Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Soykırımın politikleşmesi

Keşke yanılsalardı ama Machiavelli ve Hobbes, insanın bencil hevesler peşinde olduğuna, onlardan ilham alarak politika konusunda teoriler geliştirenlerin de güçlünün sözünün geçtiği realist bir sistemin var olduğuna dair görüşleri maalesef doğru çıktı. Ancak bu dünyanın tamamıyla haksızlık ile çevrelendiği anlamına gelmez, adaletin ve iyiliğin istisna da olsa var olduğundan, bazen zayıfların haklarının korunduğu bir dünya olduğundan, bazen, sadece bazen de olsa bahsedebiliriz.
Dünya maalesef soykırımlara sahne olabilen bir yer, soykırım kelimesini sık sık politik amaçlar için kullananlar var, dolayısıyla bu kavram alelade sarf ediliyor ancak mana itibariyle insanın kanını donduracak bir durum… Düşünün bir kere; genç yaşlı, çoluk çocuk, hasta kadın demeden bir milleti tümüyle ortadan kaldırmaktan bahsediyoruz. Bunu, normal şartlarda insanın havsalasının alması mümkün değil.
Soykırımla ilgili, basitçe kullanımı dışında diğer bir problem, soykırımın politikleşmesi ile başlıyor. Ancak soykırım, tüm insanlık adına utanç olduğu için, bu acı durumun muhatapları hayatta olmamasına rağmen, onları incitmemek için bu konuyu yazmaktan, konuşmaktan imtina ediyoruz. Ki edilmeli de… Ancak sözlerimizin vardığı yeri tartarak konuşmak şartıyla, konuşmak zorunda kaldığımız da oluyor, örneğin Boşnak Soykırımı ve Filistin meselesi.
Acı, soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları, hak ihlalleri… Bunlar yarıştırılacak ya da hafife alınacak acılar değiller. Dolayısıyla, bugün İsrail’i eleştirmenin önünde bir araç olarak kullanılsa dahi, Yahudilerin, Avrupa’nın tam ortasında, herkesin gözleri önünde soykırıma uğradığı, insanların sürüldüğü, diri diri yakıldığı bir gerçek. Diğer yandan Bosna’da, Müslüman Bosnalıların, Hollandalı askerler tarafından Sırplara teslim edilip, soykırıma uğramaları da bir diğer gerçek. Bugün, Boşnak Soykırımı üzerinden 27 yıl geçmişken, halen sivillere ait mezarlar bulunuyor, halen evlatlarının kemiklerini arayan anneler var. Tabi bir de Filistin meselesi var, Filistinliler, İsrail tarafından topluca soykırıma uğramadı, parça parça katledilmelerinin yanında sürülmek, vatanlarından edilmek gibi insan hakları ihlallerinin alasını yarım asırdan fazladır yaşadılar, yaşamaya devam ediyorlar. Ama soykırım, insanlığa karşı suçlar, hak ihlalleri oldukça politik kavramlar olduğu ve siyasetin malzemesi haline getirildiği için hiçbir zaman Yahudilerin yaşadığı acıya verilen tepki kadar büyük bir tepki, Filistinliler ve Bosnalılar için verilmiyor. Çünkü maalesef, Machiavelli de, Hobbes da haklıydı. Çünkü zalim de olsa maalesef güçlünün sözü geçiyor, kanunları işliyor.
“İsrail ordusunun 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda 20 Mısır askerini diri diri yakıp toplu mezara gömdüğü ortaya çıktı. Olayı 55 yıl sonra İsrailli gazeteci Yossi Melman’a 90 yaşındaki İsrailli eski askeri yetkili Zeen Bloch anlattı.”
“Bosna Hersek'in doğusundaki Srebrenitsa'da 1995'te işlenen soykırımın yıl dönümünde Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) askerlerinin fotoğrafları yol kenarına yerleştirilerek anma törenleri öncesinde Müslümanlara yönelik tahrikte bulunuldu.”

Bir yanda, dedeleri yakılmış bir milletin, insanları diri diri yaktığını, diğer yanda soykırım sonrası, soykırımı yapanların, soykırım anma gününde kutsandığını görüyoruz.
Tüm bunlar, kabul edilmesi mümkün olmayan bu hayret verici olaylar, maalesef son zamanlarda daha fazla artıyor. Müsebbibi genellikle azalan kaynaklar ve mülteciler olarak gösterilen, böylece meşrulaştırılan ırkçılık, son dönemlerde dünyanın her yerinde artış gösteriyor ve bu artış “normal” kabul edildikçe maalesef daha da artıyor çünkü bu insanlık dışı tutuma maalesef gerekçe bulunuyor, popülist siyasetçiler, iktidar hevesleri için bu ırkçı söylemlerin dozunu her gün ama her gün arttırıyor.
Dünyadaki katliamların, soykırımların çoğu, hatta hemen hemen hepsi, ırkçı saiklerle yapılmıştır. Kendi ırkını üstün görme, kendi ırkını koruma amacıyla… köleleştirme gibi insanlığa karşı işlenen suçlar, utançlar da aynı saiklerle yapılmıştır, dolayısıyla “artan aşırı milliyetçilik, artan ırkçılık” haberleri birer veri, birer haber olarak paylaşılmamalı, paylaşılırken en azından bunun yol açtığı vahim sonuçlara da değinilmeli. Azalan kaynaklar, küresel ekonomik krizler, yönetici elitle halkları karşı karşıya getirdikçe, yönetici elit aşırı milliyetçiliğe, oradan ırkçılığa varan musibet kapısını aralamak ve hatta açmak isteyecektir, halkları bu güdüyle teskin etmeye çalışacaktır, çünkü iktidarlarını bir süre daha ayakta tutmak isteyeceklerdir ancak yönetici elitin güdümünde hareket etmeyen, ırkçılığın ne kötü sonuçlar doğuracağını bilen insanların özellikle böyle dönemlerde seslerinin daha fazla çıkması gerekiyor.
Boşnak Soykırımı’nın yıldönümüne yaklaşırken, soykırım faillerinin boy boy posterini paylaşabilenlerle, soykırım mağdurlarının çocuklarının insanları diri diri yaktığını öğrendikten sonra kılını kıpırdatmayanlarla, Hollanda askerlerinin soykırıma davetiye çıkarması sonrası ceza almaları gerekirken, Hollandalı bir siyasetçinin “kendilerine sahip çıkamadık” diyerek, Hollanda askerlerinden özür dilemesi gerçeğiyle, sırf kendisiyle aynı renkten, ırktan, dinden, mezhepten olmadığı için bir kişi ya da gruba zarar verebileceklerle yaşanmayacağını dünya geçmişte tecrübe etmişken, yine bu uyuyan canavarı uyandırmanın birimize değil hepimize zarar vereceğini biliyorken, sessiz kalmanın değil, “artan ırkçılık” sloganları arasında bu durumun ne denli kötü sonuçlar doğuracağını sık sık söylemenin vaktidir.
Soykırım gibi utanılası bir suçun politikleştiği, haklının değil güçlünün sözünün geçtiği bir dünyada, bunca zulüm hevesimizi kırıp bizleri kendi kabuğumuza çekilmeye iterken, soykırıma dahi kapı aralayacak ırkçılığın politikleşmesini mümkünse normal karşılamayalım artık.