İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Çağın haricileri ve Mısır’ın düşmanları

Mısır halkının 30 Haziran 2013 tarihinde Müslüman Kardeşler’e (İhvan) karşı ayaklandığından beri, Mısır’ın 3 dini kurumu (Ezher Şeyhliği, Fetva Kurumu ve Vakıflar Bakanlığı) İhvan’ın karşısında yer almak için ilk kez aynı anda harekete geçiyor.
80 yıl boyunca Arap ve İslam dünyasındaki bütün cihadist ve terörist gruplar, İhvan’ın içinden çıktı. Maalesef İhvan, bölgeyi ve dünyayı yeni teröristlerle besliyor. Genç nesiller ve şeyhler arasında fikri zehrini yayıyor.
Ezher Şeyhliği, rasyonel bir şekilde hareket ederek, herhangi bir İslami grubu kınamaktan kaçındı ve uzun süre nasihat ve rehberlik yoluyla iyiliğe çağırdı. Fakat faydalı bir sonuca ulaşılamadı. Zira haydut cemaat, terör geleneğini sürdürdü.
Şeyh Ahmed et-Tayyib ve Ezher âlimleri, cemaate ve taraftarlarına karşı peş peşe yaptıkları açıklamalardan usandı. Mısır’da yeni kalkınma belirtilerinin ortaya çıkmasının ardından cemaat ve taraftarları, Mısır’ın birliğini bozmaya çağırıp, kan dökme isteğini pekiştiriyor ve sabah akşam şiddete teşvik ediyordu.
Ezher, sessiz kalmayıp fikri mücadeleye girmesi gerekiyordu. Fikri mücadele, güvenlik güçleriyle yapılan mücadele kadar önemlidir. Bunun için Mısır’ın gelişmesini ve kalkınmasını istemeyenlerle mücadele etme konusunda Ezher, cemaatin çirkin yüzünü deşifre etmek amacıyla sözüne kulak verilmeyeceğini zannedenleri şoke eden bir açıklama yaptı.
Ezher, İhvan’ın Mısır ve halkının güvenliğini tehdit etmek ve karanlık planları Arap ülkelerine ve Ortadoğu’ya ihraç etmek için yolsuzluğu ve kaosu yaymada, gizli ajandaları gerçekleştirmeye çalışmada, DEAŞ’ın yolundan gittiğini belirtti.
Geçtiğimiz günlerde Mısır’da meydana gelen gelişmeleri takip edenler, diyalog ve komşulukla dünyayı aydınlatan lambaları söndürmeye ve Şarm eş-Şeyh Konferansı’nda olduğu gibi insanların birleşmesi ve yardımlaşması amacıyla Doğu’yu ve Batı’yı bir araya getiren çabaları engellemeye yönelik Mısır’daki kötü girişimleri gözlemleyebilir. Doğal olarak bu durum, şer odaklarının, tahrip yanlılarının ve tarihi nefret besleyenlerin hoşuna gitmiyor.
Ezher’in açıklama yaptığı bir zamanda, Mısır Fetva Kurumu da İhvan’ı çağın haricileri ve Mısır’ın düşmanları olarak nitelendirdi ve dini ayakta tutma gerekçesiyle yıkım yaptıklarını vurguladı. İhvan, boş sloganlar ve cafcaflı söylemler dışında tarihi geçmişinde ülkeye ve dine hizmet eden herhangi bir başarı gerçekleştirmedi. İslam ümmeti, ortaya çıkan sapık grupların ve hareketlerin çokluğundan dolayı terörist İhvan’dan daha sapık bir cemaat tanımadı.
Üçüncü darbe ise Mısır Vakıflar Bakanlığı’ndan geldi. Vakıflar Bakanlığı, dini ve vatanı bir defada sonsuza dek ele geçirmek isteyen bu çetenin durumunu açıklamaya katkı yapmakta gecikmedi. Vakıflar Bakanlığı, terörist İhvan’ın ülkenin güvenliğini, selametini ve istikrarını hedef almaya yönelik yaptığı çağrılarda çirkin ve gerçek yüzünü ortaya çıkardığını belirtti. Vakıflar Bakanlığı, terörist cemaatin yolsuzluk, kan dökme ve güvenilir insanları korkutma konusunda, DEAŞ örgütünün adımlarını takip ettiğini dile getirdi.
Biz, İhvan’ın hem Mısır’ı hem de Arap ve İslam ümmetini tehdit eden gerçek bir tehlike olduğu noktasında yeni bir dini ittifakın oluştuğunu görüyoruz. Bu meşru görüşlere göre İhvan’ın sözlerinin arkasından gitmek ya da fiillerini takip etmek caiz değildir. İhvan’a üye olarak ya da cemaati maddi ve manevi destekleyerek bu görüşe karşı çıkmak ve İhvan’ın komplolarına sessiz kalmak, hiç şüphesiz apaçık bir terör sayılmaktadır.
Hâlihazırda Mısır, geçtiğimiz günlerde Şarm eş-Şeyh’te Arap-Avrupa Birliği (AB) Zirvesi’nin sonunda dile getirdiği Cumhurbaşkanı Sisi’nin düşüncelerine, dini kurumların da katılmasıyla birlikte tek bir adamın kalbinde birleştiği görülüyor. Terörün Arap ülkelerinin, Avrupa’nın ve dünyanın güvenliğine ve istikrarına yönelik yıkıcı etkilere sahip olduğuna işaret eden Sisi, terörle mücadele etmek isteyen Arap ülkeleriyle Avrupa arasında terör sorununa karşı ortak çalışma mekanizması kurma düşüncesinin artmaya başladığını söyledi.
Mısır’da İhvan’ı kim destekliyor?
Öncelikle Katar ve Türkiye gibi bölgesel ülkelere işaret edilebilir. Bu iki ülkeyle mücadele etmek için Arap ve uluslararası girişimleri birleştirmek gerekiyor. Çünkü kötülüğün ateşi yayıldığında, bu ateş, herkese zarar verecek. Türkiye ve Katar’ın Libya’da yaptıkları ve Akdeniz’in karşı tarafında etkili oldukları net bir şekilde biliniyor.
İkincisi, insan hakları adı altında en önemli hakları yani güven, huzur ve istikrarı görmezden gelen şüpheli örgütlerin raporlarıdır. Bu örgütler, teröre göz yumarak yargının hükümlerine karşı çıkıyor ve kendi asli vatanlarında bunu yapmaya cesaret edemiyor. Uluslararası ve güvenilir yerel ve bölgesel raporlarla bu duruma karşılık veriliyor.
Üçüncüsü, yalanlar ve söylentilerdir. Mısır ve Arap halkları hakkında yanlış gerçeklerle karşılaşıyoruz. Güvenilir medya aracılığıyla bu soruna karşı koymak, İhvan’ın yalanlarını ortaya çıkaracaktır.
Dördüncüsü ise sıradan insanların sempatisidir. Bu insanlar, gerçek ve etkili dini söylemin yenilenmesine ihtiyaç duyuyor. Bu, başlı başına bir sorundur. Bunu başka bir yazımızda ele alacağız.
Kısacası bu sapık hareketin sonu geldi ve iç yüzü deşifre oluyor.