Ömer Önhon
TT

İnsani trajedi, bir kez daha ‘siyasi bir silaha’ dönüştü

Dünyanın herhangi bir yerindeki insani trajedi, sınırların ötesinde olayların zincirleme reaksiyonuna neden olur. Diğer birçok şeyin yanı sıra ülkeler arasında siyasi krizlere yol açar ve hatta doğrudan çatışma riski taşırlar. Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, 2020 yılında yeniden seçildiğinde muhalifler, seçimde hile yapıldığını iddia ederek sokaklara döküldü. Binlerce protestocu yaralandı, bazıları da tutuklandı. Ardından uçaklardan biri yön değiştirdi ve Belaruslu muhalif bir gazeteci gözaltına alındı.
Avrupa Birliği (AB) ve ABD buna, Beyaz Rusya'ya yaptırım uygulayarak yanıt verdi. Lukaşenko ise bunu karşılıksız bırakmadı. Attığı adımlardan biri de ‘Ortadoğu ve Asya'daki bazı ülkelerden turistlerin Belarus'a seyahatini kolaylaştırmak’ oldu. Bunlar, çoğunlukla ‘Batı’ya yönelen göçmen’ dalgalarının ortaya çıktığı ülkelerdi.
2021 yılının Ağustos ayında Belarus’un 2,7 milyon nüfusa sahip Litvanya ve 1,9 milyon nüfusu olan Letonya sınırları boyunca, yüzlerce ‘turist’ göründüğünde, bu iki AB ülkesinin hükümetleri şiddetli bir sarsıntıyla şok geçirdiler. Şu an Belarus ve Polonya arasındaki sınırda geçiş fırsatı kollayan, aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu binlerce ‘turist’ var. AB, topraklarına yasa dışı yollardan girmeye çalışıyorlar. Kuznitsa-Bruzgi Sınır Kapısı, bu açıdan önemli bir noktadır. Fakat aynı zamanda, sınır çizgisi boyunca acının ve ıstırabın tarif edilemez olduğu birçok başka alan daha mevcut. 
AB’li yetkililer bu gelişmeleri, ‘Lukaşenko’nun insanlık dışı, çete tarzı yaklaşımının’ bir parçası olarak nitelendirdi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, AB’nin pes etmeyeceğini ve göçmen kaçakçılığını hedef alan operasyonlara katılan herkese yaptırım uygulayacağını söyledi.
Diğer yandan Rusya bu krizde Belarus’un yanında yer aldı. Belarus hava sahasında devriye gezmek için iki bombardıman uçağı gönderildiğini duyurdu. Ayrıca iki ülke, Polonya sınırına yakın Batı Belarus’ta ortak tatbikatlar da gerçekleştirdi.
AB kısa bir süre içinde bu ‘turistlerin’ geldiği ülkelere ve havayolları Belarus’a yolculuk için kullanılan devletlere yöneldi. Belarus'un ulusal havayollarından farklı olarak, ‘Türk Hava Yolları’, ‘Irak Havayolları (Iraqi Airways)’ ve ‘Birleşik Arap Emirlikleri Havayolları (Etihad) gibi diğer ülkelerdeki havayolu şirketleri Minsk'e düzenli uçuşlar gerçekleştiriyorlar.
Avrupa Birliği resmi çabayı göstermiş ve bu ülkelerden gerekli önlemleri almalarını istedi.
Aslında havayolları, kâr amaçlı kuruluşlardır. Geçerli seyahat belgeleri, vizeleri olduğu ve havayolu şirketlerinin kurallarına uyduğu ve uluslararası kabul görmüş arananlar listelerinde olmadığı sürece yolcu taşımacılığı yaparlar.  Menşe ülkeler seyahat belgeleri sağlar ve vizeler ziyaret edilecek ülkelerin resmi makamları tarafından verilir. Seyahat koşulları sağlandığı sürece insanlar hava yoluyla seyahat edebilir ve doğrudan oradaki işlerine koyulabilirler.
Her halükârda, son yıllarda mülteci sorununun ön saflarında yer alan ve çevresinde çıkan çatışmalarda iç içe olan Türkiye, Avrupa Birliği'nin çağrılarına olumlu yanıt verdi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Ankara'nın her şeyden önce taraf olmadığı bir sorunun parçası olarak gösterildiği tüm iddiaları reddeden bir açıklama yaptı ve gerekli tüm desteği sağlamaya hazır olduğunu teyit etti.
