Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Hasta haritalar ve unutkan hafıza

Dünya, ayrıntılar üzerinde durmayan devasa bir makinedir. Hafızası eklektik ve unutkandır. Hayat treni, hasta ülkelerin kendi takımlarının dansını tamamlamasını bekleyemez. Ayrıca bu ülkelerin milislerinin eski lügatlarıyla da uğraşamaz. Trenin kaderi yolculuğuna devam etmek. Hasta ülkeler istasyonda kalmaya devam ediyor. İstikrarını, rolünü ve fırsatlarını kaybediyor. Yabancı ülkeler uzlaşmaların imzalanmasında, çözümler bulunmasında, kurumlar inşa edilmesinde o ülkenin vatandaşları adına hareket edemez. Bu, nefretleri ne kadar artsa ve hançerleri ne kadar bilense de, o ülkelerdeki vatandaşların sorumluluğudur.
Ulusal duygular doğası gereği kabarıktır. Bu aşırıya kaçan abartma eğilimini sütle besliyoruz. Küçük ülkeler bazen zenginlik eksikliklerini marşları ile kapatmaya çalışabiliyor. Böylece vehimler ülkelerimizle ve dünya ile ilişkilerimize kök salıyor. Ülkemiz eşsiz ve özeldir. İç, bölgesel ve uluslararası bir ihtiyaç. Bir fener ve diyalog platformu. Medeniyetler ve kültürler arasında belirlenmiş bir zaman ve tanışma fırsatı. Bu, bir ülkeden çok bir mesajdır. Kökleri tarihin derinliklerinde geziyor ve ışıkları geleceğe giden yolu aydınlatıyor. Dünya istikrarın sarsılmasına veya çökmesine müsaade etmeyecek.
Hiçbir okuyucunun duygularını incitmek istemiyorum. Bu yüzden Lübnan ile başlıyorum. Lübnanlılar, başkalarının küçük haritaya daha çok ihtiyacı olduğu zannına kapıldılar. Delikli görünen şemsiyelere ve yokmuş gibi görünen korumalara güvendiler. Elçilerin gülümsemelerine, temsilcilerin sözlerine kandılar. Lübnan nerede? Bu ülkenin ölmesi dünyanın umurunda değil. Lübnan şu anda nükleer bir cephanelik veya stratejik öneme sahip bir servet üzerinde uyumuyor. Bunu bir zamanlar ihtiyaç olduğunu iddia ederek muhafaza etsek de artık durum değişti. Lübnanlılar istikrarlarını, rollerini, devletlerini ve aynı şekilde ekmeklerini boşa harcadılar. Her zaman acılarını ya da yardım etme isteğini dile getiren bir taraf bulabilirsiniz. Ancak Fransa'nın yeni deneyimi, Lübnan devletinin cehennemden çıkmak konusunda ciddi olmadığını gösteriyor.
Dünyanın Lübnan'ı bekleyecek ya da onunla ilgilenecek vakti yok. Dünya treni bir cumhurbaşkanının, bakanın, damadın, mezhebin veya partinin geleceğini sormak için durmuyor. Peki, biz belaya burnumuzu sokup bunun içinde boğulmakta ısrar etmeye devam ettiğimiz sürece dünyanın bizi kurtarmak için bedel ödemeye hazır olduğunu kim söyledi?
Vehme kapılmak, yalnızca Lübnanlılarda görülen bir özellik değil. Iraklılar da hararetli duygular ve abartılı düşüncelere kapıldılar. Iraklılar dünyanın ülkelerinin kendi kanında ve bölünmelerinde boğulmasına, vesayetler ve himayeler altına girmesine izin vermeyeceğini sanıyorlardı. Irak'ın önemli bir konuma ve hatırı sayılır bir servete sahip olmasına rağmen, dünya uzunca bir süredir Irak'ın çöküşüyle ​​birlikte yaşıyor. Ülke kandan oluşan bir nehrini ve paradan oluşan bir nehrini kaybetti. Neyse ki Iraklı yetkililer seçimlerin arifesinde seslerini yükselterek seçmenleri bölgeyi ve devleti düzeltmeye, egemenliği ve istikrarı yeniden sağlamaya ve kalkınmaya zemin hazırlamaya teşvik ediyor.
