Lahsan Haddad
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu Parlamento Ağı'nın yönetim kurulu üyesi ve eski Fas Turizm Bakanı.
TT

Fas-İspana gerilimi ve Sahel'deki terörle mücadeleye yansımaları

Sahel ülkelerinde ardı ardına gerçekleşen terör saldırıları, Batı Afrika ülkelerinin yanı sıra Avrupa ve ABD için de endişe konusu haline geldi. Burkina Faso'nun kuzeyinde 4 Haziran 2021’de düzenlenen ve 160 kişinin yaşamını yitirdiği saldırılar, özellikle Mali, Nijer ve Burkina Faso sınır üçgenindeki askeri müdahaleler eşliğinde yürütülen istihbarat koordinasyonunda bazı zayıflıklar olduğunu gösterdi. Ayrıca Sahel ülkelerinin (Mali, Nijer, Çad, Senegal ve Moritanya) Fransa'nın tavsiyesiyle kurduğu ve amaçları sınır üçgenini terörist unsurlardan temizlemek olan ortak güç, 2021 yılına kadar kaynaksız kaldı.
Zayıf koordinasyon, sınırlı dış müdahale, kamuoyunun oluşturulamaması (Sahel ülkelerinin yanı sıra Fransız kamuoyu, Fransız askeri operasyonu Barkhane Operasyonu’ndan memnun değil) ve yerel gücün zayıf hazırlıkları, Ekim 2020'de “Takuba” gibi yeni girişimlerde bulunulmasına yol açtı. Takuba, Fransız ve bölgesel güçleri desteklemek için yerel özel kuvvetleri eğiten ve onlara eşlik eden (Danimarka, Norveç, Litvanya, İrlanda ve Hollanda tarafından desteklenen) bir İsveç ve Estonya müdahale gücü olarak ön plana çıktı. Fransa Cumhurbaşkanı'nın Barkhane Operasyonu aracılığıyla doğrudan müdahaleyi sona erdirme ve onun yerine yeni bir model koyma kararı, Batılı ülkelerin Sahel ve Sahra ülkelerindeki terörizm karmaşasına yönelik yaklaşımlarındaki değişimi temsil etmektedir. Bu model, Avrupa, ABD ve Kuzey Afrikalı ortaklarla koordineli olarak eğitim, lojistik, istihbarat desteği sağlamanın yanı sıra yerel özel müdahale güçlerinin kuvvetlendirilmesi üzerine kuruldu.
Sahel ülkelerinin Avrupalı ​​ve ABD’li ortaklarının çalışmalarını karmaşıklaştıran durum, başta Mali, Nijer ve Burkina Faso  olmak üzere çeşitli Sahel ülkelerindeki silahlı grupların yayılması ve Boko Haram’ın kuzey Nijerya, Kamerun ve hatta Kuzey Afrika'da devam eden şiddetidir.
Terör örgütlerinin nüfuzu iki büyük grupla sınırlandırılabilir. Bunların ilki, El-Kaide bağlantılı Jama'at Nusrat Al-Islam Wal-Muslimin örgütüdür. Iyad Ag Ghaly’nin liderliğini yaptığı bu örgüt, dört radikal grubun birleşiminden oluşmaktadır ve özellikle Mali, Nijer ve Burkina Faso'da aktiftir. Sahel'de Fransız kuvvetlerinin komutanının açıklamasına göre Malili kuvvetlerin yanı sıra Fransız müdahale güçlerinin karşı karşıya olduğu en tehlikeli zorluklardan biri bu örgüttür. Diğer grup ise “Murâbitun” örgütündeki bölünmeden sonra ortaya çıkan Büyük Sahra'da İslam Devleti (IS-GS) örgütüdür. Ebu Valid el-Sahravi tarafından kurulan örgüt, kuruluşunun hemen ardından DEAŞ'a bağlılığını ilan etti. Örgüt, çoğunlukla Mali, Nijer ve Burkina Faso arasındaki sınır üçgeninde aktif olmakla birlikte iç siyaset ve müzakerelerle ilgilenmez. Birbirine düşman olan bu iki örgüt arasında militanların ve sivillerin öldüğü kanlı çatışmalar gerçekleşmektedir.
