Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Havaalanından görünüm

Vurgulamak amacıyla tekrar: Yıllar önce Şeyh Muhammed bin Raşid ile yapılan konuşma, halkının kalkınması için harcama yapan ülkelerle, kalkınmanın veya halkın ne demek olduğunu bilmeyenlerle ilgiliydi.
O dönemde Şeyh Muhammed bin Raşid, “Yöneticinin halkına olan sevgisinin boyutunu ülkenin havaalanından bilirim. İlk izlenim yeterli” ifadelerini kullanmıştı.
Bu sözleri Cidde Havalimanı’na vardığımda değil de buradan ayrılırken hatırladım. Chicago, New York, Heathrow, Madrid, Paris, Montreal ve Singapur gibi bildiğim havalimanları aklıma geldi de, Kral Abdülaziz Havalimanı gibisi yok.
Uçsuz bucaksız, zevkle tasarlanmış, ışıkları ve düzenleyişiyle muazzam nitelikteki bu mimari şaheserin bir benzeri bulunmuyor. Kral Abdülaziz Havalimanı'nın yapım amacı dünyada bir benzerinin olmayışıysa, amacına ulaşmış. Havalimanının kendisini onurlandırdığı, halkını hoşnut eden kurucu Kral’ın yeri doldurulamazlığı arasında da bir benzerlik var.
ABD’den dönen göçmenler bize insanlığın ilerleyişiyle ilgili ilginç hikayeler anlatırdı: Her yöne üçer tane olmak üzere altı şeritli yollar ve binlerce araba. Diğer yanda ise Kral Abdülaziz Havalimanı'na giden yollar, her yöne altı şerit ve dalları. Sen gelecektesin. Şaşırmayı bırakmamızın zamanı gelmedi mi? Hayır. Çağlar ötesi tecrübe yaşıyorsunuz. ‘Kum üstündeki mucize’ durmaz, zirâ durmak düşmektir.
Ancak dünyadaki diğer tüm havaalanları gibi Cidde Havalimanı’nda da bir eksiklik var: Kütüphane zorla ortadan kayboldu. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus Bey’in emriyle ne gazete, ne dergi ne de kitap var. En sevilen gazeteler artık uçakta bile yok; yerine en son filmler ve çizgi filmler var, Tom ve Jerry’nin çocukluğumdan beri zaman bitmek bilmeyen koşuşturmacaları var.
Zaman, bu modern sergide ne kadar da uzak görünüyor. Hem uzak hem de güzel. Buradaki tartışma, şiir tutkusundan kopamayan arkadaşlar arasında; şiirin rahmiyle ilgili. Bunun çok uzak olduğunu söyleyenler, cahilliğin ötesindeler. Lütfen benimle birlikte sayın: İmru’l Kays, Antere bin Şeddad, Tarafe bin el-Abd, Haris bin Hilliza, Züheyr bin Ebu Sülma. Allah’a şükür buradayız.
Bugün Bureyde’ye gelip bize seni neyin bunalttığını anlatın. Bizimle Paris'e seyahat edin, vaktiniz olmayacak zirâ aşı belgeleri canınızı sıkacak.
Zirâ x-ray cihazı ikizler burcu için sebepsiz yere öterken çalışan ise cihaza değil size kızar. Öten ise kemerinizdir, ayakkabılarınızdır.
Peki pantolonunuz öten ne? “Bilmiyorum, yolum nasıl?
Kısa mı uzun mu? Ben mi yolu yürüyorum yol mu beni?
İkimizin annesi ve duruyorum, ömür akıyor!”