İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Dünya ve Ukrayna: Ertesi gün senaryosu

Rusya'nın henüz gelmeyen en kötü beklentisiyle yüzlerce tankını, topunu ve füzesini Sibirya'dan Ukrayna sınırına taşıdığı bir zamanda, Moskova, varlığını ve tarihi mevcudiyetini korumak için istediği güvenlik garantilerine yönelik planlara ABD ve NATO'dan soğuk olarak tanımlanabilecek bir yanıt aldı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın saygın adamı Andrey Gromiko'nun halefi Sergey Lavrov, ABD’nin yazılı yanıtına ilişkin ilk yorumunda, bunun ciddi bir diyalog umudunu canlandırdığı, ancak bu diyalogun sadece ikincil meseleler hakkında olduğu, ana meselelere gelince, bunlar hakkında rahatlatan hiçbir şey söylenmediğini belirtti.
Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov da Lavrov ile aynı fikirdeydi, ek olarak Rus girişimine verilen yanıt konusunda iyimser olmak için fazla bir neden olmadığını belirtti.
Şimdi ipler Çar Putin'de toplanıp birbirini izlerken ve resmi Rus yanıtı, NATO ve ABD'nin pozisyonlarını incelemek için zamana ihtiyaç olduğundan bahsederken, Ukrayna sınırına yakın Rus ordu taburlarının sayısı yaklaşık 66 taktik tabura ulaştı.
Çarın istediği garantiler nedir?
Rusya’nın talep ettiği garantiler, altına düzinelerce satırın yazılabileceği üç ana noktada özetlenebilir:
- NATO'nun genişlememesi.
- Rusya sınırları yakınına konuşlanmış, hedefleri en kısa sürede vurabilecek taarruz sistemlerinin çekilmesi
- NATO’nun 1997 yılına kadar sahip olduğu sınırlara geri dönmesi
Rus ayısı istediği güvenlik taleplerinde neye dayanıyor?
Lavrov'a göre, 1990'ların başında Batı, Moskova'ya NATO'nun doğuya doğru bir karış ilerlemeyeceğine dair taahhütlerde bulundu. 1999 İstanbul Belgesi ve 2010 Astana Deklarasyonu dahil olmak üzere AGİK (Avrupa Güvenlik ve Uluslararası İşbirliği Konferansı) bünyesinde imzalanmış belgeler bulunuyor.
Rusya’ya göre bu iki referans belge, imzalayan tarafları bölünmez güvenlik ilkesine bağlı kalmakla yükümlendiriyor. Bu ilke, devletlerin ittifak kurma hakkı ile örgüt üyesi devletlerin birbirlerinin güvenlik çıkarlarını dikkate alma zorunluluğunu birbirine bağlıyor.
NATO'nun öncüsü Washington, Rusya'nın güvenlik garantilerinin meşruiyetini kabul edebilir mi?
Kuvvetin herhangi bir anlaşma ve sözü gerekli kıldığı yasal zorunluluk, çeşitli tarihi emsaller bir yana, her ne kadar Ruslar için rahatsız edici olsa da açık ve net olan, Washington'ın bunu yapmayacağıdır. Kaldı ki çarşamba günü Ukrayna'nın başkenti Kiev'de ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Yardımcısı Wendy Sherman'ın yaptığı resmi ve aleni açıklamada bu açıkça görülüyordu.
Sherman, “Ruslara NATO üyeliğine siz karar veremezsiniz dedik. Bu karar size değil, NATO üyelerine aittir. Tüm saldırı silahlarının Avrupa'yı terk etmesi gerektiğine karar verme hakkınız yok…” diye konuştu.
Yukarıdaki cevap, kesinlikle NATO'nun zamanda geriye, yani 1997 yılına geri dönmeyi reddettiği bir pozisyonu barındırıyor. Moskova'nın, Atlantik güçlerinin geri çekilmesini talep ettiği Romanya ve Bulgaristan dahil olmak üzere, o zamandan beri NATO'ya katılan ülkelerin üyelikten geri çekilmelerinin bir anlamı yok. Bu, net bir şekilde talepleri tırmandırma, mevcut jeopolitik çatışmada mümkün olan en büyük miktarda lojistik kazanım elde etme çabasıdır.
O halde soru şu; iki taraf arasındaki sağırlar diyalogu devam ederse ne olur? Kremlin, Mart'ta baharın gelmesiyle birlikte kar erimeden önce Rus kışının kalan birkaç haftasını elinden kaçıracak mı? Amerikalı istihbarat uzmanlarının analizleri, iki taraf arasında tıkanmışlık atmosferinin hüküm sürmesi halinde, Rusların sahneyi askeri olarak hareketlendirmeye yöneleceklerini öne sürüyor. Ukrayna askeri istihbaratı tarafından geçen yıl Kasım ayında yayınlanan haritanın, "en kötü olasılığın" ifadesi olarak yaşanması en muhtemel senaryo olacağını tahmin ediyorlar. Bu haritaya göre, Rus kuvvetleri doğudan Ukrayna sınırını geçecek, Kırım'dan saldıracak, güneyden Odessa'ya amfibi bir saldırı düzenleyecek, kuzeyden Belarus'tan saldıracak. Peki, bu saldırının arka planı nedir, tam kapsamlı bir istila mı yoksa sınırlı bir askeri operasyon mu olacak? Cevap, Rusya herhangi bir şey yapma niyetini resmen reddetse bile, Ukrayna, sahnesini çevreleyen belirsizlik çerçeveleri içinde kalıyor.
Her halükârda, herhangi bir askeri harekatın ertesi günü senaryosu olarak bilinen korkular, küresel barışı ve güvenliği tehdit eden ana endişe olmaya devam ediyor. Özellikle de taraflardan birinin “askeri dikkat dengesi” olarak bilinen hususu unutmuş gibi yapması halinde. Gelişmiş Amerikan ve bazı Avrupa silahlarının devasa sevkiyatlarla Ukrayna silahlı kuvvetlerine ulaştırıldığı göz önüne alınırsa, bunun ölümcül Rus elini, büyük ve tehlikeli kapasitesini bir kerede sergilemeye itmesi muhtemel. Ateş topunun yuvarlanması gibi feci bir ihtimal, sahnenin sınırlı bir operasyondan büyük ölçekli bir savaşa evrilmesi olasılığını mümkün kılıyor.
Ertesi gün senaryolarından biri de Avrupa kıtasının ilk olarak enerji açısından etkilenmesi. Bu, Washington'un çözüm bulmak için zamanla yarıştığı bir konu. Bu noktada, Putin'in Avrupa'ya doğalgaz ihracatını kısması veya durdurması durumunda Beyaz Saray'ın Katar'ın Avrupalılara LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) sağlama kapasitesine bahis oynadığı bir sır değil.
Bununla birlikte, birçok uluslararası enerji uzmanı, Katar'ın tüm LNG arzını Avrupa Birliği'ne yönlendirmesi durumunda dahi hacminin, Rus şirketi Gazprom'un sağladığından daha az olacağını düşünüyor.
Ertesi gün dünya genelinde enerji fiyatları nasıl olacak? Dünyadaki finansal enflasyon ve finansal piyasaların koşullarına olası yansımaları nelerdir?
Bu, Avrupa'nın yeniden tanık olması beklenen büyük savaş mı?
Bu, dünya barışı hayalleri ile doğuya doğru genişleme emelleri arasında bir kader anı.