Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Kovid-19 savaşında “aşil topuğu”

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) bir sonraki duyuruya kadar devam edecek...
İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un dünyanın yeni ortaya çıkan ve oldukça hızlı yayılan delta varyantı ile karşı karşıya kalacağı ilk mevsimler olması hasebiyle bu sonbahar ve kış aylarında Kovid-19 ile mücadeleye yönelik ulusal bir planı açıkladığı sırada insanları Kovid-19 ile birlikte yaşamayı öğrenmeye çağırırken kastettiği şey buydu.
Johnson iki gün önce yaptığı basın toplantısında 50 yaşın üzerindeki kişiler, sağlık ve sosyal bakım sektöründe ve huzur evlerindeki bütün çalışanlar ve bağışıklık sistemlerini etkileyen bazı sağlık sorunlarından muzdarip olan 16-49 yaş aralığındaki kişiler için aşı güçlendirme programını başlattı. Bilim insanları, aşı kampanyalarının sonuçları ve aşıların etkinliği üzerine yapılan çalışmalar sonucunda aşıların etkisinin 6 ay sonra azaldığını tespit ettiler. Bu yüzden İngiltere ve Batı'daki güçlü ülkeler koruyucu dozlarla aşılama programı başlatacaklar. Programda öncelikle yaşlılara odaklanılacak çünkü yakın zamanda yayınlanan araştırmalar, aşıların etkinliğinin yaşlılarda, özellikle 75 yaşın üzerindekilerde daha hızlı azaldığını ortaya koydu.
Aynı zamanda yeni önlemler çerçevesinde ABD ve diğer ülkelerde olduğu gibi İngiltere de önümüzdeki haftadan itibaren 12-15 yaş arası çocuklar için aşı kampanyaları başlatacak. Tartışmalara yol açan bu adıma, doktorların ve uzmanların delta varyantına yakalanan çocukların sayısında artış olduğunu gözlemlemelerinden sonra karar verildi. Nitekim ABD’de geçtiğimiz ağustos ayı içinde Kovid-19 yüzünden hastaneye başvuran çocuk sayısı 30 bine ulaştı.
Tüm bu ihtiyati tedbirlere rağmen İngiltere hükümetinin ve birçok devletin “aşil topuğu” (zayıf noktası), şu ana kadar aşılanmayı reddeden milyonlarca kişinin olması. ABD halkının yüzde 37’si ve Avrupa’daki on milyonlarca kişiye ek olarak İngiltere’de 5 milyon kişi hala aşı yaptırmadı. Bilim insanları aşılanmayan milyonlarca kişinin olmasının Kovid-19 ile Rus ruleti oynamaya benzemesinden korkuyor. Diğer bir deyişle, virüsün daha tehlikeli bir şekilde mutasyona uğramasına fırsat verilmesi tüm tehlikeli olasılıklara kapı aralıyor.
Öyleyse Batı'da on milyonlarca insan aşıya neden karşı çıkıyor?
Bunun çeşitli sebepleri var. Örneğin, aşı olmayı reddedenlerin büyük bir kısmı sosyal medya sitelerinde geniş çapta yer alan yanıltıcı bilgilerden etkilendiler. Bazıları inançları gereği aşı yaptıramayacaklarını söylerken, bazıları da aşı yaptırmaktan korkmalarının gerekçesi olarak aşıların çok hızlı geliştirilip yeterli testlere tabi tutulmamasını gösteriyorlar. Aynı şekilde Kovid-19’a yakalanan başka insanlar da virüse karşı doğal bir bağışıklık geliştirdiklerine ve bu yüzden de aşı yaptırmalarına gerek olmadığına inanıyorlar. Bilim insanları ise tam tersine doğal bağışıklığın Kovid-19’a ve varyantlarına karşı yeterli koruma sağlamayabileceğini düşünüyor. Bu yüzden bilim insanları, özellikle ilaç şirketleri varyantlar ile mücadele etmek için aralıksız bir şekilde aşılarını geliştirmeye çalışırlarken, korunma seviyesini artırmak için aşı yaptırılmasını tavsiye ediyorlar.
Yapılan bütün çalışmalar, aşıların ciddi enfeksiyon riski veya ölüme karşı bir “koruyucu duvar” görevi gördüğünü gösteriyor. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) tarafından bu hafta yayınlanan bir araştırmada, aşı olmayan kişilerin enfeksiyon kapma olasılığının aşı olanlara göre yaklaşık beş kat, enfeksiyon sonucu hastaneye yatma olasılığının 10 kat, ölüm riskinin ise 11 kat daha fazla olduğu bulundu. İngiliz bilim insanları ise aşısız birinin Kovid-19’a yakalanması sonucu ölme ihtimalinin dokuz kat daha fazla olduğu sonucuna vardılar.
