Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Lübnanlı ve haksızlığa sabreden kardeşleri

Altı zayıf Lübnan yılı boyunca cumhurbaşkanlık, başbakanlık, meclis başkanlığı, genel, parti içi ve mezhepsel seçim dönemlerinin büyük bir bölümünde, şu veya bu şahısların veya grupların birbirlerine karşı kullanmadıkları tek bir kötüleme ve hakaret ifadesi kalmadı. Bu karşılıklı atışmalar, vatandaşın aleyhineydi ve bir vatan olarak Lübnan’ın istikrarını, öznelliğini, Arap dünyası ile ilişkilerini kademeli olarak sarsıyordu. Lübnan’ın hayati arterlerini felç eden bir kriz ya da çatışma yaşandığında, her zaman Lübnan’ın yanında olanları, bazı Lübnanlı siyasi ve partizan sembollerine karşı geçici bir öfke patlaması ile ondan uzaklaşmaya itiyordu. Ama çok geçmeden bu öfke önce siteme daha sonra da tavsiyelerin eşlik ettiği ilgiye geri dönüyordu. Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari ile Kuveyt, Katar, BAE, Ürdün, Mısır, Fas, Umman ve Bahreyn büyükelçilerinin dinamizminin canlılığı, söz konusu ilgi ve önem hakkında bir fikir veriyor.
Uluslararası ve Arap yönleri ile bu ilgi, parlamento seçimlerinin yapılması olasılığını doğurdu. Oysa daha önce iptal edileceğine, koşulların olduğu gibi kalacağına dair şüpheler yüksekti. Seçimlerin mutlaka yapılacağı ve çözümlenmek istenmeyen bir çöküş durumunun göstergesi olacağı inancının önüne geçmişti. Bir istikrar aşamasının başlangıcını oluşturarak, siyasi ve partizan dengeleri düzeltecek, altı zayıf yıl boyunca var olan koşulları değiştirecek bir uyanış olma umudunun da.
Yapılan seçimlerden önceki 5 ay boyunca, seçimlerin yapılması ve seçim sandıkları sonuçları ile oynanmaması gerektiği hakkında, iyi niyetli taraflar söylenecek tüm doğru sözleri söylediler. Seçimlerin hayırlı sonuçlar doğurmasını uman Lübnanlılar, iyi niyetlilerin seçimlerin düzenlenmesine yönelik çağrılarını unutmadılar. İstisnasız tüm manevi otoriteler tarafından yapılan bu çağrılar, gönüllü veya zorunlu gurbet ülkelerinde, sıkıntılı anavatanda birçoklarının arzuladığı değişimin az da olsa gerçekleşmesi umuduyla Lübnanlıların seçim görevini büyük bir coşku ile yerine getirmeleriyle somutlaşan bir uyanış ile ifade buldu. Manevi söylemlere damga vuran sözcük ve terimlere kıyasla, partizan söylemlere damga vuran bazı sözcükler, ilke ve kural dışıydı ve demokratik iklimle bir ilgisi yoktu. Bu söylemleri benimseyenler istediklerini söylemeye izin veren bir iklimin çatısı altında olduklarını düşünüyorlardı. Ne var ki bu düşünce, bir siyasetçinin hakaret ve iftira atmasına değil, fikrini ifade etmesine olanak tanıyan demokratik iklime iftiradır. Ülkeye bir faydası olmayan ve vatandaşların arzularını yerine getirmeyen sözlü atışmalarla geçen 3 ay boyunca devam eden aktivizme eşlik eden ve seçim sahasını dolduran şeylerden biri de işte bu atışmalardı.
Bir hafta sonra yeni parlamenterler Lübnan’a yeni bir cumhurbaşkanı seçecek. Yahut yıllardır parlamenter hayatın olumsuzluklarından bezmiş parlamento (Allah korusun) halkını temsil eden bir Lübnan parlamentosu ortaya çıkaramayacak. Temsilciler Meclisindeki milletvekillerinin görevlerinin, milletvekilliğini halka hiçbir faydası olmayan işlerde kullanmak değil de kendisine oy verenlerin güvenine layık olmak olduğunu kanıtlayamayacak.
İyimser olmaktan yola çıkarak, insanlara güven ve umut vermesi muhtemel bir sürprizin yaşanacağını, koşulların değişeceğini, ülke ve halk olarak Lübnan’ın kendisi nedeniyle takatini aşan acılar çektiği oldubittilerin ortadan kalkacağını varsayalım, bu durumda tam bir sorumluluk duygusuyla tartışılması gereken şey, tarafsızlık talebini salt bir çağrı olmaktan çıkarıp fiile dönüştürmektir. Güven ve umut veren sürprizin gerçekleşmesi halinde, bunun ilk adımı olarak, daha iyi olması umut edilen yeni Lübnan parlamentosu, tarafsızlık formülünü halkın onayına sunmalı. Düzenlendiği gün/günler BM izleme komiteleri tarafından takip edilen ve izlenen bir referandum düzenlenmeli. Halk tarafsızlığa “evet” derse, mevcut anayasal ve yasal prosedürler uygulanmaya başlanır. Kabul edilmemesi durumunda ise başka bir zamana ertelenir. Kişisel ve ailevi ilişkileri abartmaktan, partizanlık ve ittifaktan uzak, daha bağımsız bir parlamento ve cumhurbaşkanlığı başka bir bahara kalır.
Tarafsızlıkla, silah ya onu gönderenlere iade edilir veya gerektiğinde kullanması için silah taşıma hakkı olana (ülkenin ordusuna) teslim edilir. Silah taşıyanlar ise bir arada yaşayan toplumlarına geri döner ve o zaman herkes doğru demokratik iklimin gölgesi altında yaşar. Herkes Lübnan'ın statüsünü, istikrarını ve refahını yeniden kazanması için kolları sıvar. Bölgesel güçler arasındaki rekabet projesinin bir parçası, kişisel ve hizipsel bir tercih olan direnişin yerine inşa etme yolunu benimseyen toplumsal direniş aktifleşir.
Bu durumda, son yıllar, özellikle de zayıf altı yıl, Lübnanlılara bilinçlerini yeniden kazanmakta yardımcı olan bir aşamaya, kâbus gibi rüyalardan uyanmaları için bir araca dönüşecek. Bu altı yıl ve öncesindeki zayıf yıllar olmasaydı, imkânsız görülen değişim mümkün olmazdı. Doğru görüşlü Lübnanlıların birkaç gün içinde yaşamayı umdukları şey de budur. Sabreden kazanır ve muradına erer. Allah onunla beraberdir. Lübnanlılar da Suriyeli, Iraklı, Filistinli, Sudanlı, Tunuslu ve Yemenli kardeşleri gibi acılar çektiler ve çekmeye devam ediyorlar. Ağır cumhurbaşkanlığı, partizan, milis ve mezhepsel koşulların sona ermesi ve ortadan kalkmasıyla, sabrın, insanın hem sevmediği hem de sevdiği için sabretmesi olmak üzere iki türlü ve bir ışık olduğu sözünün rehberliğinde, sabreden ve acılara katlanan Lübnanlılar, iyi bir yaşam haklarına yeniden kavuşacaklar.