Suudi Arabistan Krallığı ve Pakistan İslam Cumhuriyeti, iki halk arasındaki karşılıklı saygıdan kaynaklanan istisnai bir ilişkiye sahiptir. Bu nedenle, bu ilişki her iki ülkedeki lider değişimlerine karşı korunaklıdır. Bu ilişki yıllardır siyasi, güvenlik, ekonomik ve kültürel iş birliği alanlarında kendini pekiştirmeye devam etti ve Pakistan'ın yeni seçilen, seçkin karizmatik lider kişiliğine sahip Başbakanı Mian Muhammed Şahbaz Şerif'in önderliğinde daha da derinleşecek. Başbakan Şerif’in mübarek Ramazan ayında Umrenin yanı sıra Mescid-i Nebevi’yi ziyaret etmek için yakında Suudi Arabistan'ı ziyaret etmesi bekleniyor. Kardeşlik bağlarını güçlendirmek için bu ziyarette Suudi Arabistan liderliğiyle görüşme fırsatı bulabilir.
Pakistan benim ikinci vatanım sayılır. Diplomatik hayatımın en uzun dönemini 2001'den 2009'a kadar yaklaşık 10 yıl İslamabad'da büyükelçi olarak geçirdim. Ayrıca birkaç yıl boyunca orada kordiplomatik duayeni görevini de üstlendim. Bu nedenle, üç dönem boyunca Pencap Eyaleti Başbakanlığını üstlenen ve bu dönemlerde Lahor ile Pakistan'ın Pencap eyaletine bağlı geri kalan bölgelerin çehresini değiştiren Şerif’in yöneticilik becerilerinin tamamen farkındayım. Geçmişte üç kez Pakistan Başbakanı olarak görev yapan ağabeyi Navaz Şerif de, Pakistan'ın parlamenter kurumlarının gelişmesinde çok önemli bir rol oynamış ve ülkesinin İslam dünyasındaki tek nükleer devlete dönüşmesini sağlamıştı.
Bugün Pakistan kritik bir dönemeçten geçiyor. Dışarıda, ülke, ABD'nin Afganistan'dan aniden çekilmesinin ardından batıda, Afganistan ile sınırlarında bir kargaşa ile karşı karşıya. Hindu milliyetçiliği dalgası, Pakistan'ın doğu sınırındaki Keşmir Müslümanlarının kaderini tehdit ediyor. İçeride, ülkedeki ciddi ekonomik bozulma, yalnızca siyasi istikrarı engellemekle kalmıyor, aynı zamanda ülkenin dış zorluklarla yüzleşme gücünü de sınırlıyor. Ancak Başbakan Şerif'in Pakistan'ı niteliksel bir atılım ile ileriye doğru taşıma yeteneğine, cesaretine ve iradesine sahip olduğundan eminim. Suudi Arabistan'ın onu bu hedef doğrultusunda kararlı bir şekilde destekleyeceğinden de hiç şüphem yok.
Suudi Arabistan Krallığı, Pakistan ekonomisine, istikrarına ve halkının refahına kesintisiz bir şekilde katkıda bulundu. Daha Pakistan bağımsız olmadan önce başlayan bu süreç gurur verici bir süreçtir. BM’nin Pakistan’ın bağımsızlığını tanıdığı yılda olan 1940’da, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Suud bin Abdulaziz, Karaçi'yi ziyaret etti ve Mirza Ebul-Hasan Isfahani başkanlığındaki Hindistan Müslümanları Birliği liderleri tarafından sıcak bir şekilde karşılandı. 1943'te Bengal'i kıtlık vurduğunda, Kral Abdulaziz Al-Suud, "Ulu Önder"in (Muhammed Ali Cinnah) yardım talebine cömert bir bağış ile karşılık verdi. 1946 yılında, Prens Faysal bin Abdulaziz, İsfahani başkanlığındaki Hindistan Müslümanları Birliği heyetinin New York'taki BM karargahına yaptığı ziyaret zemininde Pakistan’ın bağımsızlık talebi için destek toplamak amacıyla bir resepsiyon verdi.
Suudi Arabistan Krallığı, Pakistan'ı tanıyan ilk BM üye ülkeleri arasında yer aldı.1950'de Suudi Arabistan, Pakistan ile bir dostluk anlaşması imzaladı. 1954 yılında Suudi Arabistan Kralı Suud bin Abdulaziz, Pakistan'ın eski başkenti Karaçi'de kendisine nispeten Suudabad olarak adlandırılan bir konut projesinin temelini attı. Altmışlı yıllarda, Riyad ve İslamabad, 1965'te Hindistan ve Pakistan arasındaki savaş ile 1967'deki Arap-İsrail savaşına karşı koymak için güçlerini birleştirdi. 1969'da, o sırada Suudi Arabistan Savunma ve Havacılık Bakanı olarak görev yapan Prens Sultan bin Abdulaziz, ikili savunma iş birliği için bir protokol imzalamak üzere Pakistan'ı ziyaret etti.
