Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Filistin: Başkan kim olacak ve nasıl?

Abbas’ın yokluğunda ve varlığında Filistin Devlet Başkanlığı için mücadele edeceğini duyuran tek adam, tutsak lider Mervan el-Bergusi’dir.
Kendilerinden bir teyit alınmadan isimleri ortalıkta dolaşanların sayısı ise çoktur. Basını kışkırtmaya bayılanlar onları ‘hilafet mücadelecileri’ olarak adlandırır. Bu isimlerin hepsi de Fetih Hareketi’nin içindendir.
Fetih Hareketi şimdiki durumunda değilken, devlet başkanının Fetih Hareketi’nden ve özellikle de Merkez Komitesi'nden olması gerektiği varsayımı mantıklı ve hatta kaçınılmazdı. Ne var ki, hareketten ihraç edilenler, kovulanlar, uzaklaştırılanlar resmi kadrosunda kalanlardan sayıca fazla olunca mesele daha farklı bir hal aldı. Fetih Hareketi içindeki anlaşmazlığı ortaya çıkaran iki olay var. Bu olaylar ilgilileri, bunlar üzerinde düşünmeye ve onlardan ders çıkarmaya teşvik ediyor.
İlk olay eski bir olay. Fetih Hareketi, içinde açıklanmış herhangi bir anlaşmazlık olmayan birleşik bir kuruluşken 2006'daki Filistin Yasama Konseyi seçimlerini, yeni rakibi Hamas Hareketi’ne karşı büyük bir farkla kaybetti. Hezimete uğraması, Filistin halkının nazarında Hamas’ın Fetih’e üstün olmasından değil, daha çok Fetih'in iç çatışmasından kaynaklanıyordu. Bu çatışma Fetih’in birçok oy toplaması ancak bu oyları parlamentodaki sandalyelere dönüştürememesi ile sonuçlandı!
İkincisi ise, bir yıl önce, Fetih Hareketi’nin başkomutanı olan Filistin Yönetimi Başkanı, Filistinlilerin oybirliğiyle kabul ettiği yasama, cumhurbaşkanlığı ve ulusal seçimlerin üçlü olarak yapılmasına yönelik yakın bir zaman diliminde anlaşmaya varılmasıyla ilgili bir olay.
Fetih, Merkez Komitesi’nden üç üyenin liderlik ettiği üç liste ile sürece hazırlanmaya girişmişti. İkisi ihraç edilen üyelerden, üçüncüsü ise Fetih’in etik, ahlaki ve kitlesel kaygılar ile ihraç etmeyi başaramadığı bir isimdi. Fetih’in bu çabasına karşılık bu kaygılar, bir yandan Fetih’in ve tüm anketlerde Bergusi’yi tercih eden Filistin halkının geniş bir kesiminin kaybedilmesine sebep olmuştu.
Seçimler ertelendi. Erteleme kelimesinin iptal etme kelimesinin hafifletilmiş bir hali olduğunu görmeyenler hakikati ıskalıyor. Sonuçlardan korkulmasını, iptal için doğrudan bir sebep olarak saymayı reddedenler de hakikati ıskalıyor. Seçimlerin iptal edilmesinin resmi sebebine yani Kudüs meselesine gelirsek, Filistinliler, bunun gerçek sebep mi yoksa bir bahane mi olup olmadığını hala tartışıyorlar!
Hem coğrafi hem de ideolojik olarak siyasi tabaka, seçimlerin yapılmasından yana değil. Bu konuda çok konuşmasına rağmen, seçimleri imkânsız hale getirmek için daha da fazlasını yapıyor. Ertelemenin ardından yaşananlar, ister bölünmenin artması isterse Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) düzenlemeleri açısından olsun, insanların alternatiflere gittiğini gösteriyor. Zira piramidin kalbi değişti. Daha büyük ve daha meşru kadro, yetkilerini daha küçük kadroya devretti. O zamandan beri -ve belki de sonuna kadar- Merkez Konseyi’nin arkasına saklanmak her şeyin yerine geçiyor.
‘Oslo’nun İsrail ile nihai uzlaşı sağlama vaatleri eşliğinde getirdiği ve hüsnüniyetle, sürgün ve devrim için kurulan FKÖ sistemiyle bütünleşmesi beklenen Filistin siyasi sistemi artık kişiler, altyapı ve görevler konusunda şizofrene bağlamış durumda. Mesele artık sadece eskinin yeniden ayrılması değildi. Daha ziyade çalışmalarda tek başına hareket etme ve verimsizliğin artması ile birlikte seçimlerin dayandığı yeninin yıkılmasıydı. Böylece sahada birbirini dışlayan iki siyasi yapı ortaya çıkmış oldu; biri kimliğini belirtip direnişçi muamelesi görürken, diğeri meşruiyetin yanı sıra eski standartlar ve kendisine yapılan uluslararası muamele kılıfı ile örtünüp, her geçen gün biraz daha daralan ve kapanan ‘Oslo’ iğnesinin deliğinden şişman devesini sokmaya çalışıyor.
Böyle bir durumda ister Fetih’ten olsun ister Hamas’tan olsun isterse herhangi bir yerden şemsiyle insin, başkanın yetkilerinin sınırı ne olur? Dahası İsrail uzlaşı, seçim veya başka yollarla koltuğuna oturan bu başkana nasıl muamele edecek? Herhangi bir Filistinli başkanlığı düşünmeden önce, başkanlığın etkinliğinin sınırlarını düşünmeli ve şu elzem soruyu cevaplamalı: Filistin halkının bu durumda toprakları dağılıp yok olan bir devlete ve başkana mı yoksa halkın, vatanın, programın, hedefin, yönetimin, kaynakların yanı sıra insanları ve yurdu ilgilendiren her şeyi birleştiren bir liderliğe ve rejime mi ihtiyacı var?
Devlet Başkanı Abbas yakın bir zamanda, ‘Fakat sabrın da bir sınırı var’ diyerek bir çığlık attı. Bu, kapalı ufukların ve asgari sınırların içinde devam etmenin imkansızlığının açık bir itirafıdır. Abbas'ın yaşı, onun bir otorite başkanından devrim liderine dönüşmesine izin vermiyor.
Başlığa dönecek olursak… Abbas’tan sonra kim gelecek??
Cevap nasıl olduğuna bağlı. FKÖ'nün, Fetih’in, Filistin Yönetimi’nin ve genel olarak Filistin sahasının ulaştığı durum, Filistinliler tarafından benimsenen ve meşru kabul edilen uzlaşıya dayalı bir başkan çıkaramaz. Bu yüzden, bir başkan ve meşruiyet oluşturan tek zorunlu yola, yani sandığa gidilmesi kaçınılmazdır. Filistin durumunu kontrol altına almak ve onu ani ve kalıcı bir patlamadan uzak tutmakla ilgilenen dünya, sandığa gidilmesinde yardımcı olmalıdır.