Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Abdunnasır'ın ses kaydındaki en tehlikeli husus

Mısır'ın merhum cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın, Ağustos 1970'te Muammer Kaddafi ile İsrail’le çatışma ve Filistin sorununa ilişkin görüşlerini içeren 17 dakikalık görüşmesinin sızdırılan kaydı, uzun zamandır “öteki” Abdunnasır'ı besleyen fikir ve akımları çökertti.

Evet, Abdunnasır’ın iki kişiliği vardı ve Sayın Memduh Muheyni'nin bu gazetede yayınlanan makalesinde söylediği gibi, sızdırılan kasetteki akılcı Abdunnasır, insanların duygularını okşamak isteyen, daha sonra bir Arap felaketine yol açan duygusal hisleri körükleyen Abdunnasır'ı gömdü.

Sayın Abdurrahman Raşid'in de buradaki yazısında belirttiği gibi, Abdunnasır “yarattığı devin adeta esiri haline gelene kadar sloganlarının peşinden gitmeye devam etti. O dev, gittikçe daha hamasetli konuşmalar ve açıklamalar talep eden aşırılıkçı sokaktı.”

Elbette, Abdunnasır'ın Kaddafi'ye “Bırakın... Ne zaman savaşacağız ve nereden silah getireceğiz? Savaşmak ve özgürleştirmek isteyen buyursun gelsin, Tel Aviv’i nasıl kurtaracaksınız. Yahudiler askeri olarak bizden üstün, bunu söylemek istiyorum” dediğini duyan takipçilerinin şoke olduğu o kayıt hakkında çok şey söylendi ve söylenecek.

Sonra Abdunnasır şöyle diyor; “İsrailliler karada bizden üstün, hava gücü bakımından da bizden üstünler. Bunu yenilgiyi kabullenmiş olduğum için söylemiyorum. Ben sadece bir hedefe ulaşmak istiyorsak, onu nasıl başaracağımız konusunda gerçekçi olmalıyız diyorum.”

Sonra şu şekilde devam ediyor: “Eğer hedefin gerçekleşmesi çok uzak bir ihtimalse, biz bunun tamamen dışındayız. Bizi rahat bırakın. Biz barışçıl çözüm yanlısı, teslimiyetçi, yenilgiyi kabullenen kişileriz. Bunu vicdanım rahat bir şekilde kaldırabilir. Savaşmak isteyenler, buyursun savaşsınlar.”

Evet, yukarıdakilerin hepsi Nasırcılar için şok ediciydi ve bu, kayıtta bilinçli olarak tekrarladığı, etkisini bildiği ama bundan korktuğu bir ifadeydi. Bu nedenle barış görüşmelerine katılmaktan veya Sayın Raşid’in dediği gibi yarattığı “dev” ile yüzleşmekten korktuğu için mantıklı konuşmaktan korkuyordu.

Elbette takipçilerini şok eden konuşmanın geri kalanının önemini azımsamıyorum, ancak ses kaydındaki en tehlikeli husus, Ürdün'ün istikrarı hakkındaki küçümseyici sözleriydi. Abdunnasır “fedailerin Ürdün'de iktidarı ele geçirmelerini umuyorum, bakalım Kral Hüseyin o zaman ne yapacak!” diyor.

Daha sonra, “fedailerin” Ürdün'ün kontrolünü ele geçirmeleri halinde, İsrail’e karşı savaş konusunda sahadaki gerçeklere toslayacaklarını, savaş veya mücadele yoluyla bir şey elde etmenin zorluğunu anlayacaklarını söylüyor. Bu sözler için en tehlikeli diyorum çünkü Abdunnasır bölgedeki rejimlere karşı pervasızca, kibirle ve kişisel arzularına göre davrandı.

Bazı gazeteciler ve aydınlar, çıkıp Irak'ı, Suriye'yi ve diğerlerini uyduruk bahanelerle yakıp yıkan subayların ne kadar sağlam bir mantığa sahip olduklarını anlatırken, lider olma arzusundaki Abdunnasır küçümseyici ve ülkelerin istikrarı konusunda aşağılayıcı bir tavırla konuşuyordu.

En tehlikelisi diyorum çünkü o yıkıma bakan herkes bugün Irak'ın, Suriye'nin ve Güney Yemen'in ve diğerlerinin olmadığı bir bölge görüyor. Bunlar İsraillileri denize dökmek istiyorlardı, ama arkalarında ülkelerinde bir enkaz, Filistin davasına ise devam eden bir yıkım bıraktılar.

Bugün, Abdunnasır'ın ses kaydında 1948 sınırlarına geri dönülmesi talebini iptal edeceğini söylediği 1967 sınırları içerisinde bir Filistin devleti talebi için endişeleniyoruz. Bugün asıl tehlike, 7 Ekim 2023 olaylarından sonra 1967 sınırları içinde bir devlet talebinin gerçekleşmesinin artık gerçekten mümkün olup olmadığıdır?

Peki, rejimlerin çöküşü ve Sinvar'ın yanında durmak ile ilgili teorilerin sahiplerinin, bu sızıntılarda söylenenler hakkındaki teorileri nedir? Bir ders alacaklar mı?