Yetmişlerde Suudi Arabistan-Pakistan ilişkileri, Kral Faysal bin Abdulaziz ve Başbakan Zülfikar Ali Butto'nun önderliğinde görkemli bir döneme tanık oldu. Bu fasılda öne çıkan olay, 1974 yılında Lahor'da düzenlenen ve sembolik değeri iki ülkenin ortak hafızasında hala ölümsüz olan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesiydi. Pakistan halkı, Kral Faysal bin Abdulaziz'e karşı en yüksek sevgi ve takdir duyguları beslemiş ve İslamabad'daki bir camiye Faysal, Karaçi'de bir bölgeye Faysalabad, bir sokağa yine “Faysal” adını vermiştir. Bu yıllar, aynı zamanda Suudi Arabistan Krallığı'nın kapılarını Pakistanlı işgücüne açtığı dönemdi. Bu dönemde Suudi Arabistan, Hindistan'ın nükleer emellerini engellemek amacıyla Butto hükümetine mali destek de sundu.
Suudi Arabistan Krallığı ve Pakistan, Soğuk Savaş döneminde, Merkezi Antlaşma Teşkilatı (CENTO) ve Güneydoğu Asya Antlaşma Teşkilatı (SEATO) dahil olmak üzere, komünizm karşıtı koalisyonun önde gelen üyeleriydi. Buna bağlı olarak, iki ülke seksenli yıllarda Sovyetler Birliği’nin Afganistan'ı işgaline karşı uluslararası savaşı desteklemek için güçlerini birleştirdi. Bu çabalar dünyanın komünizm belasından kurtulmasıyla sonuçlandı. 1982'de iki ülke, Pakistan'ın Suudi Arabistan'ı askeri eğitim ve savunma üretimi kapasitesi konusunda desteklediği bir ikili güvenlik iş birliği anlaşması imzaladı. 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgali Suudi Arabistan'ın toprak bütünlüğünü tehdit ettiğinde Pakistan, Suudi Arabistan sınır bölgelerindeki ilk savunma hattına katılan bir birlik göndererek uluslararası koalisyona katıldı. Suudi Arabistan ve Pakistan ayrıca Afgan Mücahid gruplarının birbiri ile savaştığı doksanlarda barışı sağlamak için çaba sarf eden ülkelerin ön saflarında yer aldı.1997'de Pakistan, bağımsızlığının yıldönümü münasebetiyle İİT’nın görkemli zirvesine ev sahipliği yaptı. O sırada Veliaht Prens olan Abdullah bin Abdulaziz, Pakistan'ı bu vesileyle tebrik etti. Suudi Arabistan Krallığı, 1998'de gerçekleştirdiği nükleer denemelerin ardından kendisine uygulanan ağır Batı yaptırımları ışığında daha sonra büyük bir bölümü bağışa dönüşen vadelerle Pakistan'ın bir yıl boyunca petrol ihtiyacının önemli bir bölümünü karşıladı.
Çalkantılı bir dönemde Suudi Arabistan Krallığı'nın Pakistan Büyükelçisi olarak görev yaptığımdan, 11 Eylül olaylarının ardından her iki ülkenin de karşı karşıya kaldığı terör tehlikesinin büyüklüğünü ve teröre karşı savaşımızın zirvesinde bu tehlikeyle birlikte nasıl yüzleştiğimizi çok iyi hatırlıyorum. Liderliğimin talimatları ve direktifleri üzerine, Pakistan'ın istikrarını ve güvenliğini sağlamak için sivil ve askeri liderlikle yakın temasımı sürdürdüm. Azad Cemmu ve Keşmir bölgesini vuran yıkıcı depremin kurbanlarına acil yardım için hava köprüsü kuran ülkelerin başında da Suudi Arabistan Krallığı yer alıyordu. Suudi Arabistan ayrıca, profesyonel Suudi Arabistanlı doktorlar tarafından işletilen tamamen modern iki sahra hastanesi kurdu. İİT aracılığıyla, iki ülke bu doğal felaket ile başa çıkmanın yanı sıra BM ve diğer küresel forumlarda barışçıl İslam davasını savunmayı başardı.
