İstemi Yılmaz
TT

Türkiye’nin Münbiç operasyonu

Türkiye bir süredir bakanlık düzeyinde sinyallerini verdiği Suriye’de yeni bir askeri operasyon için düğmeye bastı. Hafta içerisinde meclis grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hedefin Münbiç ve Tel Rıfat olduğunu duyurdu: “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhasına geçiyoruz. Tel Rıfat ve Münbiç’i teröristlerden temizliyoruz. Ardından da aşama aşama diğer bölgelerde aynısını yapacağız.
Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği iki nokta da Fırat’ın batısında terör örgütü YPG/PKK işgalindeki bölgeler. Hedef olarak Tel Rıfat ve Münbiç’in seçilmesi bölgenin tamamen terör unsurlarından temizlenmesinin ilk aşaması anlamına geliyor. Söz konusu noktalar Esed rejimi ile Suriye Milli Ordusu arasında sıkışmış vaziyette. İki kentin terich edilmesi, Ankara’nın operasyona yönelik tepkileri minimuma indirmeyi ve “Şam-Moskova hattını ürkütmemeyi” hedeflediğini gösteriyor. İkinci aşamada ise Münbiç ile Tel Abyad arasındaki kesintinin giderilmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Peki nereden çıktı bu yeni Suriye operasyonu?
Ankara’nın sürpriz askeri harekatının iki boyutu mevcut. İlki iktidarın yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi iç politikada güçler dengesini lehine çevirme çabası. Harekât, ekonomik kriz sarmalı ve artan göçmen karşıtlığı üzerine inşa edilen toplumsal öfke nöbetlerini bastıracak bir seferberlik havası yaratacak kuvvette. Daha önceki sınır ötesi operasyonlarda da tecrübe edildiği üzere, özellikle ilk aylarda Türkiye siyasetinin gözü toptan tüfekten başka bir şey görmüyor. Televizyon ekranları elinde uzun çubuklarla harita önünde toprak hesabı yapan uzmanlara sonuna kadar açılıyor.
İkinci boyut, uluslararası konjonktürle yakından ilişkili. Türkiye, seçtiği zamanlamayla bölgedeki her operasyonuna karşı çıkan iki unsuru, yani Rusya ve Batı’yı gafil avlamış durumda. Moskova yönetimi 100 günü aşkın süredir Ukrayna’yı yeni bir Suriye’ye çevirmekle meşgul. Ukrayna’yı terk edenlerin sayısı 6 milyonu aştı. Ufukta askeri veya diplomatik bir çözüm yok. Kremlin her hamlesiyle Kiev’i uzun erimli, belki de yıllar sürecek bir savaş tahtasında oynaya zorluyor. Hal böyle olunca Rusya’nın Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askerî harekâtını engelleyecek ne vakti ne de kuvveti kalacak gibi gözüküyor.
Nitekim Batı dünyasında da diplomatik itiraz kanalları tıkalı. Ankara haftalardır İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliklerini engelliyor. Gerekçe, İskandinav ülkelerinin terör örgütlerine verdiği destek. Bu konjonktürde YPG/PKK’ya karşı girişilen operasyona yapılacak itiraz Türkiye’nin tutumunu haklı çıkarabilir. Çatlak seslerin kısıldığı bir tabloda Türkiye’nin NATO çıkışı “Üyelikleri al operasyona izin ver” denklemiyle son bulursa kimse şaşırmayacaktır.
Sonuç olarak Türkiye haftalardır sürdürdüğü bölgesel ve uluslararası manevraları Suriye’deki operasyonla kazanıma çevirmeyi amaçlıyor. NATO ve Rusya’nın seslerinin kısıldığı, itirazlarının kadük kaldığı bir konjonktürde, Münbiç ve Tel Rıfat’a kadar inilmesi Suriye masasında Türkiye’nin koltuğunu daha da sağlamlaştıracak.