Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Tunus… Asıl soru sonsuza kadar gittiler mi?

İhvan-ı Müslimin’in (Müslüman Kardeşler) Tunus’taki kolu olan Gannuşi liderliğindeki Nahda Hareketi üzerinden aldığı ağır darbenin ister Tunus İhvanı, ister Mağrib İhvanı, ister Cezayir İhvanı, ister Fas Krallığı İhvanı ve isterse de Libya İhvanı üzerinde olsun, tüm etkileri henüz ortaya çıkmadı.
Dahası Nahdacı’ların ve Gannuşi’nin Tunus’ta ses getiren düşüşünün etkisi Mağrip ülkeleriyle sınırlı kalmayacak. Çünkü Tunus'taki yoldaşlarıyla birlikte İhvan’ın "uluslararası" düzeyde gruplaştığını görüyoruz. Ayrıca ülkelerimizdeki bu siyasi grupların savunucusu olan ABD Temsilciler Meclisi üyesi Somali asıllı İlhan Omar’ın öfkesine ve gözdağı verişine de şahit olduk.
Cesur Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından başlatılan reform, anayasal meşruiyet ve halkın şemsiyesi tarafından korunduğu sürece, önemli olan İlhan kardeş veya ister Arap ister yabancı olsun İhvan’ın geri kalanıdır. Elimizde ne olup bittiğini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilecek yakın bir tarihte Tunus'ta yapılmış bir anket var.
Tunusluların yüzde 87'si, Cumhurbaşkanı Kays Said’in açıkladığı iyimserlik ve geleceğe yönelik umut çıtasını yükselten olağanüstü kararları desteklerken, sadece yüzde üçü bu kararlara karşı çıkıyor. Bu da halkın Said’in adımlarını ne kadar desteklediğini ortaya koyuyor.
Bu, anketler konusunda uzman olan Emrhod Consulting kurumu tarafından 26-28 Temmuz tarihleri ​​arasında gerçekleştirilen ve tüm Tunus illerini kapsayan bir anketin sonuçları.
Tunus dışında konuyla ilgili farklı sahnelere tanık oluyoruz: Radikal İslamcı gruplar yeniden mi örgütlendiler, yoksa bazılarının iddia ettiği gibi bu gruplarla mücadele sona mı erdi?
İki farklı Müslüman ülkeden gelen iki habere bakalım. İlki Suudi Arabistan’dan. İçeriği ise şöyle: Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı tarafından bazı masum insanları öldüren, hırsızlık yapan ve terör estiren Suudi bir terörist hakkında idam cezası uygulanmasına ilişkin bir duyuru yayınlandı. Kararın gerekçesinde, failin “bu ülkenin yöneticilerini ve güvenlik görevlilerini kafir ilan ederek tekfirci yaklaşımı benimseyen bir Suudi vatandaşı olduğu, DEAŞ örgütüne mensup olduğu, terör faaliyetlerinde örgütü desteklediği, örgütün fikirlerini benimseyip hedeflerini gerçekleştirmeye yardımcı olduğu” belirtildi. Ayrıca fail, twitter üzerinden terör faaliyetleri yürütmekle de suçlandı.
Öyleyse mücadele hukukta, güvenlikte ve adalette olduğu kadar siyasi ve kültürel alanlarda da olmak üzere her alanda devam ediyor. Bu büyük savaş için bayrak hala dalgalanıyor.
Ancak bir de ikinci habere bakalım. Yer Afganistan. Afganistan Yeniden Yapılanma Özel Genel Müfettişliği (SIGAR) Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Afganistan verilerinden hareketle, ABD'nin geri çekilme anlaşmasının imzalanmasından bu yana genel olarak Taliban'a dayandırılan “düşman saldırılarının” sayısının 2019 yılı sonunda 9 bin 651 iken, 2020 yılı sonunda 13 bin 242’ye yükseldiğini ortaya koydu. SIGAR Başkanı John Sopko “genel gidişatın Afgan hükümetinin lehine olmadığına” işaret ederek, hükümetin “bu gidişatı tersine döndüremezse varoluşsal bir kriz ile karşı karşıya kalabileceğini” söyledi.
Afganistan halkına çok yazık.
Ancak büyük tablo baki. Suudi Arabistan ve Mısır gibi ferasetli bir liderliğe sahip ülkeler bu grupların yayılmasına izin vermeyecek. Zira bu tür grupların varolduğu yerde insanları bekleyen gelecek, kül ve kandan başka bir şey değil.