Ömer Özkaya
Yazar
TT

Duvardaki sayısız tüfek

Ukrayna'da beklenen son Kıbrıs'taki gibi de facto durumdur. Donbass ve Luhansk’taki halk cumhuriyetleri Rusya tarafından tanınır ve bölünmüşlük hali ilerleyen süreçte kemikleşerek çözümsüzlük çözümü denebilecek bir kimlik kazanır. Rusya da bu ülkede ağır hasar alırsa Ukrayna'nın Karadeniz çıkışını tümüyle kapatarak ve Rusya yanlılarından bir hükümet kurarak işgal sayılmayacak işgal yöntemi uygular.
Görünen bu tablodur. Fakat iki gelişme gidişatı değiştirmiştir: İlki Almanya ve Hollanda'nın Ukrayna'ya Stinger füzeleri ile antitank roketleri göndereceğini beyan etmesi buna karşılık ikinci gelişme de Rusya lideri Putin'in gerektiğinde caydırıcılığı sağlamak için nükleer silah kullanma talimatı vermesidir.
Bu bağlamda sahnede asılı duran savaş görselleri şu şekildedir: Üçüncü dünya savaşı tablosu, Rusya'ya Afganistan anımsatması yapan Stinger füzeleri ile antitank roketleri, Çernobil nükleer santralının Rusya tarafından ele geçirilmesi, Rusya’nın SWIFT ten çıkarılması, Rusya'nın Batı ülkelerine hava, kara ve deniz ulaşımına erişiminin engellenmesi, Rus gazının kesilmesi, Rus gazının kesilmesi sonucu Avrupa'da halk hareketlerine sebep olacak ekonomik kaos, Rusya’da halkın ayaklanarak Putin'i devirmesi ve Rusya, Çin, İran gibi ülkelere katılacak diğer devletlerle, Batı bloğu arasında devam edecek yüksek gerilim.
Anton Çehov'un "tiyatroda duvarda asılı tüfek mutlaka ikinci bölümde kullanılır" kuralı işlerse Putin'in caydırıcılık için nükleer silah kullanma talimatı vermesi Stinger füzelerinin Ukrayna'ya verilmesine ilk yanıttır. Rusya'nın tekrar Afganistan türü bir "yenilgiyi" kaldırma olasılığı yoktur. Rusya'nın Ukrayna'da istediği sonucu elde etmek için almayacağı bir risk olmadığını savaşın matematiği söylemektedir.
Bu durumda ABD/NATO ve AB’nin alamayacağı riskler kapsamında Ukrayna'nın kaybının olup olmayacağı tartışılmamış bir dosyadır. ABD/NATO ve AB genişlemesi en zor dosya olan Ukrayna'ya kadar sorunsuz gerçekleşmiştir. Ukrayna yanıt verilmese de kazanılmış sınavın en son sorusudur.
Batı’nın Ukrayna’yı ne kadar zorlayabileceği ve Rusya’nın da Ukrayna'yı ne kadar isteyebileceği jeopolitik bir konu olmaktan çıkmak üzeredir. Konu, Rusya ve Batı arasındaki jeostratejik bir savaşa evrilmektedir ki, bu noktada artık savaşın öngörülemez alanları söz konusudur.
İşte tam bu noktada Putin'in “caydırıcılık için nükleer silahları kullanın” talimatının taktik nükleer silahlar da dahil tüm nükleer silah türlerini kapsadığını kabul etmek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda Rusya’nın nükleer saldırı pozisyonuna geçmesi olağanüstü önemdedir.
Rusya'nın lideri Putin'in on yıldır dillendirdiği “muazzam etkili silahlar”ın ne olduğunu Ukrayna taktiksel alanında görmek olasılığı Stinger füzeleri devreye girdiğinde kaçınılmazdır.
Rusya'nın Batı’dan aldığı hasarlarla yıkılacağını kabul eden stratejiler Ukrayna üzerinde savaşın her türlüsüyle uygulamadadır. Dolayısıyla Rusya'nın Ukrayna’yı istediği gibi Batı’nın da Ukrayna’yı aynı yoğunlukta istemesi söz konusu olacaksa bir anda Batı'nın önemli merkezlerinin vurulduğu haberiyle ürperebiliriz. Çünkü Rusya, Ukrayna’ya yönelik ABD/NATO ve AB girişimlerini, Moskova’nın istenmesi gibi değerlendirmektedir.
SSCB’nin dağılmasının ardından Rusya Federasyonu’nun da dağılmasının simülasyonunun hem Rusya hem Batı tarafından yapıldığı bir jeopolitik kroki yine kaçınılmaz olarak savaşın öngörülemez alanları matematiğini devreye alır. Bu durumda Batı'nın birok önemli merkezlerinin Rusya tarafından veya Rusya'nın önemli merkezlerinin Batı tarafından vurulması gibi dünyayı alt üst edecek gelişmelerin yaşanması an meselesi olabilir.
Rusya ve Batı kendilerini ne kadar çaresiz hissederlerse nükleer düğmeler o kadar basılabilir durumda olacaktır. Bu bağlamda Rusya'nın Baltık denizinden yapılan NATO kuşatmasını fazla dert etmemesi de enteresandır.
Rusya’nın Ukrayna'nın Karadeniz'le bağlantısını kesmek, Donbass ve Luhanhsk’da iki yeni cumhuriyet kurarak Ukrayna’ya müdahale alanlarını artırmak ve ana hedefi olarak belirmektedir.