Lübnan büyükelçisi olarak görevlerimi tamamladıktan ve diplomatlıktan emekli olduktan 10 yıl sonra ve tam olarak Ocak 2019'da İslamabad'a döndüm. Pakistan'ın “Ulusal Eylem Planı” aracılığıyla terör tehdidinin üstesinden gelme alanındaki ardışık başarılarını duymaktan memnuniyet duydum. Bir grup Pakistanlı aydın da, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın 2030 Vizyonu’nun ışığında Suudi Arabistan’ın modernleşme hamlesinden duydukları coşkuyu dile getirdi. Bu ziyaretten bir ay sonra, Şubat 2019'da genç Suudi Arabistanlı lider Veliaht Prens Muhammed bin Selman, İslamabad'a gelerek Pakistan ile ekonomik ilişkilerde büyük bir değişikliği duyurdu. Ziyaretten birkaç ay önce, Kasım 2018'de Veliaht Prens, Pakistan için 6,2 milyar dolar değerinde bir acil ekonomik yardım paketini imzalamıştı. Ayrıca, döviz rezervlerini desteklemek ve ödemeler dengesinde bir krizden kaçınması için Pakistan’a kredi şeklinde 3 milyar dolar ve üç yıl boyunca yıllık bazda 3.2 milyar dolar değerinde bir petrol kredisi bağışlamıştı. BAE de Suudi Arabistan’ın izinden giderek Pakistan’a benzer bir ekonomik destek sunmuştu. Bu icraatlar, Pakistan için 6 milyar dolar tutarındaki mevcut kurtarma planının Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından onaylanmasından birkaç ay önce gerçekleşmişti. Birbirini takip eden Suudi Arabistanlı liderler, Pakistan halkının, sivil veya askeri liderlerini seçme hakkına her zaman saygı duydular ve kendileri de bu liderlere saygı ve haysiyetle davrandılar. Suudi Arabistan’ın bir önceki Pakistan hükümetine karşı tavrı da böyleydi. Buradan hareketle Pakistan'ın imdadına ilk koşan ve geleceğine yatırım yapan Suudi Arabistan oldu. Veliaht Prens'in ziyaretinin belki de en göze çarpan sonucu, 10 milyar dolar değerindeki Aramco petrol rafinerisi, stratejik Gwadar kentinde yine 10 milyar dolar değerinde bir petrokimya kompleksi için harcanacak 20 milyar dolarlık Pakistan'daki en büyük Suudi Arabistan yatırım anlaşmalarının imzalanmasıydı. Veliaht Prens, Imran Han'a neşeyle, "Ben sizin Suudi Arabistan’daki büyükelçinizim" demişti. Ayrıca daha sonra, BM Genel Kurulu'na hitap etmek üzere New York'a uçması için Imran Han'a özel uçağını da tahsis etmişti.
Bir sonraki mantıklı adım, Pakistan'daki Suudi Arabistan ekonomik projeleri için kalkınma planları geliştirmek için ortaklaşa çalışmaktı. Ama ne yazık ki, Suudi Arabistan'ın Müslüman dünyasındaki benzersiz konumuyla rekabet eden uluslararası güçler, Suudi Arabistan-Pakistan ilişkilerinde jeo-politikten jeo-ekonomiye doğru ortaya çıkan değişimi bozmak için komplo kurdular.
Bu komplo, 57 Müslüman ülkeyi temsil eden en büyük örgüt olarak İİT’nın statüsünü zayıflatmak ve Keşmir Müslümanları davasını savunmaktaki güvenirliğini şüphe altında bırakmak için rakip bir İslami blok oluşturmak için art arda sarf edilen çabalarla kendisini gösterdi. Bereket versin ki, Suudi Arabistan-Pakistan ilişkilerindeki doğal esneklik bu komployu dizginlemeyi başardı ve son iki yılda ilişkileri yeniden rayına soktu. Aralık 2021'de Pakistan, Suudi Arabistan'dan 3 milyar dolarlık mali yardım paketi aldı.
Tabii ki Başbakan Şerif, ilk etapta içerideki eşi benzeri görülmemiş ekonomik krizi aşmak zorunda ve buna ek Suudi Arabistan desteğiyle çözüm bulmaya çalışacağına inanıyorum. Suudi Arabistan'ın Pakistan'ı asla yalnız bırakmayacağından tamamen eminim ve bu, yaklaşan genel seçimlerden önce koalisyon hükümeti için sürdürülebilir ekonomik ilerlemenin sağlanması adına gerekli istikrarlı bir siyasi ortam sağlayacaktır.
