Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Müsrif Hidiv

Robert Solé, 1946'da Kahire'de doğdu ve 18 yıl sonra Paris'e gitti. Fakat Solé Mısır’dan hiç kopmadı.
Kendisi iki-üç yılda bir, Mısır'ın çağdaş tarihi ya da kahramanlarından biri hakkında roman yayınlar. Sanki bu Le Monde yazarı, anavatanının tarihinin büyüleyici ve objektif bir resmini Fransız okuyuculara sunmak için özel olarak uğraşmakta.
Bu kitaplardan bazıları Le Tarbouche (Tarbuş) ve Sadate gibi Arapçaya da çevrilmiştir. Paris’te geçtiğimiz günlerde billboardlarda sergilenen kitabının yeni kapağında İsmail Paşa adında mavi gözlü, fes takmış sakallı bir şahsiyetin resmi yer alıyor. Evet o, Muhammed Ali Paşa'nın torunu Hidiv İsmail’in ta kendisi.
Hidiv’in pek çok hikayesi var. Çok eğitimliydi, birçok dili akıcı bir şekilde konuşurdu ve dünya liderleri arasında hatırı sayılır bir yeri vardı. Ancak Hidiv İsmail Paşa tedavisi olmayan bir hastalıktan mustaripti: Ülkesine ilişkin hayallerinin sınırı yoktu. Bu hayalleri onu, mevcut durumların ötesine geçmeye zorladı. Kahire'yi başka bir Paris olarak gördü, borçlandı, bulvarlar ve sokaklar inşa etmek için harcadı. Sonunda son yıllarını sürgünde geçirdi.
Bu müsrif adam şehri inşa etmek için borçlandı. Borçlanma fikrini icat ederek, gelişim sürecini kolaylaştırdı. İsmail Paşa'nın kredileri daha sonra büyük küçük bütün devletler arasında genel bir politikaya dönüştü. ABD'de “taksit” ortaya çıktığında, önceleri her ne kadar buna karşı çıkanlar olsa da sonra fark edildi ki, dar gelirli kimseler ardından beraberinde getirdiği sıkıntılara ve ailevi sorunlara rağmen böylece psikolojik ve duyusal rahatlığa  kavuşuyor.
Bu, borçtan daha zor olsa da birçok aşamada zorlukları kolaylaştırır. Mısırlılar kanal kredilerinden bıktı ve ardından kalıcı bir gelir kaynakları olduğunu keşfettiler.
Bazıları Asvan Barajı kredilerine itiraz etti, fakat daha sonra bu kalıcı bir servet haline geldi. Borçlar bazı ülkeleri inşa etti, bazılarını ise yıktı.
Sıradan insanlar için hayatı kolaylaştıran iki şey var: Taksitler ve Çin endüstrisi.
Bir ABD’li, bir arabayı yarım saatte alıyor ve taksitlerini 6 yılda ödüyor.
Bir Rus ise bir arabanın fiyatını denkleştirmek için 6 yıl bekliyor.
Fakat borç her zaman zorlayıcı, yakıcı ve endişe verici değil midir?
Dünyadaki en önemli şeylerden bazıları zulümle, borçla ve çılgınlıkla inşa edilmiştir.
Mısır'ı, binlerce kişinin köleleştirilmesiyle inşa edilen piramitler olmaksızın düşünebiliyor musunuz?
Çılgınca bir hayal olan Süveyş kanalı açılırken kaç kişi hayatını harcadı?
Peki ama Deniz, kum ve dünya haritasının değişmesi?
Öyleyse borç, sonsuz bir zenginliktir...