Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Fransızlar ve kâhinler

Ernst Mayr'ın ‘Ölülerle Nasıl Konuşuruz’ isimli kitabı, 20. yüzyılın başlarında Fransa'da paranormal olaylarla ilgili kitaplar arasından en çok satanlardan biriydi. Kitabın beşinci baskısı 1910’da yayınlandı. Kitap, ‘öte tarafa göçmüş olanlarla’ iletişim kurma konusundaki ‘pratik tavsiyelerin’ yanı sıra bir dizi fotoğraf da içeriyor. Bunlardan belki de en öne çıkanı Albert de Rochas'ın evinde çekilmiş olandır. Nitekim kendisi de dönemin gizli güçlerine inanan en önemli şahsiyetlerden biriydi. 28 Eylül 1895'te, Rochas ve arkadaşlarının bu fotoğrafında Napolyon'a benzeyen bir hayaletin göründüğüne inanılıyor. Rochas da fotoğraf çekildiği sırada Napolyon’u hatırladığını iddia ediyor.
Ancak, ölümünden 60 yıldan fazla bir süre sonra Fransız Alpleri'ndeki bu toplantı sırasında imparatorun ortaya çıkması şaşırtıcı değil. Eleştirmen Philip Morey'e göre 19. yüzyıl doğaüstü niteliklere sahip olduğu söylenen Napolyon'un hayaleti hakkında hezeyanların havaya uçuştuğu bir zamandı. Fransızların kolektif hayal gücü, çeşitli inançların buluşma noktası oldu: İnsanın evrenle birliği, manyetik güçler, ölülere tapınma, onların büyülü ve doğaüstü güçlerine olan inanç... Tüm bunlar, imparatorun 1815'te Saint Helena adasına sürgün edilmesinden hemen sonra ortaya çıktı. O sıra Fransa genelinde çeşitli yerlerde görüldüğüne dair haberler yayılmaya başladı. Bu haberlerin etrafını, yaklaşan dönüşüne ilişkin söylentilerin körüklediği paranormal olaylar çevreledi.
Fransa'nın kırsal kesimlerindeki falcılar ve astrologlar tarafından kehanetler yayıldı ve bunların çoğu yeni doğanlarla ilgiliydi. Mesela doğum sırasında çocuklar annelerine bir imparator olarak görünürdü ya da anne karnından “Yaşasın imparator!” diye bağırarak çıkarlardı. Napolyon, her yerdeydi. Bazı köylüler onu ayda gördüğünü iddia ediyor, bazıları ise tahtı tekrar ele geçirmeye hazırlanan yeraltı ordusunun sesini duyuyor ve söylentiler, onun büyük ordulara komuta etmede gösterdiği mahareti kutluyordu.
Fransızların Napolyon’a olan takıntısının elle tutulur, somut bir karşılığı da vardı. Özellikle de 1815'te ortadan kaybolmasıyla ve 1821'de vefatından sonra Saint Helena'ya gömülmesiyle ilgili senaryoların ardından imparatorun zehirlenerek öldürüldüğüne ilişkin dramatik bir anlatı ortaya çıktı ve ölüm nedeni üzerinde tartışmalar patlak verdi. Fransız ordusundan eski bir cerrah Jean-Claude Pesucci, konuyla ilgili bir broşür yayınladı. Bunu, giderek daha tuhaf hale gelen bir dizi komplo teorisi izledi. İngilizlerin 1828'de cesedi kaçırıp Westminster Abbey'e gömdüğü bunlar arasından en öne çıkanıydı. Napolyon'un hayaleti psikopatlar için çekici bir hale geldi ve onunla özdeşleşme en yaygın kişilik bozukluğu halini aldı. Psikiyatri kayıtları, 19. yüzyılda Napolyon sanrılarından mustarip olan hastalar olduğunu gösteriyor. Bu hastalar arasında, onun soyundan geldiklerine, onun hayaletiyle sürekli temas halinde olduklarına ve hatta kendilerinin Napolyon olduklarına inananlar bulunuyor.