Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Libya ve halkın öfkesi

Birleşmiş Milletler (BM) ve Libya meselesine dahil olan ülkeler ile birlikte Libyalı tarafların tekrar tekrar başarısız olmasının ardından BM ve yedinci temsilcisi Stephanie Williams olmak üzere altı temsilcisi Libya krizindeki siyasi tıkanıklığı çözmekte başarısız olmuşken, Libya halkının sokaklara dökülmesi, bir çözüm bulunmasını veya Libyalı taraflar arasında biraz da olsa uzlaşma olmasını sağlayacak mı?
Libya’daki gösteriler, devam etmesi halinde farklı pek çok senaryonun habercisi. Bunlardan en kötüsü siyasi boşluk durumu oluşması ve savaşın geri dönmesi. Diğer bir senaryo ise Başkanlık Konseyi’nin Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi’ni (DYK) feshetmesi. Şayet bu senaryo gerçekleşirse en kötüsü gün yüzüne çıkacak; çünkü bir karar çıkarması durumunda bunun uygulanması için hiçbir araca sahip olmayan zayıf Başkanlık Konseyi’nin çıkaracağı karara Temsilciler Meclisi ve DYK uymayacak. Tabi üçüncü bir senaryo yaşanırsa iş başka. O da şu ki, siyasal İslam grubu, inatçı rakibi Temsilciler Meclisi'nden kurtulmak karşılığında kontrol ettiği DYK’nın dağılmasını kabul edebilir. Temsilciler Meclisi ve DYK’yı feshedecek olan Başkanlık Konseyi, ikisi siyasal İslam hareketine mensup üç üyeden oluştuğu için siyasal İslam sahneden çekilmemiş olacak ve burada kaybeden Temsilciler Meclisi olacak. Bu senaryonun yaşanması teorik olarak mümkün olsa da zor. Çünkü Temsilciler Meclisi doğuda ve güneyde Libya Ulusal Ordusu (LUO) tarafından güçlü bir şekilde destekleniyor ve halk ayaklanmasını aşan yeni bir darbenin karşısında eli kolu bağlı oturmayacaktır. Üstelik halk bu kez, hiçbir siyasi fraksiyonun ayaklanmayı kullanmasına ve sonuçlarını kendi lehine çevirmesine izin vermeyecektir.
Libya’nın doğusunda, batısında ve güneyinde halk öfkeyle sokaklara döküldü. Kaos, geçiş aşamaları ve meşruiyet çatışmasından bitap düşmüş olan Libya'da yakın dönemde, belki de hiçbir zaman seçimlerin yapılmayacağı anlaşıldıktan sonra vatandaşlar Temsilciler Meclisi, DYK ve Başkanlık Konseyi'nin ‘Cenevre Anlaşması’ndan doğan meşruiyetine son verilmesini istediler. Belki de üç merci (Temsilciler Meclisi, DYK ve geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH)) ve Libya’da karar verme yetkisini elinde tutanlar bu şekilde başlangıç noktasına geri dönmemizi istediler.
Halkın tepkisi şehirden şehre değişiyordu. Şiddet seviyeleri de farklıydı. Nitekim Tobruk’ta Temsilciler Meclisi’ni basıp burayı yıkıp resmi belgeleri yok etmeye çalışanlar varken, Beltress (Adamlar) Hareketi tarafından Trablus’ta sarı ceketlerle düzenlenen barışçıl gösteriler de vardı. İstekleri yabancı ve paralı askerlerin Libya’dan çıkması ve Temsilciler Meclisi, DYK, Başkanlık Konseyi ve iktidar kavgası veren iki hükümetin gitmesiydi. Bazıları ceketleri kimin ödediğini, pankartları kimin bastığını ve lojistiği kimin sağladığını sorgularken, başka kişiler de Trablus'taki Sikke Yolu üzerindeki hükümet merkezinin önünde örgütsüz, ceketsiz ve pankartsız bir şekilde görüldü.
Libya’daki sokak olaylarını takip eden biri, bu sefer sokağa dökülen halkın çeşitliliğini ve örgütlenmedeki farklılıklarını görebilir. Bu farklılıklarına rağmen hepsi hemfikir ve istekleri aynı. Libya halkının sokağa dökülmesi beklenen bir hareketti. Zira ortada siyasi çıkmazın çözülemediği ve devletin kalkındırılamadığı kara bir 10 yıl var. Ülke pek çok zorlu aşamalardan geçti ve hükümetler bu sırada güvenlik, gıda, ilaç ve elektrik; yani temel yaşam gereksinimlerini sağlamakta başarısız oldu. Hükümetin okul kitaplarını tedarik edememesi de cabası. Bu, öğrencilerin kitapları olmadan ders gördükleri bir emsal olarak Libya tarihine geçti. Bu, eskiden İtalya, İspanya ve Beyrut matbaalarında öğrencilerinin kitaplarını basan Libya’da yaşandı.
Seçimlerin engellenmesi için farklı bahaneler öne sürülüyor. Özellikle de bunlar, üyelerine göre olmayan her şeyi engellemeyi kendilerine adet edinmiş İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) grubu tarafından geliyor. Boykot tehdidi savuran seslerin yanı sıra seçimlerin yapılmasını engellemekle tehdit eden başka sesler de vardı. Örneğin İhvan’ı temsil eden DYK’nin başkanı Libya Yüksek Seçim Komisyonu’nu kuşatma ve hatta seçimleri engellemek için arkada yüz binlerce ceset bırakmakla tehdit etti. Bu da muhalif adayın kazanması durumunda seçim sonuçlarının kabul edilmeyeceğinin bir göstergesi.
Bu sefer bu şekilde halkın yaptığı protestolar ve Libyalıların sokağa inmesi, gelişigüzel politikacıların ve siyasal İslam gruplarının köklerini kazıyacak bir halk tsunamisinden başka bir şey değildir. Birileri bu sokak hareketini kendi çıkarlarına göre kullanmaya çalışsa da boşa kürek çekiyorlar.