Suudi Arabistan'ın devam eden ekonomiyi çeşitlendirme hamlesi, Pakistan'da bilgi teknolojisi, turizm ve finansal hizmetler sektörlerinde kalifiye işgücü için muazzam fırsatlar yaratıyor. Suudi Arabistan’da 2 milyondan fazla Pakistanlı işçi bulunuyor ve bu işçilerin yaptıkları para transferleri Pakistan'ın en büyük dış kaynaklı para transferlerinin kaynağını oluşturuyor (Pakistan Merkez Bankası rakamlarına göre Temmuz 2019'dan Nisan 2020'ye kadar olan dönemde 4,4 milyar dolar transfer edildi). Ancak Pakistanlı işçilerin çoğu, vasıfsız veya yarı vasıflı işçiler kategorisine giriyor. Bu nedenle, Pakistan'ın giderek daha rekabetçi hale gelen Suudi Arabistan iş piyasasında başarılı olması için yeni Pakistan hükümetine meslek enstitüleri kurarak vasıflı işgücü yetiştirmeye odaklanmasını öneriyorum.
Suudi Arabistan 2030 Vizyonu, 500 milyar dolarlık “Neom şehri” gibi dev kalkınma projeleri aracılığıyla Suudi Arabistan’ı küresel bir ekonomik merkez haline getirmeyi amaçlıyor. Pakistan, sanayi sonrası dönemde Suudi Arabistan'ın gelişimine katkıda bulunabilecek ve böylece daha fazla para transferi ile döviz rezervlerini destekleyebilecek çok sayıda kalifiyeli gence ev sahipliği yapıyor.
Bu bağlamda ilk adım, Pakistanlı işgücünün istihdamı ve mesleki yeterliliğinin doğrulanması yoluyla Suudi Arabistan’daki çeşitli meslek gruplarına kalifiyeli ve sertifikalı işçi ihraç etme sürecini kolaylaştıracak ve işçilerin haklarını koruyacak ilgili ikili anlaşmalarla halihazırda atılmış bulunuyor. Suudi Arabistan'ın işçilerin mesleki yeterliliğini doğrulama programı çerçevesinde, Pakistan Ulusal Mesleki ve Teknik Eğitim Kurumu ile Suudi Arabistan hükümetine bağlı Entegrasyon Kurumu bu görevi birlikte üstlenecekler. Bu, potansiyel Pakistanlı işgücünün, Suudi Arabistan kalkınma sektöründe başarılı bir işe alım için Hint adaylar ve diğer gurbetçi işçilerle rekabet etmesini sağlayacak.
Yatırım ve ticaret, ekonomik iş birliğinin diğer iki önemli alanı ve iki ülkedeki ticaret ve sanayi odaları, ilgili bakanlıklarının yardımıyla çabalarını yoğunlaştırmalılar. Suudi Arabistan hükümeti, Pakistan'da bir rafineri ve petrokimya kompleksini geliştirmenin yanı sıra madencilik ve yenilenebilir enerji sektörleri için 20 milyar dolar harcama sözü verdi. Bununla birlikte Pakistan ekonomisinin diğer sektörlerinde de özel Suudi Arabistanlı şirketler için geniş yatırım alanları bulunuyor.
Sialkot şehri, dünya çapında spor malzemeleri ve cerrahi aletler merkezi olarak biliniyor ve bu nedenle Suudi Arabistan yatırımları için ideal bir yer. Karaçi ve Faysalabad’daki sanayi bölgeleri yatırım için ek seçenekler. Halihazırda üzerinde anlaşmaya varılan rafineri ve petrokimya projeleri, Suudi Arabistan'daki kamu sektörü yatırımlarını Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru ile uyumlu hale getiriyor. Aynı şekilde çeşitli, özellikle de Sincan'dan başlayıp Gwadar'da sona eren ekonomik koridor boyunca uzanan ekonomik bölgelerde planlanan kalkınma da özel Suudi Arabistan yatırımlarını kendisine çekebilir.
Bu nedenle her iki ülkedeki ticaret ve sanayi odaları temsilcilerinin yoğun bir şekilde iletişim ve etkileşim içinde olmaları gerekiyor. Pakistan hükümeti ayrıca, yabancı yatırımcıların haklarını korumak ve yatırımlarının sorunsuz geri dönüşünü sağlamak için gerekli yasal reformları gerçekleştirerek Suudi Arabistan özel yatırımlarına elverişli bir ortam yaratmalı. Suudi Arabistan'daki gayrimenkul, turizm ve hizmet sektörlerine yatırım yapmaları için Pakistan'daki öncü işadamlarının önünde de geniş bir alan bulunuyor. Pakistan, son 20 yılda kentsel gelişimde muazzam bir ilerleme kaydetti ve bunun kapsamını yurt dışına doğru genişletmesinin zamanı geldi. Bu bağlamda Suudi Arabistan en uygun ve güvenli ortamı sağlıyor.