Bu çerçevede, Türk Sivil Havacılık Kurumu’nun 12 Kasım'da yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“AB ile Belarus arasındaki yasa dışı sınır geçişleri sorunu nedeniyle Türkiye havalimanlarından Belarus'a seyahat etmek isteyen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarının bir sonraki duyuruya kadar bilet ve uçak satın almalarına izin verilmemesine karar verildi.”
2015 yılında Ege'de yaşanan mülteci krizi ve 2020 yılında Türkiye-Yunanistan sınırında yaşananlar mevcut anlaşmazlığın iki örneği iken, bu sefer tanık olduğumuz şey her iki tarafın işbirlikçi yaklaşımıydı.
Unutulmamalıdır ki Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Türkiye, dünya genelinde en fazla ‘mülteci’ barındıran ülkedir. Türkiye, uzun süredir tek başına bırakılmasından ve mülteci kriziyle başa çıkmak için etkili uluslararası iş birliğine duyulan ihtiyaçtan şikâyet ediyor.
Diğer yandan Yunanistan, mültecilere yönelik sert yöntemleri ve sert tepkileri nedeniyle kınanmış, bu bağlamda AB'nin en üst düzey yetkilileri bile Yunanistan'ı eleştirmişti.
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’e, geçtiğimiz hafta Hollanda'ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında düzenlenen resmi ortak basın toplantısında Hollandalı bir gazeteci Yunanistan'ın konuya yaklaşımını sordu. Bu durum, Yunanistan Başbakanı’nı kızdırdı.
Avrupa Birliği'nin yardım çağrısına dönecek olursak; Irak da bu çağrıya olumlu yanıt verdi. Yapılan açıklamaya göre Bağdat'tan Belarus'a uçuşlar askıya aldı.
Ancak bu önlemler geçicidir. Herhangi bir sorunu çözmüyor. Belarus'a ulaşmanın başka birçok yolu ve yöntemi var. İnsanların karşı karşıya olduğu şey gerçek bir trajedidir. Fakat onları bu ıstırabı çekmeye iten nedir ve neden hayatlarını bu şekilde riske atıyorlar?
Suriyeli bir mülteci, ülkesinde bir gelecek görmediğini söyledi. Bu, mevcut koşullar hakkında sadece kısa bir rapordur ve daha geniş bir şekilde ele alınabilir. BM Genel Sekreteri’ne göre 10 Suriyeliden 9'u aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Nüfusun yüzde 60'ı açlık tehlikesiyle karşı karşıya. 2,5 milyon çocuk okula gitmiyor. 500 bin çocuk, yetersiz beslenmeden muzdarip. Bunun yan ısıra erken yaşta veya zorla evlendirme, cinsel saldırı ve tecavüz vakaları da oldukça yaygın halde.
Diğer yandan insan hayatı sürekli tehlikede. İki gün önce İdlib'deki Maarat ve Misrin kasabalarının yakınlarındaki bir ailenin başına gelen olay, bu konuya çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Rus ve Esed rejimi uçakları söz konusu bölgedeki bir tarım arazisini bombalayarak aynı aileden üçü çocuk olmak üzere beş kişiyi öldürdü. Bu aile sekiz ay önce Halep kırsalından kaçmıştı ve tarım işçisi olarak çalışarak hayatta kalmaya çalışıyordu.
Kimse neden hedef alındıklarını bilmiyor. Belki önemli askeri değere sahip bir yere yakındılar ya da çoğu zaman olduğu gibi ayrım gözetmeyen bombardımanların kurbanı oldular. Bu olay, 2020 yılının mart ayında Türkiye ve Rusya'nın bir barış anlaşmasına aracılık ettiği bölgede gerçekleşti. Beyaz Baretliler’e göre Rusya ve Suriye rejimi geçtiğimiz haziran ayından bu yana yüzlerce hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu saldırıların ardından, yarısından fazlası çocuk ve kadın olan en az 155 ceset tespit ettiklerini bildirdiler.
Ülkelerinden kaçan insanlar yolculuklarında büyük acılar çekebilirler. Vardıkları yerde ayrımcılık ve istismarla karşılaşabilirler. Ölümle tehdit edilebilir, hatta bazen ölebilirler. Ancak bu durumda bile tüm bu yaşamı tehdit eden riskleri kabul etmeleri için kendi ülkelerindeki koşulların çok daha kötü olması gerekirdi.
Bu da bizi sorunların şu ya da bu ülkede değil, kaynağında olduğu sonucuna götürüyor. Gerçek ve sürdürülebilir bir çözüm de kaynaktan doğar. Sorunlar evde, kaynağından çözülmediği sürece yapılan her şey günü ve belki de kurtarılabilecekleri kurtarma çabasından başka bir şey değildir.