABD Başkanı olması, Ankara’yı tehlikeli sularda vites küçültmeye itti. Biden’ın, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi selefi Trump dönemi müttefiklerini hedef almaktan çekinmeyen dış politika tercihleri göz önünde bulundurulduğunda bu karar, mantıklı hale geliyor. Amerikan-Türkiye ilişkilerindeki kırılganlık, Türkiye’yi “düşman sayısını azaltacak” tedbirler almaya yöneltiyor. Ankara için “yeni siyasetinin” test sahası, Doğu Akdeniz. Amaçlanan ise Yunanistan, Mısır ve İsrail’den teşekkül “Türkiye karşıtı cephede” bir gedik açmak.
Doğu Akdeniz’de normalleşme ilk olarak Yunanistan’la başlamıştı. Atina-Ankara hattında mekik dokuyan heyetlerle olgunlaşan süreç, Dışişleri Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ile Nikos Dendias’ın karşılıklı ziyaretleriyle taçlandırılmıştı. Hafta başında Yunanistan’a giden Çavuşoğlu müjdeyi verdi. İkili ilişkilere “ekonomik çıkar” ayarı yapıldı. Taraflar koronavirüs aşısı olan vatandaşlarının komşuya geçişini serbest bırakan imzayı attı. Böylece turizm, dolayısıyla mali kriterler, bir kez daha siyasi ajandayı gölgede bıraktı.
Akdeniz’i yangın yerinden durgun sulara çeviren ikinci normalleşme adımı, Mısır’a zeytin dalı uzatılmasıydı. Türkiye topraklarında mukim Mısırlı muhaliflerin sesinin kısılmasıyla başlayan diplomatik girişimler, Kahire’de dışişleri heyetlerinin istikşafi görüşmeleriyle devam etti. Her ne kadar Mısır hükümeti Türkiye’yi Libya’da geri atmaya zorlasa da görüşmeler kesilmiş değil. Ankara’nın söz konusu talepleri geçiştirerek dengeyi sağlamaya çalıştığı görülüyor.
Normalleşmenin son aşamasıysa İsrail’i Türkiye saflarına dahil etmek. Şüphesiz İsrail, Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı cephenin en çetin üyesi. Ankara-Tel Aviv ilişkileri on yıllardır gergin. Üstelik her sene patlak veren Filistinlilere yönelik sistematik saldırılar da Türkiye’nin İsrail’e yakınlaşmasını imkânsız hale getiriyor. Fakat son günlerde İsrail’de yaşananlar Türkiye açısından büyük bir fırsat. Zira Başbakan Binyamin Netanyahu, 12 yılın ardından koltuğunu devretmeye hazırlanıyor.
Ülkede iki senede dört kez tekrarlanan seçimlerde tablo yine bir belirsizliğe işaret etse de “beş benzemezi” andıran taraflar Netanyahu karşıtlığında anlaştı bile. Koalisyon, liberal Gelecek Var, merkez Mavi-Beyaz İttifak, milliyetçi İsrail Evimiz, merkez sağ Yeni Umut, merkez sol İşçi Partisi, radikal sol Meretz ve aşırı sağcı Yamina partilerinden oluşuyor. İlginç olan ise Filistinlilerin partisi olan Birleşik Arap Listesi’nin de dışarıdan destek verme kararı. Meseleye “Netanyahu nasıl giderse gitsin” indirgemesiyle bakılıyor. Başbakanlık görevini ise önce Yamina’nın aşırı sağcı lideri Naftali Bennett, daha sonra da Gelecek Var’ın liberal Başkanı Yair Lapid üstlenecek.
Bu satırlar kaleme alındığında hükümet hala güvenoyu almamıştı. Dolayısıyla henüz Netanyahu karşıtı koalisyonun kurulmadığını varsayıyoruz. Buna rağmen Bibi’nin gitme ihtimalinin dahi Ankara’yı harekete geçirmeye yettiğini söylemek mümkün. Türk Dışişleri, İsrail’de gerçekleştirilen önceki seçimde gündeme gelen Benny Gantz’ın başbakanlığı senaryosu için hazırladığı normalleşme planını raftan indirmiş durumda. Filistin ve Arap karşıtlığı bilinse ve Netanyahu’nun eski kurmaylarına hükümette yer verecek olsa da Bennett, Türkiye açısından ilişkilerde yeni bir sayfa açmak adına “fırsat” olarak kabul ediliyor. İsrail’e sunulacak normalleşme ajandasında ilk maddeyi ise Doğu Akdeniz’de iş birliği oluşturuyor.