Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Yemen’den El-Hol Kampı’na… Önce insan

Geçtiğimiz günlerde Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSRelief) Genel Müdürü Dr. Abdullah Rabia, Al-Arabiya kanalında Münteha el-Rumhi ile birlikte ‘Diğer Boyut’ programına katıldı.
Rabia, konuşmasında “Özellikle Körfez ülkelerindeki insani yardım çalışması, dünyanın birçok yerinde uzun süredir yardım faaliyetlerini tekeline alan ve siyasi ajandasını ya da şüpheli amaçlarını dayatmak için insani çalışmaları ve bağış toplamayı kötüye kullanan siyasal İslam hareketleri tarafından hedef alınıyordu” dedi. Hem hafızayı canlandırmak hem de kapıdan kovduklarımızın pencereden geri dönmemesi için Dr. Abdullah Rabia’nın bu sözü, daha fazla dile getirilmelidir.   
Fakat şu an konumuz bu değil. Bugün burada Dr. Abdullah Rabia’nın sözüne değinmek istiyorum. İnsani çalışmanın, siyasi çekişmelerden etkilenmemesi yani tarafsız olması ve sadece acil yardımla sınırlı kalmayıp toplumların kalkınmasıyla da ilgilenmesi önemlidir. Zira Kral Selman Yardım Merkezi, 14 farklı insani çalışma alanında faaliyet gösteriyor. Bu merkez, kadınları güçlendirmeye ve yoksul toplumlardaki çocukları eğitmeye ve rehabilite etmeye yönelik insani programlara sahip. Yine söz konusu bu yardım merkezi, 33 İslam ülkesinde yoksul insanları hedef alan ‘yaşam ve geçim’ programını uygulamak için Bill Gates Vakfı’yla ortak çalıştı.
Öyleyse bu, etkisi hızlı bir şekilde kaybolan sadaka ve hibe şeklinde değil de hedef toplumları kalkındırmaya yönelik kalıcı ve sürekli bir çalışmadır.
İnsana yatırım yapmak, karanlık mikroplarını ve aşırılık bakterilerini zayıflatmaktadır. Bu önemli noktadan hareketle göz ardı edilmiş ve patlamak üzere olan daha büyük bir soruna dikkat çekmek istiyorum.
Suriye’nin doğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolünde bulunan El-Hol Kampı’nı kastediyorum. Tahminlere göre bu kara kampta veyahut fitilini tutuşturacak kimseyi bekleyen yakıt dolu bu varilde aralarında 30 binden fazla çocuğun bulunduğu çoğu DEAŞ unsurları ve aileleri olan 60 farklı uyruktan 60 binden fazla kişi kalıyor.
Bu sorun nasıl ortaya çıktı?
Bu sorun, geçmişte Esed rejiminin yaptığı hatalar, İran’ın Suriye ve Irak’ta yürüttüğü faaliyetler ve Türkiye’nin tutumu sebebiyle ve bunların da ötesinde Rusya, ABD ve diğer Batılı ülkelerin yüzünden ortaya çıktı.
Unutmamalıyız ki bu kampta kalanların çoğu, ülkelerinin geri almayı reddettiği Almanya, Belçika ve Fransa gibi Batı ve Arap uyruklu kimselerdir.
Sorun, sayıları yaklaşık 10 bin olan DEAŞ’lı erkek savaşçılarla ilgili değildir. Bunlar savaştan savaşa gidiyor. Yine sorun, DEAŞ ideolojisine kapılan kadınlarla da ilgili değildir. Aksine asıl sorun, bazılarının buluğ çağına erişmek üzere olduğu kız ve erkek çocuklarla ilgilidir. Zira bu çocuklar, sadece hilafet devletini ve hilafete bağlılığı bilerek gözlerini dünyaya açtı.
Çok geç olmadan bu çocukları DEAŞ mikroplarından korumak için hukuki, siyasi ve insani olarak bu karmaşık duruma özel, merkezinde Suudi Arabistan’ın bulunduğu uluslararası bir program veya yeni bir kalkınma girişimi yapılır mı? 
El-Hol Kampı’nın sorunlarını bilen araştırmacı yazar Hurşid Deli, bir yazısında şunları söylüyor: “El-Hol Kampı’ndaki saatli bombanın patlamayacağını hiç kimse garantileyemez. Zira DEAŞ tehlikesine, onun gizli hücrelerine ve yalnız kurtlarına karşı koymak için SDG’nin imkanları sınırlı kalmaktadır.”