Maha Muhammed Şerif
TT

Kazakistan yeni bir çatışma alanı mı?

ABD yaklaşık dört ay önce Afganistan'dan çekildi. O zamandan beri siyaset uzmanları bu geri çekilişin nedenlerini ve sonuçlarını tartışıyor. Çoğu uzmanın görüşü, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin, bugün Kazakistan sahnesinde olduğu gibi bölgenin istikrarı üzerinde kaçınılmaz olumsuz etkileri olacağı yönündeydi. Kazakistan’da hükümetin akaryakıt fiyatlarını yükseltmesi, sokaklarda geçim sıkıntısı gerekçeli protestolara ve öfke patlamalarına yol açtı. Dünya çapında önemli bir petrol ve gaz üreticisi olan Kazakistan, petrol ihracatında dünyada 16’ıncı sırada yer alıyor. Bunun yanı sıra zengin yeraltı kaynakları bulunan ve bölgede gayri safi yurtiçi hasılasıyla en güçlü ekonomiye sahip olan bu ülkede halkın yoksullukla boğuştuğu da bir gerçektir. Asgari ücretin yaklaşık 100 dolar olduğu ülkede halk, yoksulluk ve borç kıskacında olması nedeniyle sokaklara akın ederek yönetimi protesto etti. Kitlelerin sokak hareketlerine müdahale etme noktasında kontrolü kaybeden Kazak hükümeti, ülkedeki istikrar ve güvenliğin sağlanmasına destek olması için Rusya’nın müdahalesini istedi. 
Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, ülkesinin dışarıdan kaynaklı bir komploya maruz kaldığını belirterek sadece başkent Almatı’ya yurt dışında eğitilmiş 20 bin teröristin saldırdığını iddia etti. Acaba Kazakistan'da yaşananlar Ukrayna'da olduğu gibi Batı ülkelerinin destekleriyle Rusya’nın güvenlik ve istikrarına yönelik bir hamle olarak mı yorumlanmalı?  Yoksa kaotik ve kontrolden çıkmış gibi görünse de geçim koşullarının iyileştirilmesini ve Rusya'nın müdahalesi olmaksızın sorunlarının çözüme kavuşturulmasını isteyen Kazak halkının kendi iç meselesi olarak mı değerlendirilmelidir?
Orta Asya'da bir tarafta Rusya, öteki tarafta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere bir çatışma eğilimi olduğuna dair işaretler bulunduğu öne sürülüyor. Son yaşanan olayların, Batı ittifakının Rus etkisine karşı koymak ve bölge halklarını psikolojik ve düşünsel olarak buna karşı hazırlamak yönünde bir girişim olduğu söyleniyor. Amerikan aklının, bölgedeki Rus nüfuzunu kırmak için halkların mevcut yaşam koşullarından memnuniyetsizliklerini kullanarak, dolaylı yollardan kendi hedeflerini gerçekleştirme istencinde olduğundan şüphe ediliyor. Temel özgürlük taleplerini ve yeterli ekonomik koşulları sağlayamayan hükümetlerle halkların arasının açılmasının toplumu yeni arayışlara iteceği, böylelikle ABD’nin beklentilerine uygun bir şekilde bölgedeki Rus etkisinin güç kaybedeceği öngörülüyor.
Kazakistan hükümetinin Rusya’nın müdahalesini talep etmesi ve Rusya’nın da buna olumlu yanıt vermesi, ülkede istikrarı yeniden mi sağlayacak yoksa Rus müdahalesinin Kazakistan için ağır maliyetleri mi olacak? Önümüzdeki süreçte mesele sadece yaşam koşullarının protestosu ile mi sınırlı kalacak yoksa bölgedeki diğer ülkelere de sıçrayarak Asya’da kaosun başlangıcı haline mi gelecek? Benzer sahneleri hangi ülkelerde göreceğiz? Çin’in tüm bu yaşananlara tepkisi nasıl olacak? 
Gerçek şu ki Kazakistan’da yaşananları sadece halkın yoksulluk ve yaşam koşullarına isyanı olarak hükümete bir mesaj vermek istedikleri yönünde değerlendirmek mümkün görünmüyor. Zira yaşananlar bunun çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. Göstericiler dükkanları, hastaneleri ve uluslararası havalimanını bastı, Almatı’da belediye binasını işgal altına aldı ve kamu mallarını tahrip etti. Güvenlik güçleri binlerce kişiden oluşan kalabalığa karşı ses ve göz yaşartıcı bombalarla müdahale etti ancak onlara engel olamadı. Tüm bu süreçte en dikkat çeken şey ise hükümet ile halk arasındaki güven ilişkisinin kopmasıydı. Kazakistan’ın bu şartlar altında siyasi ve ekonomik durumunun düzelip düzelemeyeceği ve istikrarın sağlanıp sağlanamayacağı belirsizliğini koruyor
Batı ile Rusya arasındaki gerilim alanı bazılarının iddia ettiği kadar genişse ve yeni sahne de Kazakistan ise, bir sonuca ulaşılabilmesi için İngiltere ve ABD’nin bölgedeki muhtemel askeri hareketlilikleri önümüzdeki süreçte bu sorunun nerelere evirilebileceğini gösterecektir. Şimdilik tüm senaryolar ihtimal dahilinde. Rusya'nın taviz vermesi, Kırım Yarımadası’ndaki yaklaşımını tekrarlama eğilimi göstermemesi ve Ukrayna sınırına yığdığı askerlerini geri çekmesi durumunda NATO ile Moskova arasındaki tansiyon düşebilir. Diğer yandan tüm bu yaşananlar Batı’nın aradığı bir dönüşüme de yol açabilir...