Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Vergi adaleti

G7 ülkeleri tarihte ilk kez dev çok uluslu şirketler üzerindeki vergileri birleştiren ve standartlaştıran bir sistem üzerinde anlaştılar. Bu, dünyadaki şirketlere dayatılan vergi haritasını değiştiren tarihi bir anlaşma. Maliye bakanlarının bu kararla ilgili müzakereleri 2013 yılından bu yana devam ediyordu ve bunun için OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) birden fazla kez toplanarak görüşlerini almak için sistemi bir grup uzmana sunmuştu. Büyük çok uluslu şirketlerin küresel ekonomik sistemin entegrasyon eksikliğinden yararlandığı yılların ardından, bu sistem temel çözüm olarak daha geniş bir coğrafi ölçekte onaylanmak üzere İtalya'da yapılacak bir sonraki G-20 toplantılarında sunulacak. Çok uluslu şirketler küresel ekonomik sistemin şu iki açığından yararlanıyorlardı; birincisi kârlarını muhasebe aşamasında düşük vergili ülkelere kaydırmak. İkincisi, ana ofislerini vergi cennetleri olarak bilinen düşük vergi alan ülkelerde kurmak.
Yeni karara göre şirketler, kârlarının en az yüzde 15'ini kâr elde ettikleri ülkelere vergi olarak ödemek zorundalar. Geçtiğimiz yıllarda, birçok şirket kârlarını kurumlar vergisi düşük oranlarda olan ülkelere kaydırıyordu. 2018'de yapılan bir araştırma, küresel şirketlerin yüzde 40'ının böyle davrandığını ortaya koydu. Bu, hükümetlerin şirketlerin kârlarını elde ettikleri gerçek coğrafi yerleri bilmemelerine neden oluyordu. Bu dönüşüm tamamen mantıksız veri ve göstergeler de ortaya çıkarıyordu. Örneğin, IMF (Uluslararası Para Fonu) tarafından 2018'de yapılan bir araştırma, nüfusu 700 binden fazla olmayan küçük bir Avrupa ülkesi olan Lüksemburg'a giren yabancı yatırımların hacminde bir artış olduğunu gösterdi. Bu yatırımların hacmi 4 trilyon dolar, yani dünyadaki toplam yabancı yatırımların yaklaşık yüzde 10'u! Bu rakamların, uluslararası şirketlerin, kârlarını vergi oranlarının düşük olduğu ülkelere ulaşana kadar bir ülkeden diğerine aktararak yaptıkları hayali transferler olduğu ortaya çıktı.
Bazı ülkelerdeki, özellikle de Cayman Adaları (Karayiplerde bir ada topluluğu) ve İngiliz Virjin Adaları, hatta Macaristan gibi Avrupa ülkelerinde yabancı yatırım verilerini inceleyenler, mantıksız rakamlarla karşı karşıya kalırlar. Bu ülkeler, yabancı yatırımları çekmek için rekabet edebilecek niteliklere sahip değiller ve bazıları yabancı yatırımları çekme endeksinde bile yer almıyorlar, buna rağmen buradaki yabancı yatırımların sayısı nispeten yüksek. Birçok ülke kârların kendisine transfer edilmesinden yararlandı, örneğin İrlanda en büyük ‘vergi cennetlerinden’ biri olarak adlandırılıyor. Vergi oranı yüzde 12,5 gibi çok düşük bir oran olduğundan pek çok şirketin merkezi İrlanda'da bulunuyor. Dolayısıyla İrlanda'nın bu karardan en çok etkilenen ülkelerden biri olması bekleniyor. Hong Kong, Singapur ve Kıbrıs (Güney Kıbrıs Rum Kesimi) gibi diğer ülkelerin de etkilenmesi bekleniyor.
Bu karardan en çok yararlananın ise ABD olması bekleniyor. Zira birçok Amerikan şirketi merkezlerini ABD dışında kurduğu için (esas faaliyetleri ABD’de olmasına rağmen) vergilerini de başka ülkelerde ödüyorlar. ABD ayrıca Avrupa ülkelerine Amerikan teknoloji şirketlerine uygulanması beklenen dijital vergi projesinden feragat etmeleri için baskı yapıyor, fakat Avrupa ülkeleri, uluslararası şirketlere uygulanacak vergi kararı fiilen onaylanana kadar bu projeden vazgeçmek istemiyorlar.
Önümüzdeki dönemde ülkeler arasındaki müzakerelerin, özellikle vergi gelirlerinin ekonomisinde yüksek ağırlıkta olduğu, ama müzakerelerde yeterli güce ve deneyime sahip olmayan yoksul ülkeler için önemli olması bekleniyor. OECD tarafından yayınlanan bir istatistik, Afrika ülkelerinin 2017 yılında bütçelerinin yüzde 19'unu kurumlar vergisinden elde edilen gelirlerin oluşturduğunu gösteriyor. Müzakerelerin bir sonraki aşamasına dahil olması beklenen 139 ülkenin yüzde 22'sini en yoksul ülkeler oluştururken, bu ülkelerin sadece yüzde 5'i müzakere masasında yer alıyor.
Vergilerin standartlaştırılması, uluslararası şirketlerin faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçasıymış gibi uyguladıkları vergi manipülasyonunu azaltacak. Halkları bu şirketlerin müşterilerinin en büyük bölümünü oluştururken, bu şirketlerden kırıntılar elde eden ülkelere daha fazla adalet getirecek. Bu nedenle, ülkelerin bir sonraki aşamada müzakerelere katılmaya hazırlanmaları, etkileri önümüzdeki yıllarda da devam edebilecek bir durum. Ancak bu sistem, zayıf coğrafi konumlarını, altyapılarını ve insan kaynaklarını kurumlar vergilerini düşürerek telafi eden ülkelere kuşkusuz zarar verecek.