Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Dolar dünyayı karıştırıyor

Siyasette ve büyük krizlerde ABD hapşırırsa dünyanın nezle olacağı sık sık söylenir. Bu sefer dolar hapşırdı ve dünya nezleden daha kötüsünü yaşıyor. Küresel finans piyasalarındaki son çalkantılar, doların yükselişi, birçok ülkede merkez bankalarının enflasyonu düşürmek veya ulusal para birimlerini korumak için faiz oranlarını yükseltmeleri, dünya yeterince sorun ve kriz yaşamıyormuş gibi insanların üzerindeki yükleri ve hükümetler üzerindeki baskıları artırdı.
Tüm majör para birimleri son birkaç gün içinde yükselen dolar karşısında düşüşe tanık oldu. Yatırımcılar ile spekülatörlerin İngiliz hükümetinin vergileri azaltma ve borç yükünü artırma planlarını reddetmesinin ardından, İngiliz sterlini dün dolar karşısında dip seviyeyi gördü. Euro da dün 95 sente düşerek fiyatta ABD doları ile parite seviyesinin altına düştü. Çin yuanı (veya renminbi) en düşük seviyeye ulaştı. Bu durum, İsviçre frangı, Kanada doları ve Brezilya realinden Meksika pezosu, Tunus dinarı ve Mısır ya da Sudan cuneyhine kadar tüm dünyada değer kaybeden para birimlerinin çoğu için geçerli.
Olumsuz etkiler sadece büyük ülkelerde değil, birkaç istisna dışında tüm dünya ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde görülüyor. Dolar, tercih edilen rezerv para birimi, uluslararası ticaretin önemli bir bölümü için temel para birimi ve dünyadaki işlemlerin yüzde 40'ı dolar ile gerçekleşiyor. Bu nedenle yükselişi veya düşüşü, enerji fiyatlarından gıda fiyatları, ilaç ve birçok ihtiyaç maddesine kadar hayatımızın birçok yönünü etkiliyor. Ayrıca, dış borcu olan ülkeler – ki özellikle gelişmekte olan ve yoksul ülkelerin çoğunun dış borçları var- doların değerindeki herhangi bir artıştan zarar görürler. Çünkü bu artış ödemeleri gereken borç servisi yükünü artırır.
Sorun şu ki bu kriz, dünyanın halen korona pandemisinin yansımalarından, Ukrayna'daki savaşın sonuçlarından, iklim felaketlerinin etkilerinden, enerji ve gıda fiyatlarındaki yükselişten muzdarip olduğu bir zamanda yaşanıyor. Dolayısıyla, dünyanın önümüzdeki birkaç ay içinde bir durgunluk ve ekonomik küçülme dönemine doğru gittiğine dair gerçek korkular var. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü bu hafta, dünyanın birçok ülkesinde ekonomik büyümenin bu yılın sonundan önce ve bir sonraki yıl içinde yavaşlamasını beklediğini belirtti.
ABD, faiz oranlarını yükseltme silahıyla enflasyonunu dizginleme savaşını sürdürmeye kararlı görünüyor. Bu, doların değerinde daha fazla artış ve dolayısıyla dünyanın birçok ülkesi için daha fazla baskı ve ekonomik sorun anlamına geliyor. ABD Merkez Bankası, 40 yılın yaklaşık en yüksek ivmesiyle üst üste üç kez faiz artırımına gitmesinin ardından bu yönde daha fazla adım atacağını açıkladı. Bu, dünyanın doların daha da değerlenmesini beklerken kemerlerini sıkması gerektiği anlamına geliyor.
Bugün doların küresel para birimleri tahtında oturmasını isteyen ABD'nin sorumluluklarını üstlenmesi ve finansal kararlarının dünyanın geri kalanı üzerindeki yansımalarını hesaba katması gerektiğini savunan ekonomistler ve politikacılar var. FED, Amerikan ekonomisinin sorunlarını çözmeye odaklanır ve kararlarını buna göre alır, fakat adımlarının etkisi içerisi ile sınırlı kalmayıp dünyadaki çoğu ülkeyi kapsar. Pek çok ülkeyi karıştıran ve sıkıntılarını artıran ABD faiz oranlarının yükseltilmesi sonucunda şu an yaşanan da tam olarak bu. Değerli dolar, tüketici için ithalat fiyatlarını düşürmek anlamına geldiği için içeride enflasyonu dizginleme çabalarında ABD'ye yardımcı olabilir ancak bunun karşılığında diğer ülkelere daha fazla sorun ve yük getirir. Amerikan tüketicisi bazı malları daha düşük fiyatlarla satın alırken; örneğin Tunus, Sudan, Mısır veya Lübnan'daki tüketici, fiyatları günden güne değişen birçok malın fiyatlarındaki sürekli artıştan muzdarip. Bu ülkeler ve diğerleri, yalnızca ithal mallarda fiyatların yükselmesi sorunuyla mücadele etmiyorlar, aynı zamanda çoğu gelişmekte olan ülkede olduğu gibi, dış borçları varsa, yüksek bir borç ödeme servisi faturası ile de mücadele ediyorlar.
İronik olan şu ki bu ülkeler, artan ekonomik baskılar nedeniyle yüksek borçlanma maliyetlerine rağmen, fazlalaşan iç yüklerle yüzleşmek için daha fazla kredi arayışına girmek zorunda kalıyorlar. Bunun, pek çok ülkenin gerçekten de borçlarını ödeyemediği bir zamanda gerçekleşmesi, yeni bir küresel borç kriziyle tehdit eden bir kasırganın, dünya beklendiği gibi bir ekonomik durgunluk aşamasına girerse daha büyük sorunların habercisi. Seksenli yıllarda ABD'de faiz oranlarındaki hızlı yükselişin, o dönem Latin Amerika'da feci bir borç krizine ve ardından gelen sosyal ve siyasi çalkantılara neden olduğu unutulmamalı. Dünya Bankası daha bu ay, faiz oranlarındaki art arda artışların dünyayı durgunluğa, gelişmekte olan ülkeleri bir dizi finansal krize ittiği konusunda uyardı.
Gerçek şu ki enflasyonu frenlemek için faiz artırımını kullanan sadece ABD değil. Son zamanlarda birçok ülke bu amaçla faiz oranlarını yükseltti. Ancak aradaki fark, faiz artışına doların değerindeki artışın eşlik ettiği Amerikan adımının etkisinin daha büyük olması. Büyük kriz zamanlarında geleneksel olarak güvenli liman olarak görülen Amerikan para birimi şimdi dünyayı karıştırıyor.