Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Gilboa’dan sonrası da öncesi gibi: Enkaz üzerine inşa etmek

Çöken Filistin-İsrail barış süreci arkasında yeni barış girişimlerinden söz etmeyi imkânsız hale getiren büyük bir enkaz bıraktı. Faydası olmayan durumları tanımlamak için kullanılan “kum üzerine inşa etmek” terimini Filistin-İsrail konusunda “enkaz üzerine inşa etmek” olarak kullanmak daha doğru olacaktır.
Filistin-İsrail meselesindeki korkunç gerilemeyi düzeltmek için bölgesel ve uluslararası alandan yapılan diplomasi çağrıları, iki taraf arasında güveni yeniden tesis etmeyi ve müzakerelerin yeniden başlaması için uygun bir ortam oluşturmayı kapsıyor. Başlangıç noktası ise Filistinlilerin hayatını normalleştirmek. Bunun anahtarları da İsrail’in elinde.
Bu senaryo, bir kurtarma çabası için başlık olarak uygun olsa da çözüm getirecek düzenlemelere ilişkin bir çalışma programının haritası olarak uygun değil. Burada projenin çökmesi sonucunda ortaya çıkan yeni gerçekleri, hem doğrudan muhatapları olan Filistin ve İsrail hem de teşvik, finansman ve sponsorluk konularında farklı farklı katkıları olan bölgesel ve uluslararası çevreler açısından irdelemek gerekiyor.
Mantıksal olarak Filistinlilerin arzu edilen çözüme kontrolsüz bir şekilde atılması, o dönemdeki “barışçıl” İsrail liderliğinin verdiği karşılık ve bölgesel ve uluslararası düzeyde kapsamlı bir kabule yol açan ABD ve Avrupa’dan gelen onay sayesinde projenin başarılı olması ihtimalinin başarısız olmasından daha yüksekti. Zira tüm bu etkenlerden sonra başarıyı garanti etmeyecek herhangi bir şey kalmamıştı.
Olup bitenlerin ayrıntısına girmeden, dağları yerinden oynatan siyasi erozyon faktörleri nedeniyle sonunda iş şu an olduğumuz noktaya vardı. Kısaca söyleyecek olursak; çöküşün arkasında bıraktığı enkaz, Oslo'nun inşa ettiği mütevazı binadan çok daha büyük oldu.
Oslo öncesi dönem Filistinliler için trajik olsa da anlaşmanın başarısızlığının kalıntıları, arkasında projenin başlamasından önceki durumdan daha karmaşık bir hal bıraktı. İşte, üzerine artık bir şeyin inşa edilmesinin mümkün olmadığı enkaz olarak tanımlamak istediğim şey de buydu.
Başarı olasılıklarından çok başarısızlıkların olduğu bir yolculuk boyunca sayısız girişimde bulunuldu. ABD’den tutun Avrupa’ya ve Rusya ile Birleşmiş Milletler (BM) ile son bulmayan, İsrail’e kadar “tarihi proje” ile bağlantısı olan herkes bu projenin başarısız olmaması için çeşitli girişimlerde bulunuldu. İsrail müessesesinin merkez konumunda bulunan, Filistin’in önde gelen liderleri ile yaptığı detaylı ve derinlemesine istişareler sonucunda fikirlerini ve projeyi kurtarma ve buna yönelik çözüm önerilerini sunan Beilin'in girişimini kim unutabilir?
En sonuncusu, bir yıldan fazla süren John Kerry’nin çabası ve ardından kısa bir süre içerisinde yanıp sönen Trump’ın girişimi olmak üzere atılan tüm bu adımlar sekteye uğramış ya da engelleri aşamamış gibi görünmüyor; bilakis çöküşün vücut bulmuş halini yansıtıyordu. Şu an en mükemmel zamanda bile başarısız olup da en kötü zamanda başarılı olması için hiçbir mantıklı gerekçesi olmayan senaryoları kopyalayarak güveni yeniden tesis etmek ve Filistin-İsrail taraflarını müzakere masasına oturmaya hazırlamak gibi ortalıkta dolaşan yüzeysel söylemlerden dolayı bu girişimlerin her biri, arkasında kaldırılması imkansız dev bir enkaz yığını bırakıyor.
Çözüme yönelik şu anki girişimleri faydasız kılan en tehlikeli şey, Filistinliler ve İsrailliler arasındaki mevcut durumun kırılgan olmasıdır. Zira Gazze’deki durum yeni bir patlamaya hazır. Bu patlamadan kaçınmak için belirsiz fırsatlar üzerinde çalışılıyor. Batı Şeria’daki durum ise destek ve yardım önceliklerini "barış" için siyasi bir yol açmaktan, varlığını sürdürmesine yardımcı olacak bir şeyi teklif etmek için bir pazarlık açmaya değiştiren yönetimin mütemadiyen zayıf olmasıdır. Filistinliler ve İsrailliler arasındaki durumun kırılgan olduğunu ispatlayan delillere ihtiyacımız yok. Nitekim öncekilerden daha büyük olabilecek bir savaşın fitilinin ateşlenmesinin Gazze sınırında bir İsrail askerinin öldürülmesine ve Sderot yerleşim biriminde yanan bir balonun patlatılmasına bakması yeterli bir kanıt olacaktır.
Gilboa Hapishanesi'nden büyük kaçış sürprizinin ardından Batı Şeria’da şu anda olup bitenlere gelince; Filistin ve İsrail tarafları arasında güvenlik koordinasyonu ciddi bir sınamadan geçiyor. İsrail, bu olayda büyük ses getiren başarısızlığını telafi etmek için kendisine cezalandırma, işkence ve hatta öldürme için geniş bir yetki alanı tanıdı. Batı Şeria'da geniş çaplı bir savaş yaşanıyor. İbrani devletinin, hükümetlerinin kimlikleri ne olursa olsun tarafsız hesaplarla hareket etmeyip sadece iç durumun gerektirdiği şekilde hareket ettiğini göz önünde bulunduran İsrail'in bu savaşı pazarlamak için gerekçeleri var. İbrani devletinin bu tutumu, Gilboa olayından önce olduğu kadar sonrasında da aynı ve intikam noktasına varana kadar da sert bir şekilde kalmaya devam edecek.