İstemi Yılmaz
TT

ABD-Türkiye ilişkilerinde Kabil baharı

Türkiye kamuoyunun kulak kesildiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan-ABD Başkanı Joe Biden zirvesi sona erdi. İki lider hafta başında Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen NATO Zirvesi kapsamında bir araya geldi. Görüşme sonrası tarafların yaptığı açıklamalar, bir süredir çözümsüz krizler altında ezilen ilişkilerin geleceğine dair umut aşıladı.
Pek tabii kimse, 72 yıllık Atlantik İttifakı’nın ortakları arasında soğuk rüzgarların estiği bir tabloyla karşılaşmayı beklemiyordu. Biden’ın iki gün sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le buluşacağı düşünüldüğünde olası bir “NATO’da çatlak” görüntüsü ağır sonuçlara yol açabilir, Moskova’yı cesaretlendirebilirdi. Belki de en çok bu nedenle Biden, “sorunlu ortaklarıyla” yaptığı görüşmelerde gülen yüzünü göstermeyi tercih etti.
Erdoğan-Biden görüşmesinde bu stratejinin işe yaradığını söylemek mümkün. Zira toplantı sonrasında ortama hâkim olan havadan, sorunlar yerine iş birliği ihtimallerinin gündeme getirildiği anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Biden’ın tartışmalı 1915’i sözde Ermeni Soykırımı olarak tanıdığı kararın konuşulmadığını ifade ediyor. Washington-Ankara hattının sıcak meselesi olan Rusya’dan satın alınan S-400 hava savunma sistemleri ve Türkiye’nin F-35 savaş uçağı programından çıkarılması konusunda tarafların ısrarlı tutumlarından geri adım atmadığı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveyi özetleyen cümlesi ise şöyle: “Türk-Amerikan ilişkilerinde çözülemeyecek bir sorun yok.
Öyleyse zirvede çözülen bir sorun var mı?
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düzenlediği basın toplantısında söylediği üzere ikilinin mutabık kaldığı konulardan biri Kabil Uluslararası Havalimanı’nın güvenliği. Havalimanı, Kabil’deki diplomatik temsilcilerinin tahliyesi ve uluslararası operasyonlar açısından hayati önem teşkil ediyor. ABD askerlerinin bölgeden çekilmesinin ardından asayişin nasıl sağlanacağı hala bir muamma. NATO zirvesi öncesi Washington’ın Ankara’ya “Güvenliği siz sağlayın” teklifi götürdüğü biliniyor. Bunun iki nedeni mevcut. İlki, Türkiye’nin “bölgeyle tarihi bağları olan bir Müslüman ülke” şeklinde kodlanması. İkincisi ise Türkiye’nin Afganistan’ın geleceğinde Taliban’ı “dışlamayan” tavrı. Talep üzerine bir proje geliştiren Türkiye’nin teklifiyse “Pakistan ve Macaristan'ın da yer aldığı bir özel güvenlik gücünün havalimanını korumasına” yönelik. Karşılığında ABD’den istenilen sadece lojistik ve mali destek.
Peki karşılığında Ankara’nın masadan kaldırılmasını istediği S-400 veya F-35 gibi bir kriz dosyası var mı? Hayır. Türkiye bu hamleyle Biden başkanlığına hızlı ve samimi bir giriş yapmayı umuyor. Bir nevi “geleceğe yatırım”.
İşte Başkan Biden’ı görüşme sonrası “Türkiye ve ABD arasında gerçek bir ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum” ifadelerini kullanmaya iten de Ankara’nın Kabil formülü. Nitekim Amerikan medyasında çıkan zirveye ilişkin değerlendirmelerde “Başkan Biden Türkiye’nin Kabil’de kalma tutumundan oldukça memnun” tespitinde bulunuluyor.
Kafkaslardan Asya’ya, Suriye’den Libya’ya değin geniş çatışmalar coğrafyasında iki NATO müttefiki birbirine muhtaç. Son beş yıldır çözümü bulunamayan sorunlara boğulan ilişkilerde krizleri aşmak yerine iş birliği yollarını aramak tercih edilmiş durumda. Elbette bu kısa vadede değerli bir seçenek. Ancak uzun vadede ABD için S-400, Türkiye içinse İncirlik Üssü gibi meseleler olası gerginliklerde raftan indirilecek tehdit dosyaları olarak muhafaza edilecek gibi görünüyor.
ABD-Türkiye ilişkilerinde “Kabil Baharı” başladı. Normalleşmenin yaza mı yoksa kışa mı döneceğini zaman gösterecek.