Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian yaptığı açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un konunun 'olağanüstü ciddiyeti' nedeniyle ender görülen bir karar aldığını söylerken Amerika, İngiltere ve Avustralya arasındaki üçlü anlaşmayı "sırtından bıçaklanma" olarak nitelendirdi. Fransa, anlaşmayla ilgili açıklama beklerken, bu transatlantik anlaşmazlığın son merhalesinde Washington'daki Fransız büyükelçisini geri çağırdı.
Tüm bunların nedeni, Avustralya hükümetinin, karşılıklı güveni ihlal ederek, bir Fransız üretici ile yaptığı denizaltı sözleşmesinden geri çekilmesi ve dizel motorlu Fransız denizaltıları için ödeyeceği 90 milyar dolardan daha düşük bir fiyata nükleer enerjili denizaltılar tedarik etmek için Amerika ile 56 milyar avroluk bir sözleşme yapmış olması.
Avustralya’nın denizaltı anlaşmasının iptal etmesinden sonra ABD Başkanı Joe Biden’ın, ABD, İngiltere ve Avustralya’nın denizaltı tedarik etmek için stratejik bir ortaklık başlattıklarını açıklaması ve pratik olarak Fransa’yı denklem dışına çıkarmış olması Fransa’yı bir tepki, protesto ve diplomatik kriz ifadesi olarak Washington ve Avustralya büyükelçilerini geri çağırmaya sevk etti. ABD tarafından gerçekleştirilen bu davranışın, çıkarlarını gözetmeye dayandığında ve siyasi tercihler üzerinde etkisi olacağında hiç şüphe yok.
Bu bağlamda, Amerika ve İngiltere'nin bu oyunu müttefiklerin birbirlerine olan güvenini sarsmak için mi oynadıklarını ve bu ilişkide veya ittifakta bir çatlak yaratıp Fransa'nın Amerika ve Avustralya'dan büyükelçilerini geri çekmesine yol açıp açmadığını sorabiliriz. Bu, Fransa'nın Amerika ve Avustralya'yı yalancı, İngiltere’yi de fırsatçı olarak tanımlamasına neden olan tehlikeli bir örnek. İnsanlık tarihindeki tüm büyük dönüşümler, nükleer çağa ve ekonomik, sosyal ve teknolojik politikalardaki dalgalı ilişkilere konu olmuştur. Bu durum, olayların yeniden formüle edildiği bir gerilimin başlangıcı olabilir.
Küresel ekonomi şu anda çıkarlara ve imzalanan sözleşmelere uygun olan aşırılıklar arıyor. Bu bakış açısıyla etkileşime giriliyor. Bu etkileşimler sonucunda birbirlerine yakın ve benzer seçkinlerden oluşan ittifaklar ve bloklar kuruluyor. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Birleşik Krallık arasında Hint-Pasifik bölgesinde kurulan bu blok, Çin etkisine karşı koymak ve bölgedeki gerilimlere göre hareket etmek kabilinden değerlendiriliyor.
Öte yandan Çin, ABD, İngiltere ve Avustralya arasındaki tarihi güvenlik anlaşmasını "sorumsuz" ve "dar görüşlü" olarak nitelendirerek eleştirdi. Buradaki asıl soru, dünyanın bu bloklara nasıl bakacağı ve bu zorluklar çerçevesinde siyaset ve gelecekteki planlamalar üzerinde nasıl bir etkisinin olabileceğidir.
Bütün bunlardan bugün öğrenebileceğimiz önemli dersler var. O da şu ki, hedeflere ulaşma isteği kişiyi gerekçeler üretmeye sevk eder, tıpkı Fransa’da olduğu gibi. O Fransa ki, Avrupa Birliği'nin direği ve büyük bir güç, Güvenlik Konseyi'nin daimî üyesi ve hafife alınmaması gereken bir askeri kuvvet, yani uluslararası ağırlığı olan önemli bir ülke. Avrupa onu her durumda destekleyecektir.
Bu güçler, onlarca yıldır siyasetin hilelerine asla karışmadıklarını ve devamlılık için en iyi ulus olduklarını söylediler. Dünyaya böyle gösterdiler. Şimdi bu yaşananları bir kaza olarak görüp geçmişteki değerlendirmeyle devam etmek yanlış olur. Birçok yönü kontrol eden büyük oyuncular oyuna dahil oldu. Bu yeni ittifak Çin’i hedef alıyor ve Amerika, Çin ile yüzleşmesinin artık sadece kendisi ve Hint-Pasifik bölgesindeki müttefikleriyle sınırlı olduğunu ve Avrupa’nın bu çatışmanın dışında olduğunu vurguluyor.
TT
Sırtından bıçaklamak
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة