Yasir Abdulaziz
TT

Yalan seli

Ukrayna savaşı, dünyamızı vuran en tehlikeli krizlerden bir olmaya devam ediyor. Nitekim dünyayı etkileşimlerine bağlamayı, insanlara nefeslerini tutturmayı ve küresel kitlenin en geniş kesimlerini an be an savaşın ayrıntılarını takip etmeye zorlamayı başardı. Çünkü bu ayrıntıların en önemsizinin bile insan yaşamını birçok yönden etkileyebileceği kanıtlandı.
Belirsizlik ve tehlike anlarında ve büyük krizlerin patlak verdiği zamanlarda halkın bilgi edinme ve haberlere ulaşma eğilimi sürekli artıyor. Bu özel zamanlarda çeşitli medya sistemlerinin, kamuoyunun doğru ve dengeli bilgi ihtiyacını; görüş oluşturmasını, tutumları desteklemesini ve belki de kararlar almasını sağlayacak şekilde ne kadar karşılayabildiğine ilişkin dersler çıkarılır.
Ukrayna krizi, ‘hibrit savaş’ teriminin vücut bulmuş hali olduğu için psikolojik savaşın tezahürlerine, ‘kara propaganda’ mekanizmalarına, ‘siber savaşa’ ve bilgi dezenformasyonuna şaşırtıcı ölçüde bel bağladı.
Ne yazık ki, bu krizin patlak vermesi bazılarının ‘geleneksel medya’ olarak adlandırdığı şeye, yani gazeteler, televizyon kanalları, radyo ve haber ajanslarına ‘sosyal paylaşım’ sitelerinin bir alternatif olarak görüldüğü temel bir düşüncenin yaygınlık kazandığı bir zamana denk geldi.
‘Sosyal paylaşım’ sitelerinin haber işlevinin, bir yandan zaman zaman ‘geleneksel medya’ yayınlarında görülen yayın yasağını aşma girişimi olarak, diğer yandan da bu siteleri işleten dev teknoloji şirketlerinin müdahalesi ve işlerini büyütme ve daha fazla nüfuz ile kâr elde etme arzusu sonucunda ortaya çıktığı söylenebilir.
Ancak bu işlev, dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde bu sitelerin bir ‘iletişim altyapısına’ dönüştüğü ve liderlerin, hükümetlerin, uluslararası kuruluşların ve büyük kurumların bunları ana iletişim aracı olarak kullandığı zaman en parlak dönemini yaşadı.
'Sosyal paylaşım' siteleri, kullanıcılarına herhangi bir 'geleneksel' medya aracına kıyasla çok büyük imkanlar sunmaktadır. Akıllı cep telefonları veya herhangi bir teknolojik alete sahip oldukları ve internet bağlantıları olduğu sürece kullanıcıların sadece haberleri almalarını sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda onlardan beğendiklerini seçme ve belki de saniyeler içinde yeniden oluşturma, çerçeveleme ve yayınlama imkanı verecek.
Ancak bu sitelerin başta hız, kısa ve özgünlük, etkileşim, arama imkanları, harekete geçme ve yönlendirme gücü olmak üzere kullanıcılarına sunduğu harika özelliklere karşılık birçok olumsuz yönü de var. Örneğin bu mecralar, aktardıkları içerikleri herhangi bir değerlendirmeye veya ön incelemeye tabi tutmamakta ve bu içeriği paylaşanlara, kendi rızalarıyla karar verdikleri şeyler dışında herhangi bir bağlayıcılık yüklememektedir.
Ukrayna'da savaşın patlak verdiği ilk andan itibaren, cezbedici yayın araçları ve uydurma ‘kanıtlar’ eşliğinde, sahte ve yanıltıcı haberler ortaya çıkmaya başladı. Çatışan iki tarafın da bu konuda dikkate değer bir üstünlüğü var. Öyle ki, her ikisini de bu yöntemi kullanmaktan azletmek ya da ‘dezenformasyon savaşını’ kimin kazanıp kaybettiğine karar vermek güçleşti.
Ukrayna destekçileri, video oyunlarını kullanarak Ukrayna uçaksavarlarının Rus uçaklarını düşürdüğü sahneler uydurdular. Aynı şekilde ‘olağanüstü güçler ile birçok Rus uçağını düşüren’ ‘Kiev hayaleti efsanesini’ ortaya attılar. Bunun üzerine Rusya destekçileri, ‘Zelenskiy’nin teslim olduğunu duyurduğu ve askerlerini silahlarını bırakmaya çağırdığı’ bir video yayınladılar. Ayrıca altı yıl önce Meksika'da ünlü bir uyuşturucu satıcısının tutuklandığı sırada yaşanan bir olayı kullanarak Zelenskiy sanki evinde tutuklanmış gibi lanse ettiler.
Geçen hafta, bilgilerin güvenilirliğini sorgulamakta uzmanlaşmış NewsGuard kuruluşu, TikTok platformu üzerinde yaptığı bir çalışmanın sonuçlarını yayınladı. Kuruluş platformun Ukrayna savaşıyla ilgili yanıltıcı haberlerin yayılmasını engelleyemediğini, ‘içeriği filtrelemede’ başarısız olduğunu ve ayrıca ‘algoritmalarının, uydurulmuş olsa bile en popüler içerikleri desteklediğini’ tespit ettiklerini belirtti.
Bu kriz sırasında diğer popüler ‘sosyal paylaşım’ sitelerinin haber rolüyle ilgili tarafsız ve dengeli çalışmalar yapılırsa, bu sitelerdeki ‘filtreleme’ çalışmalarının bir yandan yanlış içeriğin yayılmasını gerektiği kadar sınırlamayan ve diğer yandan da ilkeli Rus karşıtı duruşu nedeniyle çifte standartlarını ve seçiciliğini bırakmayan gelecek içeriklere odaklanılması ışığında sonuçları muhtemelen TikTok çalışmasındakilere benzer olacaktır.
Bugün ‘sosyal paylaşım’ siteleri Ukrayna krizine eşlik eden haberlere maruz bırakma, etki ve etkileşimde en büyük paya sahiptir. Bu yüzden küresel kitle bir yalan seline maruz kalmaktadır. Bu sitelerin kâr elde etmek için etkileşimi güçlendirmeye dayalı çalışma modeli, seçmeli ve dolambaçlı politikaları nedeniyle, küresel kitlenin neler olup bittiğini anlama ve bunun hakkında uygun bir fikir oluşturma gücü azalmakta ve körelmektedir.