Hazım Sağıye
TT

Hadi Matar adlı genç adama geri dönelim

“Şeytan Ayetleri” kitabının yalnızca iki sayfasını okuduğunu söyleyen Lübnan asıllı genç Hadi Matar, romancı Selman Rüşdi'yi art arda on kez bıçakladı. Neyse ki romanın tamamını (546 sf.) okumadı, yoksa 2 bin 730 kere bıçaklayacaktı. Basit bir hesap bizi bu sonuca ulaştırıyor. Ancak sonuçta konunun okumakla hiçbir ilgisi yok. Bu nedenle Rüşdi’den nefret edenlerin, öldürmeye alternatif olarak bu romanı okumasını ya da yazarıyla “diyaloga” girmesini talep edenler aslında yanılıyorlar. Bir romancı romanında nasıl “diyalog” kurar ki?
Bazı dogmatik ve ideolojik çevrelere göre eseri okunsun ya da okunmasın Rüşdi'nin kafasının kesilmesi gerekiyor. Bugün tedavi altında olan Hint-İngiliz yazar, hayal gücüne dayalı yaratıcı bir çalışma ile karşımıza çıkıyor ve bizden öncekilerin düşünmediği bir konuyu özgür bireyler olarak düşünmemizi istiyor.
Bu meydan okuma, patlamaya bundan daha yakın bir diğer meydan okuma ile şiddetleniyor: “Arap ve İslam ülkelerimizde nadir rastlanan çoğulcu ve demokratik toplumlarda yaşamak ile Rüşdi’nin bağlantısı meselesi.”
ABD’de ikamet eden ve kendisine bu özgürlük tanınan Hadi Matar, bazı sorumluluklar yüklediği için bu özgürlükten korktu. Nitekim özgürlük ancak birtakım sorumluluklarla birlikte gelir.
Alman psikolog ve sosyolog Erich Fromm, meşhur kitabı “Özgürlükten Kaçış”ta bu fenomeni şu şekilde ele almıştı: “Bireyin özgürlüğü onu daha endişeli ve daha az güvenli kılar. Çünkü ailesi, siyasi otorite ve dini otorite tarafından onun adına alınmayan kararları almak zorunda kalmıştır. Bu, birçok kişinin taşıyamayacağı bir yüktür. Böylece özgürlüğe tahammül edemeyenler ve bu özgürlüğün getirdiği sorumluluğu taşıyamayanlar, başkasının düşündüklerini ve söylediklerini benimsemeye yönelirler ve özgürlüklerini kazandıkları ergenlik öncesi döneme tekrar dönerler. Artık başkaları onlar için düşünür ve öyle ki bu kimseler doğum öncesine, yani cenin oldukları güne geri dönerler. Çünkü sadece anne karnındaki bir cenin mükemmel bir rahatlık ve dinginlik içerisindedir: Düşünmez, çalışmaz, kimseyle pazarlık etmek zorunda kalmaz, beslenmesi dahil olmak üzere hiçbir şey için çaba göstermez. Burada, yani rahimde, mutlak bir güvenlik ve tüm kaygıların yokluğu yatmaktadır.”
Hadi Matar, bu sembolik rahmi, ister kurgusal edebiyat isterse de çoğulcu ve modern bir yaşam olsun yeni hiçbir şeyle etkileşime girmeye tenezzül etmeyen Ayetullah Humeyni'nin hazır olan “cevabına” teslim etmekte buldu. Humeyni'nin basit ve beklenen cevabı şuydu: “Selman Rüşdi dinimize ve kutsallarımıza hakaret etti, o halde onu öldürün. Kim onu ​​öldürürse bu dünyada ve ötesinde mükâfatını görecektir!”
O halde çözüm kolaydır ve Matar’ın yakınında yaşadığı diğer ABD’liye karşı kayıtsızlığı, onun yaşam biçimini, duyarlılığını ve yasalarını düşünmemesi durumu daha da kolaylaştırır. Almanyalı Yahudi siyaset bilimci Hannah Arendt, Nazi Adolf Eichmann’ın İsrail'deki yargılanmasına ilişkin ünlü raporunda, “öteki” hakkında ve “öteki” ile düşünmemenin tehlikesi konusunda bizi uyarmıştı. Arendt’in “Kötülüğün Sıradanlığı” kitabında anlattığı üzere Eichmann, başkalarının durumunu düşünmemesi nedeniyle eylemlerinin doğasını anlamayan biridir. Onun suçlarını açıklayan bu yoksunluğu ise insanı doğruyu yanlıştan ayırt etme yeteneğinden yoksun bırakır. Arendt için bu, tam anlamıyla kötülüğün sıradanlığıdır. Fromm'un teorisini Arendt'in teorisiyle karşılaştırırsak şu sonucu elde ederiz: Doğum öncesine dönmenin en önemli sonuçlarından biri de yalnız olmamız, bu dünyada hiçbir partnerimizin olmaması ve hesaba katmamızı gerektiren hiçbir şeyin bulunmamasıdır.
Geriye pek etkisi olmayan üçüncü bir kısım kalıyor ki, o da Hadi Matar’ın Lübnan'ı ziyareti ve Hizbullah'ın artan gücünü kendi gözleriyle görmesidir. Kimsenin umursanmadığı bu sahne bize Humeyni'nin cevabının sağlamlığını doğrular niteliktedir. Bu, bağımsız bir şekilde veya başkası için düşünmemize gerek olmayan bir yetki ve güç sağlar. Ayrıca özgürlüğün ve ona eşlik eden sorumluluğun yükünü taşımak zorunda kalmayız.
Tüm bunlardan hareketle Selman Rüşdi'den kurtulmak, bir sorundan ya da özgürlük, sorumluluk ve farklı insanlarla yaşamanın yüklerinin kaygılarından kurtulmak başta olmak üzere başka bir dizi hedefe ulaştıracaktır.
Rüşdi muhtemelen yaşayacak ve ne yazık ki, davasının gündeme getirdiği sorunlar da canlı kalacaktır.