Bir başka görünmeyen ana hedefin de ABD/NATO/AB bloğunu Karadeniz jeopolitik havzasında dağıtmak olduğudur.
O halde soru şu olabilir: Rusya ve bileşenleri mi ABD ve bileşenleri mi tuzağa düşmektedir? Ukrayna ve Rusya arasında bir anlaşma söz konusu olursa her iki tarafın da denizin derinliğini test ettiği ve şimdilik uzlaşmanın yerinde olacağını uygun gördükleri kabul edilecektir.
Daha ilginç bir başka analiz ise şudur: Doğu Akdeniz’in kara ve denizdeki doğalgaz ve petrol rezervlerinin miktarı ve Avrupa’ya nakli ile ilgili fizibilite bulguları, söylemleri desteklememektedir. Bu durumda her metreküp Rus doğalgazı olağanüstü stratejik değere sahip olacaktır. Rusya’nın Avrupa'nın ana enerji tedarikçisi statüsünü artırması Batı tarafından en son istenecek olgudur.
Bu durumda Putin'in “gerektiğinde nükleer caydırıcılık için nükleer silahları kullanın” talimatı vermesi, konuyu varoluş yok oluş mücadelesi olarak gördüğünü, Ukrayna-Rusya sorununun Batı ve Rusya arasındaki sorun ansiklopedisinin sadece bir maddesi olduğu gerçeği ile yüzleşmemizi sağlamaktadır.
Putin'in Ukrayna bağlamında Rusya Federasyonu’nun hedef alındığını deklare etmesi ilginçtir.
Karadeniz’in Orta Asya’dan gelecek doğalgaz ve petrol boru hatları ana arteri olarak Rusya'nın kullanımına bırakılamayacağı yönünde Batı’da ciddi bir jeopolitik analiz yapıldığı görülmektedir.
Sonuçta Putin'in ve Batı’nın açık etmediği çok daha stratejik dosyaların Ukrayna sorunu içine ziplendiği görülmektedir. Bu durumda Ortadoğu’nun kaderinin de bir nevi şekillenmekte olduğu ortadadır.
Takip ettiğimiz devletler arası marj daralması analizi, bir çok gelişmeyi çözücü anahtar işlevi görmektedir. Bu bağlamda Ortadoğu’nun da Ukrayna sorunu bağlamında müzakere edildiği/edileceği kesindir.
Çin'i batısından da sıkıştırma stratejisinde Ukrayna bir başka işlev görmektedir. Ukrayna sorunu Rusya ve Çin’i iyice birbirine bağlarken, Batı’yı da iyice çözebilecek içeriktedir. Ukrayna’nın sınav sonuna bırakılan en zor soru veya zincirin en zayıf halkası olmak gibi asimetrik bir jeopolitik konumu da vardır.
Sorun tarafların Ukrayna'yı nasıl gördüğünde düğümlenmektedir. Ukrayna zincirin en zayıf halkası olarak görülüyorsa hem Batı hem de Rusya için tüm hesaplar yeniden yapılacaktır. Çünkü Ukrayna her iki taraf için de zincirin en zayıf halkası olma potansiyeline sahiptir. Bu stratejik nokta hiç gündeme gelmemiştir.
Bir diğer önemli analiz ise Kuzey Akım boru hattını askıya alan Almanya'nın alternatif çözümünün ne olduğudur. Hollanda ve Almanya'nın Ukrayna’ya Stinger füzeleri göndereceklerini beyan etmeleri Rusya'nın en son göstereceği nükleer silah türlerini kullanma seçeneğini öncelemesine sebep olmuştur.
Stratejilerin çok çeşitli kullanımları bağlamında Hollanda’nın öncü olması, Batı'nın gizli tarihi ve ezoterik strateji okumalarını gündeme getirmektedir.
Reel politik, dünyaya, küresel enerji konsolidasyonun Ukrayna’da düğümlendiğini ve bu ülkede sağlanmaya çalışıldığını ortaya koymaktadır. Hem Batı'nın hem Rusya'nın en zayıf halkası olarak tanımlanabilecek Ukrayna, bu jeostratejik niteliği sebebiyle çok asitmetrik konumdadır. Bu asitmetrik konum “en kolay feda edilebilecek ülke”, veya “hiç vazgeçilmeyecek ülke” statüsünü içerdiği için olabildiğince ikirciklidir ve bir o kadar da öngörülemezlik doludur.
Mahrem diplomaside Kuzeydeki İsrail veya İsrail'in Kuzey Kapısı olarak da nitelenen Ukrayna, matruşka gibidir. Putin’in Lenin’i silip atması bu matruşka niteliği ile ilgilidir ki bu bir başka yazı konusudur.
Gelinen nokta itibariyle Rusya'nın Ukrayna'daki hedefleri bellidir. Rusya çok zorlanırsa Ukrayna'yı ilhak da edebilir ki bununla ilgili açık ifade de kullandı. Bu durumda Rusya'nın Ukrayna’yı nüfustan arındırma stratejisi devreye girecektir.
Umalım ki anlaşma sağlansın ve kriz kontrolden çıkıp üçüncü dünya savaşına sebep olmasın. Umalım ki Anton Çehov haksız çıksın ve duvarda asılı gördüğümüz sayısız tüfek kullanılmasın.