İstemi Yılmaz
TT

Kazakistan’dan çıkarılacak ders

Tedarik zinciri krizi, koronavirüs pandemisinde yeni varyant tehlikesi ve ekonomik daralma derken dünya 2022’ye yeni bir başkaldırıyla başladı. Kazakistan’da halk, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) fiyatlarının 60 Tenge’den (yaklaşık 1,90 Türk Lirası) 120 Tenge’ye çıkarılmasıyla sokağa döküldü. Batıdaki Janaözen kentinde başlayan protestolar bir anda ülke çapına sıçradı. Valilik binaları basıldı, heykeller devrildi, insanlar kent meydanlarında kamp kurup zamların geri alınmasını talep etmeye başladı.
Ülkenin kuruluş döneminden bu yana kitlesel gösterilere hazırlıklı olmayan Kazakistan’da yönetim, kontrolden çıkan kitlelere karşı OHAL tedbirine başvurdu ve güvenlik güçlerini sokağa sürdü. Kazak Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, onlarca gösterici hayatını kaybetti 450’den fazla insan yaralandı. Hükümeti görevden almak da yeterli olmayınca Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, çareyi yabancı askerleri ülkeye davet etmekte buldu. Rusya’nın başını çektiği ve çoğunluğu “Kremlin dostu” ülkelerden oluşan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nden askerler Kazakistan’a “barış gücü” olarak gelerek asayişi sağlama çalışmalarına katıldı.
Gelinen noktada Aktau, Atırau, Aktöbe, Oral, Almatı ve Nur-Sultan gibi kentlerde irili ufaklı gösteriler sürüyor. Barışçıl protestolar şimdiden sokak çatışmalarına dönmüş durumda. İlk günlerde halkın tepkisini anlayışla karşılayıp meseleyi alttan alan Tokayev, artık “dış mihrakları” suçlar hale gelmiş durumda.
Açıkçası Türkiye’de de vaziyet farklı değil. Sığ analizlerle bezeli Türk medyası ve dünyada giderek artan her sorunu komplo teorileriyle açıklama kolaycılığı zihinlerimizi ele geçirdi. Dünyanın neresinde bir isyan, başkaldırı veya itiraz duysak Washington, Moskova veya Pekin gibi merkezleri işaret ederek işin içinde sıyrılıyoruz. Evet, CIA düğmeye bastı ve Kazakistan karıştı. Peki neden Amerikan medyasından çok RussiaToday gibi Kremlin’e bağlı yayın organları Kazak göstericilere ilişkin her haberi canlı görüntülerle takipçilerine aktarıyor? Yoksa bu işte Moskova’nın parmağı mı var?.
Aslında vaziyet o kadar da basit değil. Uzun süre Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Kazakistan, sistemin çöküşünden en az zararla çıkan parçalardan biri olmuştu. Bunun sebebi 1980’lerde Komünist Parti içerisinde yıldızı parlayan ve 1989’de Kazakistan’a yönetici olarak atanan Nursultan Nazarbayev idi. Nazarbayev Sovyetler’in çöküşünü sezerek Kazakistan’ın yara almadan çıkmasını ve masada bir güç olarak yer alamsını sağladı. Ülke 1991’de bağımsızlığını ilan etti, Nazabayev de cumhurbaşkanı seçildi.
1990’larda “Önce ekonomi” sloganıyla ülkenin doğal gaz ve petrol rezervlerini pazarlamaları için yabancı şirketleri ülkeye davet etti. Fakat bu anlaşmadan karlı çıkan Kazak halkı değil Nazarbayev’in yakın çevresi oldu. Kısa sürede Nazarbayev ve ailesi, enerji şirketlerinden devlet dairelerine, telekomdan bankacılık sektörüne değin pek çok kritik noktada yönetici konuma geldi. Nazarbayev, Sovyetler Birliği’nde tatbik ettiği nomenklaturayı bu sefer genç Kazak Cumhuriyeti’nde uyguluyordu. Neticede Nazarbayev’in düzeninde, gösteri ve yürüyüşler yasaklandı. Muhalefet partilerinin yeterince muhalif olmasına izin verilmedi. “Aykırı” siyaset yapanlar hapsedildi.
Yirmi sekiz yıllık kesintisiz iktidarının ardından Nazarbayev 2019’da görevinden çekildi ancak hakimiyeti ve kurduğu düzen ülkeyi kontrol etmeyi sürdürdü. Hatta devlet üzerinde öyle bir etki kurdu ki koltuğunu bıraktıktan sonra başkentin adı Astana’dan Nur-Sultan’a çevrildi. Bugün Kazak kentlerindeki protestocular arasındaki en popüler slogan “Şal Ket!” yani “Yaşlı adam gitmeli!”. Hedefin kim olduğu açık.
Uranyumdan doğal gaza, petrolden demire kadar binden fazla doğal kaynağa sahip ülkede halk baskı ve sefalet içerisinde. Kazakistan’da resmi verilere göre asgari ücret 100 dolardan az. Bir kişinin aylık ortalama kazancı ise 570 dolar fakat bunun 410 doları kira hariç asgari geçim kalemlerine gidiyor. Dahası Kazaklar bundan çok daha az bir paraya hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Üstelik ülkeye çalışmaya gelen bir yabancının, aynı işi yapan Kazak’a göre kazancı kat be kat fazla. İnsanlar artık özgürce seçimlerin düzenlendiği, Cumhurbaşkanı’na daha az yetkinin verildiği, daha demokratik, daha eşit ve refah içerisinde bir ülkede yaşamak istiyor. Bunun da ancak Nazarbayev’in düzeninin son bulmasıyla gerçekleşeceğine inanıyorlar.
Sonuç olarak, 21’inci yüzyılda artık hiçbir provokasyon karnı tok keyfi yerinde bir insanı, sıcak konutundan dışarı çıkarıp devlet dairelerine saldırtmak için yeterli olmaz. Hele milyonlarca insanı, asla. Ancak karnını doyuracak çözüme giden bütün yollar tıkandığında ve sabrı tükendiğinde kitleler sokağa dökülüp siyasi taleplerini dile getirirler. Ve şiddete varmadığı aşamada bu, kötü bir şey değil aksine sadece demokratik bir hakkın kullanmasından ibarettir.