Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Ukrayna’da belirleyici kış!

Ukrayna savaşı birçok dengeyi alt üst ederek tüm dünyayı etkisi altına aldı ve üçüncü dünya savaşı olasılığına ilişkin korkuları artırdı. Patlak vermesinin üzerinden altı ay geçmesine rağmen savaşın nasıl ve ne zaman biteceği belli değil. Rusya ve Ukrayna, büyük miktarlarda gelişmiş Batı silahlarının savaş alanına akması ve her iki tarafın konuşmalarında artmaya başlayan gerginlikle, temposu ve tehlikesi artan bir savaş içindeler. Bugün konuşmaların çoğu, uzun bir yıpratma savaşı ihtimali etrafında dönüyor. Bu da acıların devam edip risklerin artması demek.
Ancak halihazırda gerginliği tırmandırma tonuna rağmen, bu savaş, önceki veya ileride yaşanacak birçok savaş gibi, öyle ya da böyle müzakere masasında sona erecek. Savaşın geride bırakacağı acılar bir yana, gerçek bu. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ülkesinin savaşın altıncı ayına denk gelen bağımsızlık yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada, savaşın sonunun barışla değil zaferle olacağını söyledi. Tabiki bu, güç dengelerine, uluslararası ilişkilerin ve çıkarların karmaşıklığına, tarihin ve coğrafyanın gerçeklerine dayalı gerçekçi bir söylemden ziyade, vatandaşlarının moralini ve mücadeleci ruhunu yükseltmeye çalışan bir liderin propaganda söylemidir. Zelenskiy'nin sözleri, aynı zamanda gelecekte müzakereler yeniden başlarsa, Ukrayna’nın büyük tavizler vermeyecek bir konumda olması için çıtayı yükseltme girişimi de olabilir.
Aslında aklı başında hiç kimse, kaçınılmaz olarak nükleer olacak bir üçüncü dünya savaşının çıkmasını istemez. Rusya'yı yenmeye yönelik herhangi bir düşünce, dünyayı bu savaşa doğru sürükler. Zira Vladimir Putin ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bunu çok net bir şekilde ifade ederek, Rusya'nın, varoluşsal bir tehdit altında olması durumunda nükleer silahlarını kullanmaktan çekinmeyeceğini vurguladılar. Bu bağlamda Batı'daki pek çok aklı başında insan, Rusya'nın küçük düşürülmeye çalışılmaması konusunda uyarılarda bulundu ve barışı sağlamak için formüller aranmasına teşvik etti.
Coğrafya, Rusya ve Ukrayna'yı yan yana yaşamaya mahkûm etti. Bu, mevcut savaştan bağımsız olarak değişmeyecek bir şey ve iki taraf arasındaki ilişkiler, bozulmasına ve karışmasına rağmen genişliyor. En nihayetinde, er ya da geç savaş sona erecek ve iki taraf bir anlaşmaya varıp savaşın etkileri ve acısıyla, bir arada yaşamaya dönmek zorunda kalacak.
Başlangıç ​​hesapları, bitiş hesaplarından farklı olacak. Nitekim Putin, 24 Şubat'ta Ukrayna'yı işgal etmek için güçlerini sınırın ötesine gönderdiğinde, kendi ve askeri liderlerinin hesaplarına göre savaş uzun sürmeyecek ve Ukrayna kuvvetlerinin yenilgisiyle kısa sürede bitecekti. Ancak işgalin, diğer adı ‘özel harekât’, ne hızlı ne de belirleyici oldu. Rusya, kendisini uzun bir yıpratma savaşı bataklığına saplanmış halde buldu. Batıdaki tahminler ve istihbarat sızıntıları bu savaşın en azından gelecek yıla kadar devam edeceğini gösterse de ne zaman biteceğini kimse bilmiyor.
Şu anda Rusya ile Batı arasında bir vekalet savaşı yaşanıyor. Savaşın hedefleri ve stratejik hesapları Ukrayna'yı aşıyor. Bu savaşla Batı, Rusya'yı askeri ve ekonomik olarak yıpratmak, Putin'in hegemonyasını sarsmak ve hesaplarını ve beklentilerini karıştırmak için bir fırsat buldu. Aynı zamanda dünyanın Soğuk Savaş dönemine döndüğü ve çeşitli güçlerin bu dönemden doğabilecek herhangi bir yeni dünya düzeninin belirlenmesini etkilemeye çalıştığı bir dönemde, hırsları ve askeri gücü artan Çin'e de bir mesaj gönderme fırsatı yakaladı.
