İran, söylemlerinde Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerine sözlü saldırıyı ve oradaki rejimlere yönelik kışkırtmayı durdurdu. Şimdi herkes İran’ın bu söylem değişikliğine uygun olarak gerçeklik sahasında ortaya koyacağı faaliyetleri ve uygulamaları bekliyor.
Çin’in gözetiminde imzalanan anlaşmanın hayata geçirilmesi, bölgesel güvenlik kavramı için ortak bir zemin gerektiriyor. Aynı zamanda İran rejimi içinde yer alan ve çoğu zaman Hamaney ile adamlarının talimatlarına bile karşı çıkan radikal dinî akımın da dizginlenmesi lazım. “Devletin” güçlenmesini isteyen bir akım ile devlet aleyhine de olsa “devrimin” bekasında ısrar eden bir akım arasında yaşanan anlaşmazlık herkesin malumu. Bu iki akım da anlaşmayı kendi anlayışına göre yorumlamak için mücadele ediyor.
İran rejimi, kendi içinde bulunan ve son yönelimine karşı çıkan aşırılık yanlılarını dizginleyebilecek mi?
İran’daki rejimle aramızda, Arap (Basra) Körfezi’nin her iki yakası için de güvence sunan ortak bir güvenlik anlayışına varmak mümkün mü?
Peki ya dört kriz konusu (Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak) ne olacak? Bu dört dosya, ne kadar güvenilir olduğunu, iyi niyetini ve bölge için güvenli bir geleceğe bakışını göstermesi açısından İran için bir sınav. Ki güvenli gelecekten faydalanacak olan ilk taraf da İran, özellikle de halkının refahı pahasına genişleme projesine ilgi gösteren rejiminin politikası yüzünden sıkıntı çeken İran halkıdır. İran halkı bu dört dosyadan kendilerine fayda sağlayan bir kazanç elde edemedi. İran rejimi de jeopolitik kazanımlarının tadını çıkaramadı.
Anlaşmanın imzalanmasından bu yana söylem düzeyinde her şey yolunda gitti. Önce Hamaney, Suudi Arabistan’la anlaşmanın faydalarına odaklanarak saldırmama çağrısı yaptı. Daha sonra tüm İranlı yetkililer güzel vaatler, arzulanan umutlar ve bölge halkına dönecek faydalar sunma yolunda ilerleyen açıklamalarda bulundu. İran’ın bölgedeki vekilleri de açıklamalar yaptı. Örneğin Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah ve Husiler, Suudi Arabistan karşıtı söylemlerini yumuşattı. İşler, temenni edildiği gibi ilerlemekle birlikte henüz söylem alanının ötesine geçmedi.
İran’ın Suudi Arabistan ile Suriye arasındaki yakınlaşmaya tepkisi, tam aksi istikametteydi. İran rejimi içindeki radikalizm yanlısı akımın faaliyeti, Suudi Arabistan’la anlaşma imzalayan akımın aleyhine olarak kendini gösteriyor. Aşırılık eğilimine sahip bu akımın faaliyetleri, öncelikle Suudi Arabistan’la yapılan anlaşmanın mimari Şemhani’nin görevden alınmasında belirdi. Sonra da İran’ın bölgedeki projesinden vazgeçmesinin zorluğuna işaret eden İran faturasının Suriye’ye sızdırıldığı ortaya çıktı. Tüm bunlar, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin, İran’ın oradaki varlığı lehine işleri tekrar kontrol altına almak için yaptığı Suriye ziyaretinin ardından yaşandı.
Suriye’deki maliyeti gösteren faturaların sızdırılması, öylesine veya kasıtsız olarak yapılmış bir şey değildir. Aksine herkesin, bu fahiş maliyetten sonra İran’ın Suriye’den çıkmasının öyle kolay olmayacağını anlaması istendi.
İran’ın Suriye’deki varlığının Suudi Arabistan Krallığı için oluşturduğu tehditler, sınırlardaki güvenlik tehlikesiyle sınırlı kalmayarak İran’ın himayesi altında faaliyetlerini yürüten yetkililer ve sistemlerin tesis ettiği Captagon ticaretine kadar uzanıyor.
İran Devrim Muhafızları mensuplarının faydalandığı bu “kazançlardan” vazgeçmek kolay olmayacak. Bunun için önce İran içindeki anlaşmazlığın bitirilmesi lazım.
Irak’ta bulunun ateşli radikal akımın faaliyetleri ise Sudan hükümetinin İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen Haşd-i Şabi güçlerini Anbar gibi bölgelerde hâlâ kontrol altına alamamasında kendini gösteriyor. Yemen’e geçecek olursak, orada da müzakerelerde daha uzlaşmaz olan Husilere giden yoldaki silah sevkiyatı hâlâ kontrol altında.
Velhasıl, şu ana kadar İran’la bölgenin ve Körfez’in iki yakasındaki ülkelerin güvenliği konusunda ortak bir zeminde buluşamadık. Aynı şekilde İran içindeki mücadele de sona ermedi ki bu mücadele, anlaşmayı tümüyle tehdit edip bozabilir.
Söylem düzeyindeki sakinlik İran’a, anlaşma karşısındaki tutumunu belirleme fırsatı vermesi açısından iyi. Bu anlaşmanın amacı bölge halklarının menfaati, bölgenin refahı ve buradaki kalkınma imkânlarının ilerlemesidir.