Ancak Batılı ülkeler kış gelmeden yaşlı vatandaşlarına koruyucu doz vermek ve çocukları aşılamak için zamanla yarışırken Kovid-19’a karşı mücadelede başka bir “aşil topuğu” daha var: İçinde bulunduğumuz küçük küresel köyde gelişmekte olan dünya ülkelerinin çoğu henüz virüsten korunmaktan uzakken, kendinizi nasıl koruyabilir ve virüse karşı bir duvar örebilirsiniz?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve bazı bilim insanları, zengin ülkelerde üçüncü bir koruyucu doz yapmaktansa bu dozların en çok ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkelere gönderilmesinin daha faydalı olacağını savundu. Örgüt ve bu bilim insanları fakir ülkelerdeki düşük aşılama oranları yüzünden Kovid-19 salgınının zengin ülkeler de dahil olmak üzere bütün dünya için bir tehdit olmaya devam edeceğine dikkat çektiler.
Batılı ülkeler üretilen aşıların çoğuna sahipken, dünya nüfusunun yüzde 58'i hala tek bir doz aşı bile almamış durumda. Veri analizi yapan Londra merkezli Airfinity kurumu tarafından hazırlanan bir rapora göre, geçtiğimiz ağustos ayı sonunda küresel aşı üretimi 6 milyar doza ulaşmıştı ve bu yılın sonunda bu sayı 11 milyar dozu aşacak. Teorik olarak bakıldığında, bu dozlar adil bir şekilde dağıtılır ve yoksul ülkelere makul fiyatlara satılır veya yardım olarak gönderilirse dünya nüfusunu aşılamak için yeterli olacak. Ancak üretilen aşı dozlarına karşı yoğun bir rekabetin oluşmasıyla birlikte aşılar Batı'ya ve güçlü ülkelere giderken, gelişmekte olan ülkeler yalnızca çok küçük miktarlarda alabildi. Taahhüt edilen yardımlar bile istendiği şekilde gerçekleşmedi. Örneğin G7 ülkelerinin ve Avrupa Birliği'nin (AB) yoksul ülkelere bağışlama sözünü verdiği 1 milyar dozun ancak yüzde 15'inden azı teslim edildi.
Bu eleştirileri püskürtmek amacıyla, İngiltere Başbakanı iki gün önce hükümetinin kış aylarında beklenen vaka artışına karşı mücadele planlarını duyurmak için yaptığı basın toplantısında ülkesinin önümüzdeki haziran ayına kadar gelişmekte olan ülkelere 100 milyon doz aşı sağlayacağını söyledi. Başka ülkelerin duyurduğu adımlarla birlikte bu adım da mevcut olağanüstü koşullarda istenen düzeye ulaşmıyor.
WHO’nun liderliğinde yürütülen Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı’nın (COVAX) yoksul ülkelere aşı ulaştırmak ve 92 ülkedeki nüfusun en az yüzde 40'ını aşılamak için ihtiyaç duyduğu tek şey 4 milyar dolar. Ancak taahhütler ve bu taahhütleri yerine getirme arasındaki fark hala büyük. WHO aşıların adil bir şekilde dağıtılmasına, koruyucu dozların ertelenmesine ve zengin ülkelerdeki fazla dozların aşılara daha çok ihtiyacı olan ülkelere gönderilmesine yönelik peş peşe çağrılar yapmaya devam etse de istediği cevabı alamadı.
4,5 milyondan fazla insan Kovid-19 yüzünden hayatını kaybederken, Londra merkezli The Economist dergisi Kovid-19 kaynaklı ölümlerin çoğunun hastanelerde gerçekleşmediği ya da hiç bildirilmediği için kaydedilmediğini göz önüne alırsak, bu sayının 15 milyon olduğunu öne sürdü. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde Kovid-19 kaynaklı ölümlerin çoğu kayıt altına alınmadı.
Bu sayıların artacağı su götürmez bir gerçek. Bilim insanları, Batılı ve güçlü ülkelerin tüm vatandaşlarını aşılasalar ve ardından koruyucu doz yapsalar bile, virüs, dünyanın bazı bölgelerinde yayılmaya ve mutasyona uğramaya elverişli bir ortam bulduğu sürece salgını kontrol altına alamayacakları konusunda uyarıda bulunuyorlar. Nitekim dünya tüm aşıları elinde tutan ülkeler ile virüs bekleme nedir bilmezken, yerine getirilmemiş vaatleri bekleyen fakir ülkeler arasında bölünmüş bir şekilde kalmaya devam ederse Kovid-19’a karşı verilen savaş kaybedilecek.