Suriyeliler de bir ara dünyanın, ülkelerinin kan gölleri ve terörizm içinde boğulmasına izin vermeyeceğini düşünüyorlardı. Suriyeliler ülkelerinin konumu hakkında konuştular ve bu doğru. Köklerinin asaleti hakkında konuştular ki bu da doğru. Ancak dünya Suriye ile birçok bıçağın önünde dururken birlikte yaşadı. Başkalarına yönelik tehlikeleri durdurmak için müdahale etti, ancak bu ülkenin evlatlarına yönelik tehlikeleri püskürtmek için müdahale etmedi. Allah’tan artık Suriye'nin egemenliğini ve istikrarı sağlamanın ve yerinden edilen vatandaşların ülkelerine geri getirilmesinin gerekliliğinden her geçen gün daha çok bahsediliyor. Rejim artık devrilme veya gelecek tehlikelerle tehdit edilmiyor. Rejim Suriye'yi sadece Arap sahnesine değil, aynı zamanda uluslararası sahneye de tekrar dahil edecek şekilde girişimde bulunabilir ve esneklik gösterebilir.
Başka bir örnek. Afganistan'dan gelen görüntüler artık dünyanın ekranlarını işgal etmiyor. ABD askerlerinin Afganistan topraklarındaki 20 yıllık varlığı arkasında kaos bırakarak sona erdiği sırada dünya bu meseleyle meşguldü. Gelmiş geçmiş en gelişmiş askeri mekanizmadaki kafa karışıklığı net bir şekilde görülebiliyordu. Kayıp, gizlenemeyecek kadar büyüktü. ABD’liler Afganistan’ı 20 yıl önce devirdikleri Taliban Hareketi’nin gözetimine bıraktılar. Bazı ABD’li generaller, Afganistan'daki ABD savaşının yenilgiyle sonuçlandığını kabul etmekte tereddüt etmeyecektir.
ABD güçlerinin karmaşık bir şekilde geri çekilişi sırasında, Afganistan hakkında çok şey yazıldı çizildi. İstilacı imparatorlukları en güçlü zehirlerle zehirleyenin toprak olduğu söylendi. Dağlık kalelerinde kendini korumaya alan halkının inatçılığı ve kimlikleri ile inançlarını savunmak için ölmeye hazır oldukları yazıldı. Aynı zamanda Asya’nın geleceğine ilişkin senaryoların yazıldığı bir dönemde Afganistan’ın, Pakistan ve İran sınırlarındaki coğrafi konumun öneminden ve Hindistan ve Çin'e yakınlığından da söz edildi. Konuyla ilgili yorum yapan isimler, Afganistan'ın maden zenginliğinin Çin “imparatorunu” cezbedeceğini ve Pakistan’a içinde özel bir yer ayrılan Bir Kuşak, Bir Yol Projesi için bir Afganistan istasyonu çizmeye iteceğini söylediler.
Afganistan günlerce ekranları işgal etti ve ardından ABD’liler geri çekilme süreçlerini tamamlayıp uzaklaşınca ortadan kayboldu. Yeryüzündeki pek çok halkın yaptığı gibi Afganların da kendi ülkeleri hakkında şarkı söyleme hakkını hiç kimse tartışmıyor. Ancak kesin olan şey şu ki, dünya vatansever temalı şiirler ve şiirsel mübalağalar üzerinde uzun süre durmaz. Dünya basit bir şekilde Afganistan'ı unutabilir ve onsuz yaşayabilir. Dünya her zaman yoksulluk oranlarına, açlık ve hastalık korkularına veya kadınlara ve kadın haklarına yönelik muameleye işaret eden insani yardım kuruluşları bulacaktır. Ancak bu sesler Afganistan'ı uluslararası kaygıların ön sıralarına geri getirmeyi başaramayacak. Afganistan, komşuları ve dünya için ansızın bir tehdit haline gelirse, dünya tarafından hatırlanacak. Ancak sadece kendi kendine bir tehlike oluşturduğu sürece Afganistan unutulacaktır.
Öte yandan Somalililer, dünyanın kendilerini milis, bölge, açlık, göç ve korsan savaşlarına kapı aralayan bir parçalanmaya uzun süre terk etmeyeceğine inanıyordu. Somalililer eski kitaplarda ülkelerinin stratejik konumu hakkında yazılar okudular ve büyük devletlerin, Somali trajedisinin katliamları ve patlamalarıyla uluslararası sahnenin normal bir parçası olmasına izin vermeyecekleri zannına kapıldılar. Dünya, Somali’nin parçalanmasıyla bir arada yaşadı. Mogadişu'dan gelen haberler ne kadar acı verici olursa olsun öne çıkmıyor.
Daha verilecek çok örnek var. Bazı ülkelerin insanları, dünyanın haritadan silinmelerine izin vermeyeceğini düşünerek büyük bir hata yapıyorlar. Bu, o ülkelerin vatandaşlarının görevi ve eğer ülkeleri haritadan silinirse bu onların suçudur. Dünya devasa bir makine. Küçük oyuncuları bekleyemeyen bir tren... Unutmayı iyi bilen bir tren...