Hazım Sağıye
TT

Hizbullah, uluslararası güçlere karşı

Uluslararası güçlerin veya Lübnan Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü’nün (UNIFIL) Hizbullah'ın nefret listesinde ilk sıralarda yer aldığını söylersek abartmış olur muyuz?
Bu soruyu cevaplamayı biraz erteleyip birkaç gün önce güneydeki sınır köylerinden biri olan  Şakra’da neler olduğunu hatırlayalım: Köy ahalisi yani Hizbullah destekçileri ile uluslararası güçler arasında bir çatışma yaşandı. Burada sayısız ayrıntıdan bahsedebiliriz, fakat bir şey var ki hiçbir şekilde doğrulanması mümkün değildir. Bu, Hizbullah ve destekçilerinin, uluslararası güçlerin şüpheli faaliyetlerde bulunduğu ve zırhlı askeri araçlarla ‘ahaliden’ iki genci vurduğu yönündeki iddiasıdır. Bu iddiayı duyanlar, Finli veya İrlandalı uluslararası askerlerin güneyde yer alan güvenli ve sakin bir köyün çocuklarına tacizde bulunması karşısında şok oldular. Fakat bu mesele, sinematik hayal gücünden kaynaklı pek çok unsur içermektedir.
Çoğu kişinin de öne sürdüğü gibi asıl meselenin başka bir yerde yattığını düşünüyoruz. Burada öncelikli husus, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in gerilimden iki gün önce güneydeki uluslararası güçlere yaptığı ziyaret ve Hizbullah’a yönelttiği eleştirilerdir. Guterres, Hizbullah’tan siyasi partiye dönüşmesini talep etti. Şakra’daki olay aracılığıyla Genel Sekreter Guterres’e, güneydeki meselenin BM için değil, Hizbullah için olduğu söylendi. Bu bağlamda önemli olan ikinci husus ise, UNIFIL’in yetkileri üzerine devam eden kavgadır ki, Birleşmiş Milletler’in 1701 sayılı kararının uygulanması sağlamak adına UNIFIL’e hareket özgürlüğü sağlanması ve kameralar kurulmasına izin verilmesidir. Guterres'in kendisi de bu yetkilere saygı gösterilmesi gereğini dile getirmişti.
Başka bir deyişle işin özü, siyasi arka plandaki gerilimdir ki bu, tüm ayrıntıları aşmaktadır. Bu gerilim, silahlı çatışmayı ortadan kaldırmak ve mümkünse imkânsız kılmak isteyen bir taraf ile bunu canlı tutmak isteyen ve hatta kolaylaştırmak isteyen diğer taraf arasındadır. İkinciye göre Tahran'ın ya da Şam'ın çıkarları bunu gerektiriyorsa, Lübnan uluslararası güçler ve denetimleri olmadan çatışmaya sürüklenecektir.
Finlilerin ve İrlandalıların masum güneyli gençlere saldırdığı iddiası, Hizbullah gibi militan güçler için zor olmayan bir görevdir. Dolayısıyla iki karşıt bakış açısı arasındaki kadim zıtlığın yeni bir versiyonu ile karşı karşıyayız: Lübnan'ın savaşa sürüklenmesini istemeyenler ve sadece bunu isteyenler. Bu tartışma İran'ın devasa yardımlarından yararlanarak ülkeyi savaşa sokmayı başaran ilk Lübnanlı taraf olsa da Hizbullah'ın kuruluşundan öncesine kadar uzanmaktadır.
Lübnan'ı savaşa açık tutmak ya da mümkünse savaşa sokmak, ellilerden bu yana mücadele eden güçler için neredeyse kutsal olan bir maddedir. Savaşı önlemek yasaktır ki bu, pek çok kişinin başından olduğu devrimci bilgeliktir. Bu nedenle, tarafsız konuşan veya İsrail’le olan sınırların istikrarını sağlamak için uluslararası polisin çağrılmasını isteyenler, bu radikal güçler tarafından ihanetle suçlandılar, karalandılar. Altmışlı yılların sonlarında, ‘Filistin direnişinin askerî açıdan mütevazı operasyonlarından sonra yıkıcı İsrail saldırılarından korunmak için uluslararası polisi çağıran’ merhum politikacı Raymond Edde'ye karşı yürütülen kampanya, bunun hala öne çıkan örneğidir.
Uluslararası güçler söz konusu proje için bir caydırma işlevi görüyor. Lübnan'ın savaşan bir ülke ya da her zaman savaşın eşiğinde olan bir ülke olmasını istemiyor. Ayrıca Lübnan’ı, barışın uluslararası bir kararla korunduğu barışçıl bir ülke olmasını istiyor. Bunun için yapabileceği en son şey, Finlandiya veya İrlanda'dan getirdiği gençleri ülkenin güneyindeki bir köydeki masum insanlara saldırtmaktır.
Uluslararası güçlere yönelik düşmanlığın altında daha farklı ve belki de bilincinde olunmayan bir diğer faktörün de bulunması muhtemeldir. Mesela mezhepçi saflık üzerine her düşünme ve ulusal vatandaşlığın altına her iniş, uluslararası güçler gibi çok uluslu olana karşı düşmanlığı ikiye katlar. Ulus-altı olan, ulus-üstü olandan nefret eder ve uluslararası olan ise, gittikçe daha da katlanan yerelliği kışkırtır. Bir mezhebin diğerine düşmanlığının arttığı bir durumda, farklı olan ve gençlerinin bizimkilerden farklı dillerde konuştuğu yabancılar karşısındaki durum nasıl olur?
Böylece UNIFIL'in Hizbullah’ın düşmanları listesinde ilk sırada yer alması daha anlaşılır hale geliyor. Ayrıca buna karşılık hayatı şehitliğe tercih eden Lübnanlıların ezici bir çoğunluğunun uluslararası güçlere sarılması da daha iyi anlaşılıyor. Lübnanlılar, İran'ın askeri koşullarının iyileştirilmesine karşı ülkelerinin ve vatandaşların güvenliğini ve selametini tercih ediyorlar.