Vail Mehdi
TT

Japonya’ya hidrojen, Türkiye’ye elektrik

Günlerdir farklı televizyon kanallarında Türkiyeli ve Japonyalı yetkililerin Suudi Arabistan ziyaretine dair haberlere kulak veren sıradan vatandaş için dikkate değer veya önemli bir şey yok.

Nitekim ülke liderleri ve bakanlar ziyaret etmek, mevkidaşlarıyla buluşmak, anlaşmalar ile gelecek planları hakkında açıklamalar yapmak ve geniş bir kelime dağarcığı sunmak için gelirler. 

Ancak bu ziyaretlerin, hele de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ülke arasında uzun bir zaman hüküm süren ve şimdi mazide kalan gerilimden sonra gerçekleştirdiği ziyaretin büyük anlamları var.

Özellikle Çin, Suudi Arabistan’daki projelerden büyük bir pay elde ettiği için bu üç ülkenin iş adamları açısından bu ziyaretler, bir yatırım kapısıdır.

Japonya ve Türkiye ile ilişkinin gerçeğine Suudi Arabistan açısından bakalım. Bu iki ülke, Suudi Arabistan Krallığı’ndan, Krallığın kendilerinden ithal ettiğinden kat kat fazlasını ithal etmektedir. Örneğin Suudi Arabistan, 2022 yılında Türkiye’den 800 milyon dolarlık ithalat yaptı. Aynı yıl Japonya’dan yaptığı ithalat ise 27 milyar riyal değerindeydi. Buna karşılık Japonya’ya yaptığı ihracat yaklaşık 150 milyar riyal, Türkiye’ye ihracatı ise 5 milyar riyaldi.  

Türkiye ve Japonya, Suudi Arabistan’ın 2030’a kadar 3,3 trilyon dolar tutarında dev bir yerel yatırım planı olduğunu biliyor. Dolayısıyla ülkelerin Suudi Arabistan ile ortaklık arayışına girmesi normal.

Türkiye açısından müteahhitlik sektörü, Suudi Arabistan’la büyük bir buluşma ve güç noktası. Japonya, bu alanda Türkiye ve Çin’e iyi bir rakip konumunda değil.

Geleceğe ve önümüzdeki yılın sonrasına bakacak olursak; dünyanın enerjiye ihtiyacı var ki Suudi Arabistan’ın gücü de burada yatıyor.  

Petrolü unutup enerjiye odaklanalım. Japonya’nın 2032 yılına kadar yıllık 3 milyon ton hidrojen ithal etme planı var ve hedefi, 2040’a kadar 12 milyon tona ulaşmak.

Bunca hidrojen, Japonya’da çelik, petrokimya ve diğer sanayilerden kaynaklanan emisyonları azaltmak için önemli. Peki, bu kadar hidrojen nereden gelecek?

Muhtemelen Aramco’dan mavi hidrojen alacak. Zira Rusya ile ilişkisini kopardıktan sonra bir enerji krizi yaşayan Avrupa’nın aksine Japonya’nın hidrojen renklerine karşı bir önyargısı yok.

Avrupa’nın Suudi Arabistan’dan gelen yeşil hidrojenin yanı sıra elektriğe ihtiyacı var. Bu noktada, Irak ve Ürdün üzerinden Suudi Arabistan’la kurduğu elektrik bağlantısı yoluyla Türkiye’nin rolü devreye giriyor.

Türkiye, Suudi Arabistan’dan gelen elektrik için Avrupa’yla önemli bir bağlantı noktası.

Petrol ihtiyacının yüzde 40’ını Suudi Arabistan’dan sağlayan Japonya’nın, ihtiyaç duyduğu petrol dışı geleceğin alanları bunlar.

Japonya’nın ise teknoloji ve yarı iletkenler alanında Suudi Arabistan’a sunacağı çok şey var ama Japonya’nın zihniyetini değiştirmesi gerek. Dünyanın, özellikle Çin’in egemenliğinden sonra onun teknolojisine ihtiyacı yok. Bu nedenle Suudi Arabistan’ı sadece bir ihracat pazarı değil, gerçek bir stratejik ve ticari ortak olarak görmeleri lazım.

Aynı şey Türkiye için de geçerli. Suudi Arabistan, müteahhitlik ve projeler için bir pazar değil, petrolden uzak bir dönüşüm için büyük planları olan bir ülke. Planlar, yaptığı işe inanan ve onunla gelecek için planlama yapan gerçek ortaklara ihtiyaç duyar. Bölgenin ve dünyanın geleceği için…