İstemi Yılmaz
TT

BAE Türkiye ile normalleşmeye nasıl bakıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık on sene sonra Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) giderek tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed Al Nahyan’ın Kasım ayındaki Ankara ziyaretinin ardından planlanan gezinin tek bir amacı vardı: ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açmak. Muhteviyatına bakıldığında hedefin başarıya ulaştığını söylemek mümkün. Türk heyetinden yetkililerin de birinci ağızdan teyit ettiği üzere Abu Dabi’deki temaslarda beklenenin üzerinde bir olumlu hava seziliyordu. Bir gün öncesinde gökdelenlere yansıtılan Türk bayrağı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saraya teşrifi sırasında düzenlenen görkemli tören ve sonrasında gerçekleştirilen etkinlikler... Hepsi de BAE’nin Türkiye ile ilişkilerin geleceğine ilişkin neler tasavvur ettiğini gösterir nitelikteydi.
Mesajlar da kısa ve netti. Ankara “ortak hedefin ikili ilişkilerimizi her alanda üst seviyelere taşımak” olduğunu vurgularken, Abu Dabi “ikili ilişkilerde yeni ve olumlu bir sayfa açıldığını” ifade etti. Buraya kadar iyi hoş ama nasıl oldu da geçmişteki keskin düşmanlık politikası bir anda unutuldu. Dahası BAE yönetimi ilişkilerin geleceğine nasıl bakıyor?
Türk medyasında yer alan analizlerde geri adımın Abu Dabi’den geldiğine dair yaygın bir kanı var. Ancak BAE tarafı için aynı kanaatin paylaşıldığını söylemek zor. Abu Dabi’de yapılan değerlendirmelerde Türkiye ile Körfez ülkeleri arasında gerilime sebebiyet veren gelişmelerin ortadan kalktığı tespiti yapılıyor. Bugün ne Körfez monarşilerini tehdit eden isyanlardan (Arap Baharı) ne ayaklanmaya önderlik edebilecek Müslüman Kardeşler uzantılarından ne de örgüte Türk desteğinden bahsetmek mümkün. Üstelik artık ABD’yi de BAE ve Suudi Arabistan’ı koşulsuz destekleyen Cumhuriyetçi Başkan yönetmiyor. Abu Dabi verili durumun bilincinde olacak ki geçmişte yaşananları hiç zikretmeden, anlaşmazlıkları halının altına süpürerek yola devam etme iradesinde.
İkili ilişkilerde normalleşmenin ana teması ekonomi. Bu Türkiye’deki muhalif çevrelerin sandığının aksine sadece Ankara’dan gelen bir talep değil. BAE yönetimi gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti sırasında gerek görüşmeler sonrasında sık sık ticaret hacminin ikiye katlanacağını kaydediyordu. Hedef, geçen yılın ilk yarısında 8 milyar dolara yaklaşan ticaret hacminin BAE’nin savunma, enerji, sağlık, bankacılık ve gıda alanlarına yapacağı yatırımlarla bu sene rekor kırması. Yatırımlar ekonomik darboğazdan geçen Ankara açısından kritik. Fakat Abu Dabi için de aynı önemde. Zira BAE, ticaretini, bir gün biteceği bilinen petrol ve doğal gaz kıskacından kurtararak çeşitlendirmeyi hedefliyor. TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı hesaba katıldığında Türk şirketleri karlı bir yatırım fırsatı barındırıyor.
Normalleşmenin diğer bir başlığı da güvenlik. Abu Dabi yönetiminden yapılan açıklamalarda Türkiye’nin BAE’yi hedef alan İran destekli Yemenli Husi milislerinin saldırılarını kınadığına atıf yapıldı. Böylece dış politikadaki u dönüşü “Türkiye’nin BAE’nin güvenlik hassasiyetlerini önemsediği” tezi üzerinden rasyonelleştirildi. Değişim emareleri olsa da İran hala BAE için ulusal güvenlik tehdidi. Ankara’nın Dağlık Karabağ savaşında Azerbaycan’a verdiği destek Tahran’la arasını açmıştı. Bugün Türkiye ile İran arasındaki gerilim “elektrik krizi” üzerinden devam ediyor. Abu Dabi yönetimi Türkiye’nin İran siyasetinin gerilime gebe olduğunun farkında.
Abu Dabi’nin penceresinden Türkiye ile ilişkilerin seyrini belirleyecek üçüncü mevzu bölgesel denklem. BAE medyasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretine ilişkin haberlerinde bölgesel iş birliği başlığı öne çıkıyor. Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Türkiye gibi kilit aktörlerin iş birliğinin gerekliliğine dikkat çekilirken, Abu Dabi-Ankara hattındaki normalleşme “kazan-kazan” denklemiyle açıklanıyor. Bu noktada Ankara’nın Körfez’deki normalleşme rüzgarının bir güvence olarak okunduğu bir gerçek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ajandasında Suudi Arabistan’a gerçekleştirilecek ziyaret ve İsrailli mevkidaşı Yitzhak Herzog’un Ankara’da ağırlanması var. Adı geçen aktörlerin ABD ve Rusya’dan bağımsız bir bölge denklemi oluşturması Körfez’in güvenliğinin uzun yıllar güvence altına alınması demek.
Sonuç olarak BAE-Türkiye normalleşmesi yıllardır beklenen ve oldukça geç kalmış bir hamle. Barışa zemin hazırlayan etkenler daha çok Amerika kaynaklı gibi gözüküyor. Pentagon’un güvenlik önceliğini Pasifik’e kaydırdığı yeni dönemde Ankara-Abu Dabi iş birliği iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir alışveriş olmaya aday.