Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Yüz Yıllık Şaşkınlık: Dosyalar dolusu müsvedde

Marcel Proust, yalnızca bir kez toplumla yüzleşti ve bunu bir daha asla yapmadı. Anlatısında aristokratların davranışlarının ayrıntılarına ihtiyaç duyar, bunun üzerine evden çıkardı.
Yorgun adam eve döner. Kıyafetlerini her zaman sıcacık şöminenin önüne asar. Vücudundaki soğuk çarşafları uzun süre taşıyamaz. Hizmetçi onu sarar ve yatağına kadar eşlik eder. Önünde "Kayıp Zamanın İzinde" adlı romanını yazdığı dosya vardı. Yatağının yanındaki sandalye ve masaların üzeri, hatta yatağın kendisi bile, sıkıca dizilmiş yirmi dosya müsveddeyle doluydu.
İşte böyle; gece gündüz her saat yazıyor, soğuktan elleri titriyor, tekrar tekrar yazıyordu. Eğlenceleri fevkalade pahalı, şehirdeki çeşitli mekanlardaydı.
Annesi 1903'te öldü. Kısa süre sonra doktorlar, hastalığının giderek kötüleştiğini ve tedavi edilemeyeceğini söyledi. Bütün hayatı değişti. Boulevard Haussmann’daki hücresine sımsıkı kapanarak bir gecede en oyalayıcı sosyal meselelerin en yorulmaz aktivistlerinden biri olan bu adam sıkıcı, başıboş, en yoğun münzeviye dönüştü.
Bütün gün hep yataktaydı. Zayıf vücudu hep üşüyordu. Öksürüyor, çırpınıyor ve sürekli titriyordu. Üst üste üç gömlek giyiyordu. Göğsüne sarılmış bandajlar, ellerinde kalın eldivenler, ocakta ateş yanarken hareketsizce donuyordu. Pencere hiç açılmıyor ve Paris'te kendi göğsünden başka hiçbir insanın göğsünü etkilemeyen, sokağın ortasındaki birkaç sefil kestane ağacı bile her tarafa yayılan kokularıyla ona eziyet ediyor.
Bir ceset gibi her zaman yatakta yatıyor, ilaçlarla zehirlenen sevkiyatlara eklenen ağır havada acı içinde nefes alıyordu.
Ancak akşam geç saatlerde biraz ışık ve biraz parlaklık görmek için kendini topluyordu. Hizmetçisi, gece kıyafetlerini giymesine yardım ediyordu. Onu bir şalla sarıp ilkbaharda bile onu üç kat kürkle sarardı ve ardından birkaç kişiyle konuşması için Ritz'e götürürdü.
İşte böyle; zamanını salonlar ve partilerde harcadı ve otuz beş yaşına kadar lüks ve anlamsız meselelerle meşgul oldu. Sürekli aylak zenginlerin eğlencelerine katılır, her yere gider ve her zaman da kapıda karşılanırdı.
On beş yıl boyunca her gece onu herhangi bir salonda, hatta en ulaşılmaz yerde bile bulmak mümkündü. Toplumun yüzlerini her zaman etkileyen bu duyarlı, çekingen genç adam, her zaman sohbetin iki tarafını da kendine çekerdi. Çoğu zaman kibar ve eğlenceliydi. O her yerde, bir köşede durmuş biriyle konuşurken görülebildirdi. Üst aristokrasi bu isimsiz davetsiz misafire göz yumardı...
Arabası, yorgun adamı tekrar yatağına yatırmak için bütün gece kapıda bekledi.
Görüşürüz..