Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Fransa seçimleri

Dün Fransa’da oy kullandım ve destekleyebileceğim tek bir adayım dahi yoktu.
Mizaçlarını, dalgalanmalarını, büyük ülkede minik kurcalama alışkanlıklarını anlıyorum.
Kaç cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimi yapıldı hatırlamıyorum.
Şöyle ki dün tüm kanallarda seçimlere dair konuşmalar, analizler ve yorumların ortasında ben zaferi konu edinen bir film izliyordum.
Filmde veba salgını, iklim değişikliği ve açlık gibi katillerin bulunduğu gruba yeni bir katil daha katılıyordu.
Yatmadan önce dahi seçim sonuçlarını öğrenme gibi bir arzum olmadı.
Siyasi analistleri bıraktım ki analizlerine devam etsinler. Sağcı kesimden solcu kesime, radikal sol kesimden ılımlısına.
Tek bir özgeçmiş olmadan yükselen sesler.
Cumhurbaşkanı’nın programlarına, Afrika ya da Lübnan kökenli bakanları atayarak toplumsal entegrasyon uygulama gayesine yönelik küçümseyici bir meydan okuma.
Fransız için önemli olan, önce karşıt olup nedenini sonra öğrenmesi… Şanlı ulusal uyanışın başlangıcındaki Irak yargılamaları gibi: “Bir casusu yakaladığımızda önce onu idam ettik, sonra yargılamasına başladık.”
Suriye’de Korgeneral Emin el-Hafız, idam yemeğini bitirir bitirmez er-Rabva kahvesindeki sandalyesine dönüp bir bardak, kağıt ve kalem istemişti. Tanıkların ifadelerini, hainlerin itiraflarını yazacaktı.
Mısır'da ise bunlarla zaman kaybetmeye gerek yoktu!
Güldüren anlarında dahi çirkin ve karmaşık bir dünya olduğunu söylemek istiyorum.
Seçimler düzenlensin veya düzenlenmesin. Küçük politikacıların ellerinde küçük politikalarından başka bir şeyleri yok.
Büyük Fransızlar ise tercihlerini belirtti.
Solcu ve sağcı radikaller yalnızca safsata, stres, teatral konuşmalar ve hükümetin engellenmesini sağlayabilir.
Radikaller kurnazlık, aptallık veya teatral tutku yoluyla her an tutuşabilecek sırları harekete geçirecek. Böylece genelde olduğu gibi Fransa uçurumun kenarında kalacak.
Batı'da seçimler karnaval tadı vermeye başladı.
Boris Johnson'ın Ukrayna'ya neden iki kez gittiğini kim idrak edebilir ben bilmiyorum. Avam Kamarası’nda elde edemediği, Churchill’e özgü solmuş bir fotoğraf aramak haricinde...
Demokrasinin tek anlamı bu mu: Eylem ve sonuçlarını bir kenara bırakarak seçimler ve sonuçları ile ilgilenmek?
Çin, Hindistan, Singapur, Endonezya ve Malezya gibi katı Asya ülkeleri, seçimlere gitmeden kademeli ilerleme kaydederken Avrupa ise tehlike ve korku aşamasına girerek kendisini gevezelerin kucağına atıyor.