Nijer'in kuzey Nijerya ile olan sınır şeridi ve özellikle de Dir, Muradi, Zinder ve Diffa şehirleri, güvensiz ve antisosyal davranışlara sahip olan gençlerin yuvası olarak kabul ediliyor. Bu etkenler, gençlerden bazılarını -Boko Haram başta olmak üzere- aşırılıkçı hareketlerin kollarına itiyor. Okul, eğitim ve sosyal bütünleşme imkanlarının öbü tıkanan gençlerin bazıları, bu yerleri kendilerini gerçekleştirecekleri birer sığınak olarak görüyorlar. Ayrıca aşırılık yanlısı bu gruplar, özellikle etnik farklılıkların sorunlara sebep olduğu Mali ve Nijer'de, göçebeler ve yerleşik köylüler arasında su ve otlaklar için çıkan çatışmaları istismar ediyorlar.
Sahel ülkelerini geliştirmek ve terör örgütlerine karşı güçlendirmek için benimsenen yaklaşımlar şu ana dek başarısız oldu. Ayrıca siyasi elitlerin yozlaşması, yerel askeri güçlerin ekipman eksikliği, maaşların gecikmesi, su, mera ve kaynaklar üzerindeki yerel anlaşmazlıklar ve mücadele ruhunun kaybolması gibi etkenler, Latin Amerika'dan Gine Körfezi'ne kokain taşıma konusunda uzmanlaşmış kaçakçı gruplar ile işbirliği yapan terörist grupların işini kolaylaştırıyor. Diğer yandan kaçakçılar tarafından kullanılan rotalar, Libya veya Cezayir üzerinden geçiyor. Libya'daki siyasi istikrarın sağlanması ve Cezayir'deki siyasi bir dönüşüm, sınır kontrolü üzerinde etkili olabilir. Etkili bir Libya ordusu ve güvenlik güçlerinin kurulması ile birlikte Cezayir ordusunun sınır bölgelerindeki idaresi iyileştirilirse, bu alanda çok daha iyi sonuçlar alınabilir.
Bu, uyuşturucu ve insan kaçakçılarını terörist grupların yardımıyla başka yollar aramaya itecektir. Buradaki muhtemel rotalardan biri Moritanya’dan Fas sahillerine veya çöl üzerinden Fas'ın kuzeyine ve oradan İspanya’ya ulaşan güzergahtır. Dolayısıyla Fas, İspanya ve Moritanya arasındaki koordinasyon, stratejik ve hayati bir önem taşımaktadır. İspanya'nın -ki Sahra'nın Fas'a devredildiği 1975’te Madrid Anlaşması'nı imzalayan oydu- Fas'ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıma konusundaki isteksizliği, sınır ötesi suçlar ile birlikte uyuşturucu kaçakçılarına ve terörist gruplara karşı verilen mücadelenin koordine edilmesine hizmet etmemektedir.
İspanya, Polisario Cephesi ile flört etmek veya Fas ve Moritanya ile iş birliği yapmak arasında bir seçim yapmalıdır. Bu iş birliğinin amacı, söz konusu üç ülkenin yanı sıra Avrupa'nın, Sahel ülkelerinin ve Batı Afrika'nın yaşam alanlarını her yönden karşı karşıya oldukları tehlikeden korumaktır. İspanya geçtiğimiz yirmi yıl boyunca deneyimleri ve etkinlikleriyle uluslararası alanda tanınan Fas istihbarat ve güvenlik servisleri ile iş birliği yapması sayesinde onlarca terör planını boşa çıkardı. Dolayısıyla ne İspanya ne de Avrupa, Kuzey Afrika, Sahel ve Avrupa'daki istikrar, barış ve güvenlikle hiçbir ilgisi olmayan gündeme hizmet eden ayrılıkçı bir hareket için bu hayati stratejik koordinasyonu riske atamaz.