Suudi Arabistan ve Pakistan arasındaki ikili ticaret hacminin, siyasi ve kültürel yakınlıklarına rağmen çok düşük olması talihsiz bir durum. Serbest ticaret anlaşması müzakereleri hızlandırılarak şu anda yıllık 3 milyar dolar olarak tahmin edilen ikili ticaret hacmi genişletilmeli. Serbest ticaret anlaşması ile ilgili görüşmeler 2018'de başladı ve anlaşmanın imzalanmasının ardından ticaret ve sanayi odaları temsilcileri karşılıklı ziyaretler gerçekleştirmeliler. Her iki tarafın da göreceli bir üstünlüğe sahip olduğu ek alanların belirlenmesi, takas edilebilir ürünlerde entegrasyon yönlerinin keşfedilmesi için tüccarlar ve işadamları arasındaki etkileşimin resmi olarak himaye edilmesi acil bir ihtiyaç.
Ekonomik iş birliği, iki ülke arasında güvenlik alanında süregelen ilişki modelini taklit etmeli. Pakistan, Haremeyn-i Şerifeyn’in kutsallığını savunmakta ve terörizm belasını yenmekte her zaman Suudi Arabistan’ın büyük bir ortağı ve önemli bir Müslüman aktör oldu. Her iki ülkenin savunma kurumları, askeri eğitim ve danışmanlık alanlarında son derece yakın ilişkilere sahip. Suudi Arabistanlı ve Pakistanlı askeri liderler ve güvenlik yetkilileri arasındaki karşılıklı ziyaretler değişmez bir kriter. Pakistan Genelkurmay Başkanı Kamar Cavid Bacva, Suudi Arabistan'ı birkaç kez ziyaret etti, İslamabad ve Riyad'da Suudi Arabistan Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Selman ile temaslarda bulundu. Selefi General Rahil Şerif'in Riyad merkezli ve 41 üyeden oluşan İslam Ülkeleri Terörle Mücadele Koalisyonu’nun liderliğini üstlenmesi, iki ülke arasındaki yakın askeri iş birliğinin bir yansıması.
Suudi Arabistan ve Pakistan ayrıca bölgesel ve küresel sorunlarda da yakın iş birliği içinde. İki ülke, Afganistan ve Keşmir'de barış ve istikrarı sağlamanın yanı sıra İslamofobi gibi Müslüman dünyasını büyük ölçüde ilgilendiren küresel sorunlarla başa çıkmakta sürekli birlikte çalıştı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan geçtiğimiz günlerde İslamabad'ı iki kez ziyaret etti. Birincisi, Afganistan'daki insani krizi ele almak için Aralık ayında düzenlenen İİT Dışişleri Bakanları Konseyi'nin başarılı olağanüstü toplantısına katılmak içindi. Geçen ayki ikinci ziyareti ise, Keşmir meselesi dahil olmak üzere İslam dünyasının karşı karşıya olduğu temel zorlukları görüşmek üzere toplanan 48. Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısına katılmak içindi. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan-Pakistan koordinasyonu stratejik meselelerde de artmalı.
Sonuç olarak, şu anki gelişimi gelecekte somut ilerleme için geniş ufuklar açan Suudi Arabistan ve Pakistan arasındaki tarihi ilişkinin altını yeniden çizmeliyiz. Milyonlarca Pakistanlının her yıl Hac ve Umre vesilesi ile Suudi Arabistan’ı ziyaret etmeleri dahil olmak üzere, iki ülke arasındaki nadir dostluğa işaret etmeliyiz. Tüm bunlar, on yıllar boyunca siyasi, güvenlik, ekonomik ve kültürel alanlarda karşılıklı iş birliğinin büyümesinin bir nedeniydi. Kardeşlik bağının, Başbakan Şahbaz Şerif'in dinamik liderliği altında yeni seviyelere ulaşacağına inancım tam.
Allah, Suudi Arabistan, Pakistan ve onların parlak bir geleceğe dönük ortak davalarını mübarek kılsın.
TT
Geçmişten günümüze Suudi Arabistan-Pakistan ilişkileri
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة