Mina Ureybi
2009- 2011 yıllarında Şarku'l Avsat'ın Washington temsilciliğini yaptı.
TT

ABD’nin savunmasız bir halka yönelik yeni günahı

Tarih, büyük güçlerin ihlalleri ve gerek devletlerin gerekse halkların gidişatını değiştiren yanlış kararlarla doludur. ABD, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından süper güç haline geldikten ve Soğuk Savaş'ın sonlanmasıyla egemen olduktan sonra sonuçları ne olursa olsun, genellikle caydırıcı veya hesap vermeksizin kendi lehinde kararlar almıştır. Fakat bu kararlar bazen belirli bazı müttefiklerin çıkarınaydı, bazen de uluslararası ilişkilerin ve stratejik dengelerin gidişatını belirlemek için geliştirmek istediği daha geniş bir yaklaşım dahilindeydi.
ABD’nin her adımı adil veya kabul edilebilir olmasa bile pek çok ülkeyi yaptıklarına ikna eden gerekçeler sundu veya en azından güçlü itirazlarla karşılaşmadı. Ancak zaman zaman herhangi bir tarafın kabul etmesi zor adımlar atıyor ve bazen bu adımlar yalnızca ihlal olarak niteleniyor. Genellikle zayıflara yönelik bu ihanetler akla ABD’nin koruma sözü verdiği ve ardından silahlı grupları kanlı bir savaş başlatmaya teşvik ettiği Suriyelilere yönelik ihanetinin yanı sıra Irak'taki “kitle imha silahları” aldatmacasını akla getiriyor ve liste uzayıp gidiyor.
ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada hükümetinin Afganistan'ın 3,5 milyar dolarlık fonuna el koyma niyetini açıkladı. Elbette ABD yönetimi kararı “el koyma” olarak nitelendirmedi. Bunun yerine, resmi olarak “Afgan Merkez Bankası'na ait bazı varlıkları Afganistan halkının yararına korumaya yönelik bir yürütme kararı” olarak adlandırmayı seçti. Afganistan Merkez Bankası'nın ABD'de 7 milyar dolarlık bir varlığı bulunuyor. ABD yönetimi, Taliban'ın ülkenin kontrolünü ele geçirmesinden bu yana varlıkları dondurdu. Bu arada çeşitli uluslararası ve insani yardım kuruluşları yüzde 97'si yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürme tehdidi altında olan Afgan halkına insani yardım sağlamak için bu fonların serbest bırakması konusunda ABD yönetimine çağrıda bulundu. Ancak Biden yönetimi, acil ihtiyaç olmasına rağmen Afgan fonlarının dondurulmasında ısrar etti. Resmi istatistiklere göre, Afgan halkının yüzde 42'si aşırı yoksulluktan, yüzde 20'si yoksulluktan ve geri kalanı da Afgan devletinin çöküşüyle ​​birlikte çeşitli günlük sıkıntılardan muzdarip. Bu arada, 11 Eylül 2001 kurbanlarının ailelerinin hakları için görevlendirilen bir grup ABD'li avukat, Kabil'deki gelişmeleri büyük bir maddi tazminat almak için fırsat olarak görüyor.
Afgan fonlarına el koyma kararı, Afganistan'dan utanç verici bir şekilde çekilmesinden altı ay sonra, Afganların sürpriz bir şekilde Taliban’ın insafına kaldıkları ve son yirmi yılda destek sözü veren dünyadan koptukları bir zamanda geldi. ABD, tek taraflı geri çekilmenin kaçınılmaz olarak Taliban'ın geri dönüşü anlamına geleceğini bilen ve Doha'da bir buçuk yıldan fazla bir süredir Taliban ile müzakere eden bir ülke değilmiş gibi davranıyor. ABD, son altı ay içinde Taliban'ın Kabil'de iktidara gelmesini reddettiğini göstermek için çeşitli önlemler aldı. Oysa böyle bir son zaten Amerikalı yetkililerin gözetimi altında yaşandı. Alınan son karara göre Afganlara yardım için uluslararası kuruluşlara 3,5 milyar dolar dağıtılacak ve diğer 3,5 milyar dolar Amerikalılara kalacak. Kararda süreci kimin denetleyeceği söylenmediği gibi paranın Afgan halkının çıkarına harcanmasının nasıl temin edileceği de belirtilmedi.
Biden'in kararını savunanlar, halkını yatıştırmak zorunda olduğunu ve 11 Eylül saldırılarının kurbanlarının ailelerinin büyük maddi tazminat talebiyle açtığı davalara bakan bir Amerikan mahkemesinin kararını beklediğini söylüyor. Bir kez daha diğer halklar ABD’nin iç hesaplaşmalarının bedelini ödüyor. ABD yönetimi, popülaritesini yeniden kazanmak adına Afgan halkının pahasına böyle bir adım atıyor. Eğer bir nebze olsun adaleti sağlamak için hareket etmiş olsaydı bu parayı son 18 yılda Taliban, DEAŞ ve diğer örgütler tarafından öldürülen Afganlara tazminat vermesi daha faydalı olurdu.
ABD bu hamleyle Taliban hareketine beklenmedik bir desteğin verilmesine neden olabilir. Zira Afgan halkı, mallarının gasp edilmesinin reddi hususunda birleşti. Taliban hükümeti geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı açıklamada, bu kararı kabul etmeyeceklerini ve bu son karar dolayısıyla ABD karşısındaki tutumunu gözden geçireceklerini vurguladığı bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“ABD’nin bu adımdan geri dönmemesi ve kışkırtıcı tavrını sürdürmesi halinde, İslam Emirliği bu ülkeye yönelik politikalarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır. İslam Emirliği, Biden'in tüm Afganların haklarını ihlal eden ve hiçbir gerekçesi olmayan tasarruflarını şiddetle reddediyor.”
Taliban'ın kurucusu Molla Ömer'in oğlu olan Savunma Bakanı Molla Muhammed Yakup, bu kararı ‘acımasız ve alçakça’ diye nitelendirdi. Terörist grupların temsil ettiği her şeyden nefret eden bu köşe yazarı ile Taliban'ın kurucusu Molla Ömer'in oğlunun görüşlerini birleştiren böyle bir adım atmaları Amerikalıların garip bir yeteneği olsa gerek.
Joe Biden, 13 ay önce göreve başladığından beri bastığı yeri sağlamlaştırmaya ve bazılarının iç savaştan korktuğu siyasi bölünmüşlükle malul bir ülkede içeriden destek kazanmaya çalışıyor. İç siyasi savaşları kazanmayı umarak Afganistan'dan kafası karışmış şekilde geri çekilmek gibi önemli dış etkilere yol açabilecek adımlar atıyor. Ayrıca kamuoyu yoklamaları, Amerikalıların yaklaşık yüzde 60'ının onun performansından memnun olmadığını gösteriyor. Nitekim ülkedeki enflasyon oranı son kırk yıl en yüksek seviyesine, yüzde 7,5 seviyesine ulaştı. Demokratlar, kongre ara seçimlerinde büyük bir yenilgi beklentisiyle karşı karşıya kalırken, bütün gözler iç gelişmelere çevrildi. Afgan fonlarına el koyma kararı bu veriler ışığında okunmalıdır. Popülaritesinde kayıp yaşayan bir başkan, milyonlarca savunmasız Afgan'ın pahasına biraz oy kazanmaya çalışıyor.