Ukrayna savaşı aynı zamanda Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nü (NATO) yeniden canlandırmak için de bir fırsat sağladı. Eski ABD Başkanı Donald Trump daha önce yaptığı bir açıklamada, NATO’nun ‘modası geçmiş’ bir oluşum olduğunu söylemişti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise 2019 yılında tartışmalı bir açıklamaya imza atarak, NATO’nun ‘beyin ölümünün’ gerçekleştiğini söylemişti. Ukrayna savaşının patlak vermesiyle NATO yeniden canlandı. Başta ABD yönetimi olmak üzere Ukrayna’ya çeşitli yerlerden mali ve askeri yardımlar yağdı. ABD yönetimi yaklaşık 40 milyar dolar taahhüt etti ve Kiev'e gelişmiş askeri teçhizatlar gönderdi. Öte yandan NATO, Polonya ve Romanya'ya askerler gönderdi ve uzun yıllar süren tarafsızlıklarını sona erdirmeye karar veren Finlandiya ve İsveç'e kapılarını açtı. Böylece NATO, Rusya sınırlarına doğru yayılma fırsatı buldu.
Ancak bu savaşın Batı için ağır bedelleri var. Rusya'ya yönelik yaptırım politikası, bazılarının beklediği kadar etkili olmadı. Ülke, petrol fiyatlarındaki artıştan ve birçok ülkenin Rus petrolünü satın almaya devam etmesinden yararlanırken, Çin ve Hindistan, Moskova'yı desteklemek için alımlarını artırdı. Buğday, tahıl ve yağ fiyatlarının yükselmesine yol açan savaşın yansımalarından kötü etkilenen gelişmekte olan birçok ülke, diplomatik olarak Moskova'nın yanında yer aldı. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'ndeki (OPEC) güçlü ülkeler ise ABD tarafından petrol fiyatlarını düşürmek için üretimlerini artırmaları yönünde gelen baskıları reddettiler. Rusya'yı ekonomik olarak zayıflatma amaçlı Batı kampanyasını izlemek yerine çıkarlarını korumayı seçtiler.
Kışın yaklaşması, enerji faturalarının şişmeye devam etmesi ve geçim krizinin kötüleşmesiyle birlikte Avrupa'daki insanların üzerindeki baskılar artıyor. Ukrayna savaşı uzadıkça kendilerini zor durumda bulacak hükümetlere karşı öfke artıyor. İlk coşkunun ardından halkın üzerine 'savaş yorgunluğu' denen yorgunluk çöktü. Ukrayna haberlerine gösterilen ilgi azaldı ve yaşam krizi, Avrupa'daki haber bültenlerinin merkezinde yer aldı.
Bütün bunlar savaşı sona erdirmek ve bir anlaşmaya varmak için baskıya yol açabilir. Tutucu tarafların savaşın sürdürülüp, Rusya'yı geri çekilmek zorunda kalana kadar tüketmesi için baskı yaptığı doğru. Ancak, yaşanan kriz nedeniyle Avrupa'daki halkın ruh halindeki değişiklik ve esas endişeleri haline gelen enerji faturalarındaki artış, hükümetleri, tutumlarını savaşı sona erdirme yönünde değiştirmeye zorlayabilir.
Öte yandan Putin de çıkmazda. Batı'dan Ukrayna'ya akan gelişmiş silahları nedeniyle güçleri ağır kayıplar veriyor. Putin’in üzerindeki baskılar gittikçe artacak çünkü, Rus ekonomisi uzun bir yıpratma savaşının ve Batı yaptırımlarının yüksek maliyetine dayanamayacak.
En olası senaryo, savaşın önümüzdeki birkaç ay içinde net bir şekilde tırmanışa tanık olması. Taraflardan her biri, kesin bir çözüme ulaşmak için gelecekte yapılacak müzakerelerde konumunu destekleyecek kazanımlar elde etmeye çalışacak. Kesin ve açık bir zafer olmayacak. Çünkü güç dengesi Rusya'nın Ukrayna karşısında yenilmesini imkânsız kılarken, Batıdan gelen yardım akışı Putin'in tüm hedeflerine ulaşmasına izin vermeyecek. Savaşın yorucu yanının çoğalması ve Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere tüm taraflar üzerinde ekonomik baskıların artmasıyla birlikte bu kış savaşın gidişatı, ne zaman ve nasıl biteceği konusunda belirleyici olacak. Birçok çevrede Ukrayna'nın, aldığı gelişmiş Batı silahları sayesinde Rus güçlerine gittikçe daha fazla hasar vermeyi başarsa da topraklarının tamamını geri alamayacağına dair bir nevi kabullenme durumu var. Bu, en nihayetinde müzakere masasında anlaşmanın kapısını aralayabilir. Ancak, Rusya'yı yıpratma savaşı ile yorduktan sonra…