Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Gana’nın köle çocukları

Gana, diğer Afrika ülkelerinin genelinden çok da farklı bir öyküsü olmayan bir ülke… 1400’lerde Avrupalı tüccarlar ile ilk temas başlar ve 19. Yüzyılda İngiltere, bölgeyi Koloni Bakanlığı’na bağlayarak Kraliyet kolonisi ilan eder. 1957’de de göstermelik bir bağımsızlık ile bağımsızlıklarını ilan ederler. Akabinde ülke içindeki darbelerle siyasi yönetim bir şekilde var olur.
Gana’yı insanlık için utanç yapan şeylerden bir tanesi sömürgeleştirme, diğeri ise sömürgecilikle bağlantılı olan kölelik.
15. ve 16. yüzyıllarda Portekiz ve İspanya, köle ticaretinin en önemli aktörleri iken, 17. yüzyılda İngiltere, Fransa ve Hollanda bu alanda daha ağır basan ülkeler durumuna gelmiştir. Rakamlar kesin olmasa da “Yeni Dünya’ya” getirilen toplam köle sayısının 14-20 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Köle ticaretine en fazla maruz kalan bölge Afrika, Afrika’da da köle ticaretine en fazla maruz kalan ülkelerden biri Gana. En fazla sömürgeleştirme ve köleleştirme faaliyetine bulaşan ülkeler ise Batı, Avrupa ülkeleridir, medeniyetin beşiği olan yerler!
Kölelik, öyle ya da böyle uzun süredir kaldırılmış olsa da Gana’da maalesef devam etmekte…
Gana’da çocuklar, aileleri/yakın akrabaları tarafından 20 euro gibi bir miktara satılıyor ve Volta Gölü’nde köle olarak çalıştırılıyor. Çocuk işçilerden bahsetmiyorum, çocuk işçiliği zaten Gana’da normal bir durum bu, bildiğiniz kölelik. Ve konuyu CNN’deki köşesine taşımış olan Lisa Kristine de bu durumu öğrendiğinde benim gibi dehşete düşmüş zira bu köleleştirme alenen yapılan bir durum. Kötülüğün kendisi dehşet verici olsa da alenileşip sıradanlaşması çok daha vahim bir durum. İnsan büyük bir utanç içine düşüyor. Yani umarım düşüyordur.
Köle olarak satılan çocukların öyküsü birbirlerine yakın olsa kısmen farklılıkları var; kimisi ebeveynleri tarafından, kimisi yakın akrabaları tarafından köle olarak satılmış. Kimisi ise çocuk kaçıran çetelerin ellerine düşerek köleleştirilmiş.
Gana’da yasal olarak bu faaliyetlerin tümü yasak, çocuklarını satan ebeveynler için 10-15 yıl hapse varan cezalar var ancak uygulamada bir yaptırım görülmüyor.
Köle olarak çalıştırılan çocukları ebeveynleri hatırlıyor mu bilmiyoruz ancak birçok çocuk, küçük yaşta satıldığı için aralarında ebeveynlerini tanımayanların sayısı oldukça fazla.
Daha vahim olan ise çocuklardan yüzme bilmeyenlerin gölde çalışırken boğulup hayatını kaybediyor oluşu. İnsanı dehşete düşüren bu durum sonrasında kaç çocuğun yüzme bilmediği halde gölde, balıkçılıkta çalışırken hayatını kaybettiğini de maalesef bilemiyoruz. Ve bu olayı ilk kez duyuran Fanny Renman ve Martin Adlercreutz’un aktardığına göre bir çocuk suda boğulursa ya da göle dalıp bir daha çıkmazsa bunun yasal bir yaptırımı yok.
Gana hükümeti, çocuk köleliğini önlemek için halkla irtibat kursa dahi ve bu tip durumların ihbar edilmesini önerse dahi, yer yer “sahipleri” tarafından köle çocuklar, kendi çocuklarıymış gibi gösterildiği için ve çocuklar da kayıtlı olmadığı için polisin böyle durumlarda müdahale etmediği de oluyormuş. Zira kendi çocuklarını köle şartlarında çalıştıran babalar da var, “köle sahipleri” satın aldıkları çocukları köle olarak çalıştırırken kendi çocuklarını da aynı şartlarda çalıştırıyormuş.
Tüm okuduklarımızdan sonra, çocukların üç kuruşa köle olarak satılması gerçeğine lanet okumamız bittiyse, anlatılanlara bakınca, üstelik olayı aktaran Batılıların dehşetine de bakarak, karşımızda kendi çocuklarını ve kendi halkının çocuklarını köle olarak çalıştıran, en yüksek perdeden kınadığımız Ganalı aileler görebiliyoruz. Ancak tablonun gölgeleri arasında kalan ve benim de meseleyi öğrendiğim kaynakların anlattığı öyküde görülmeyen, görülmesi engellenen bir şey var; Gana’da köle ticaretine karışan siyahlar, beyaz efendilerinden köleleştirmeyi maalesef o kadar iyi öğrenmiş ki, etrafta köle bulamayınca çocuklarını köleleştirmekten dahi imtina etmez olmuşlar.