Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Raşid Al Maktum’un 50 Arap hikâyesi

Dubai’nin ve Körfez kültürünün yarım asırlık bir süreçte yönetim ve siyaset alanında gerçekleştirdiği büyük başarı, ne bir tesadüf ne de bir şanstır.
Bu, bir tesadüf değil, aksine çalışmanın, kararlılığın ve net bir hedefin ürünüdür. Son derece önemli olan diğer bir nokta ise siyasi gerçekliktir. Yolunu kaybetmiş hayalperest Arap aydınlarının zannettiği gibi gerçeklik, ideallerden, yüksek hedeflerden ve davadan vazgeçmek anlamına gelmiyor.
Çevrenize bakın! Suriye yanıyor. Irak halkı, ortak bir noktada buluşamadı. Lübnan, devletçiğin otoriter yönetiminden ve ülkenin mezhepleştirilmesinden dolayı sıkıntı içinde. Yemen gördüğünüz gibi. Libya ise kanını ve petrolünü kaybediyor.
Geriye ne kaldı?
Bırakalım da bu hüzünlü Arap diyarının doğusunda siyasetin ve kalkınmanın başarı modeli ve ilham verici lideri, yılların deneyimini anlatsın.
Bu lider, gerçek Arap rüyası ve Arap Çölü’nün eşsiz halkından birisi olan Dubai Emiri, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Yardımcısı ve Başbakan Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum’dur.
Dün Şarku’l Avsat gazetesi, Dubai Emiri’nin “Hikâyem: 50 yılda 50 hikâye” adlı yeni kitabından özel kesitler yayımladı. Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum’un yakından şahit olduğu Arap trajedileri hakkında karşımıza kişisel duygu ve tecrübelerle dolu etkili özetler, tutumlar ve dönüm noktaları çıkıyor.  
Mesela Şeyh Muhammed bin Raşid, 20’inci yüzyılın felaketlerini devralan babası Hafız’ın hilafetine hazırlanan genç Beşşar Esed hakkında başta iyimser izlenimlerini anlatıyor.
Fakat Beşşar, Suriye krizinden sonra farklı bir dünyada yaşamaya başladı.
Şeyh Muhammed, bize geçmişte Doğu’nun incisi olan Beyrut’tan “Küçükken büyülendim, gençken âşık oldum ve akıbeti yüzünden çok üzüldüm” diyerek bahsediyor.
Saddam Hüseyin, Irak ve kaybedilen fırsatlar… Şeyh Muhammed’in aktardığı bu ibret verici hikâye hakkında çok düşündüm. Şeyh Muhammed, “Benimle Saddam Hüseyin arasında geçenleri halen hatırlıyorum. Benimle ilgili hislerini ve duygularını (Batı’ya meylediyor. Araplara iyi davranmıyor) diye Şeyh Zayid’e açıklamış” diyor. Saddam’ın bu eleştirisinin ardından Şeyh Muhammed, Saddam’a Dubai’ye sığınmasını teklif ettiğini, Saddam’ın ise, “Fakat Şeyh Muhammed ben, kendimi değil Irak’ı kurtarmaktan bahsediyorum” şeklinde yanıt verdiğini söylüyor.
Kaddafi… Kaddafi’yle ilgili kişisel izlenimini aktaran Şeyh Muhammed, “Radikal görüşleri vardı. Onunla tartışmanız mümkün değildi” diyor.
Şeyh Muhammed, Kaddafi’nin kendisinden Dubai tecrübesini Libya’ya taşıması talebinde bulunduğunu dile getiriyor. Şeyh Muhammed, “Kaddafi, bir değişiklik istemedi, sadece değişimi diledi. Değişim için söylemlere değil icraatlara ihtiyaç vardır” diyor.
Bunlar, yarım asır boyunca yönetim konusunda gerçekçi Körfez ekolüyle devrimci ve ilerlemeci Arap ekolü arasındaki farkı gösteren yeterli ve aydınlatıcı bilgilerdir.