Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Cezayir’den özür dilemek zorunda değilmiş!

Batı’nın en karanlık çağının Ortaçağ olduğu söylenir, oysa en karanlık dönem sömürgecilik dönemidir.  Daha açık şekilde sorulabilir; Kilise’nin, Skolastik düşüncenin insanlığa yönelik baskısı ve zulmü sömürgecilikten daha mı azdı? Nihayetinde kendisini merkez otorite gören bir anlayış, kendi amaçları ve çıkarları için savaşlar çıkardı, insanların topraklarını işgal etti, zenginliklerini sömürdü.
Batı’ya genel olarak baktığımızda, Ortaçağ ile yüzleştiklerini, hesaplaştıklarını, en karanlık dönemleri olduğunu ifade ettiklerini görüyoruz. Nihayetinde “Tanrı ile hesaplaştılar, karanlık çağı” atlattılar ve hatalarını kabul ettiler.
Sömürgecilik gibi bir utanç konusunda ise Batı’nın kendi ile hiçbir şekilde yüzleşmediğini görüyoruz. Batı’nın zenginliklerinin kaynaklarını sömürgecilik dönemindeki işgalleriyle ele geçirdikleri bilinmeyen bir durum değil.  Bu işgalin arka planında en basit yönüyle insan hakları ihlalleri varken en acı tarafında ise binlerce insanın hayatını kaybetmesi var. 
Sömürgecilik modelleri de farklı farklı…
Örneğin İngiltere’nin sömürgecilik faaliyetlerinde -nihayetinde bir sömürgecilik olsa da- daha asimilasyon eğilimi görülür. Buna mukabil Fransız sömürgeciliği daha şiddet içeren ve çok daha kanlı bir süreçtir.
Fransa’nın Cezayir’de sömürgecilik döneminde yaptığı katliamlar Fransız sömürgeciliğinin en acı örneğini oluşturmaktadır. Cezayir’in Fransız sömürgeciliğine karşı direnişi sırasında Fransa 1,5 milyon Cezayirliyi öldürdü. Milyonlarca insan yurdundan edildi. Fransa’nın Cezayir işgali döneminde Cezayir, sivillere yaylım ateşi açılması, işkence, soykırım, kültürün doğrudan hedef alınması, nükleer denemeler için denek bölge olma ve bunun gibi birçok insanlık dışı durumu tecrübe etmek zorunda kaldı.
Cezayir, doğal olarak Fransa’nın 1830-1962 yılları arasında Cezayir’de işlediği suçlardan dolayı özür dilemesini istiyor ve tazminat talep ediyor. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, 2012'de Cezayir'e gerçekleştirdiği ziyarette, ülkesinin söz konusu olaylardaki sorumluluğunu kabul etmişti. Ama özür dilememişti. 2018’de Fransa Anayasa Mahkemesi, Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda yaralanan veya sakat kalan Cezayirlilerin tazminat haklarına sahip olması gerektiğine hükmetmişti. Bu tazminatın akıbeti ne oldu bilmiyoruz ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron arada bir çıkıp Fransa’nın yaptığı katliamlarla ilgili Cezayir’den özür dilemeyeceğini ifade ediyor.
Tabi bir de Fransa’nın “bir milleti birbirine kırdırma” metodu var. Cezayir'in kurtuluş savaşı sırasında Fransa'nın yanında çarpışan Harkiler vardı. Fransa lehine Cezayirlilere karşı savaştılar. Harkiler’den bir kısmı Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasının ardından Fransa'ya yerleşti ancak Cezayir'de kalanların çoğu ya katledildi ya da zor koşullara terk edildi. Özellikle parçalanan aileler bu durumdan çok olumsuz etkilendi. Fransa, Cezayir’de sadece Harkilerden özür diledi, daha doğrusu Macron diledi. Ama özrün arkasında kendileri için savaşan bir gruba yönelik ihanetleri vardı.
Açıkçası sık sık Batı’nın, özellikle Avrupa’nın sömürgecilik faaliyetlerini anlatmaya meraklı değilim. Ancak bu kadar insanlık dışı uygulamayı yaptıktan sonra tek bir nedamet gösterilmediği gibi yılda bir kez çıkıp Macron gibi Fransız yöneticilerinin “özür dilemiyorum, dilemek zorunda değilim” demesi sonrası akıbet değiştirmeyecek olsa da Fransa’nın Cezayir’de işlediği suçları yazmak zorunda kalıyoruz.
Macron’un, “özür dilemek zorunda değilim” açıklamasının gerekçesi ise tam olarak bir fiyasko. Zira özür dilemenin tüm ilişkileri koparacağını, ilişkiler devam etsin diye özür dilemeyeceğini belirtmiş. Bundan daha abesle iştigal bir özür dilememe gerekçesi olamaz. Özür dilememek için resmen saçmalamış. Dilediği bir özür var ama… mesela Harkiler’den özür diledi, dilediği özür ilişkileri koparmak için miydi?
Açıkçası uzun zaman sonra bile olsa, bir ülkenin bir başka ülkeye verdiği çok ciddi zararlar adına özür dilemesi, tazminat ödemesi, pişmanlık ifadeleri onca acıdan sonra bugün bir şeyi değiştirmeyecek olsa da iki ülke arasında “normalleşmeyi” sağlayabilir. Ama önce hatalı olduğunuzu kabul etmeniz gerekiyor.
Daha önce de belirttiğim gibi sömürgecilik yüzleşilmesi gereken kara bir leke… ve evet, sürekli düne bakarak yaşayamayız, sürekli sömürgeciliğin verdiği zararı anlatmanın tekrara düşmekten fazlası olmadığı malum, zaten sömürgecilik döneminde henüz doğmamış insanları da sömürgeci diye itham edemeyiz ancak şunu maalesef görmekteyiz; sömürgeciliğin temel güdüsü kendini üstün görmekten kaynaklanır. Zaten kendinizi üstün, karşınızdakini bir hiç olarak görmeseniz sömürgeciliği icat edemez ve uygulayamazsınız. Yine de sömürgecilere, sürekli dünkü hatalarını hatırlatmak istemeyiz ancak en azından dünkü hatalardan dolayı bir miktar rahatsızlık duyduklarını duymaya ihtiyacımız vardır. Ancak biri, bugün dahi çıkıp sömürgecilikten ötürü herhangi bir rahatsızlık duymadığını ve özür dilmeyeceğini belirtiyorsa, ona sömürgecilerden bir farkı olmadığını söylersek kendisine haksızlık etmiş olmayız.