​Resul Tosun
Gazeteci Yazar
TT

31 Mart, seçim mi referandum mu?

31 Mart 2019 Pazar günü yapılan seçimler, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, il genel meclisi üyelerinin ve mahalle muhtarlarının seçildiği mutat yerel seçimlerdi.
Fakat bu seçimler hem yurt içinde hem de dış dünyada fevkalade bir ilgiye mazhar oldu.
Seçim sonuçları da aynı şekilde içerde ve dışarda gündem oluşturdu.
Sıradan bir yerel seçim olmasına rağmen bu denli ilgi ve tepkinin birkaç sebebi var.
Sebeplerin başında muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçiminin rövanşını almak geliyordu.
Erdoğan seçimlerin birinci turunda %52’lik bir oranla Cumhurbaşkanı seçilmişti. En yakın rakibi %30’larda kalmıştı.
Muhalefet başlangıçta seçimleri yerel olmaktan çıkartıp Erdoğan hakkında bir referanduma dönüştürme hedefine kilitlendi. Erdoğan’ın oylarını %50’nin altına düşürüp, millet desteği kalmadığı gerekçesiyle ülkeyi bir erken genel seçime zorlamayı ve tekrar parlamenter sisteme dönmeyi hedefliyordu.
Seçim propagandası da yerel yönetimlerin projeleri üzerine değil ekonomi, işsizlik ve dış politika gibi belediyelerle ilgisi olmayan alana yönelik yapılıyordu/yapıldı.
Muhalefetin hedefi belediye kazanmak değil AK Parti’ye dolayısıyla Erdoğan’a kaybettirmekti. Bunu da gizlemiyorlar açıkça ilan ediyorlardı.
Ortak paydası olmayan siyasi partiler bir araya gelip ittifak (Millet İttifakı) oluşturuyordu. İttifaka resmen katılmayan muhalif partiler de AK Parti karşısındaki adayı destekleyerek ‘Erdoğan’a kaybettirme’ hedefine atış yapıyorlardı.
‘Erdoğan’a kaybettirme’ hedefi tabiatıyla sıradan bir seçim hedefi değildir.
Erdoğan liderliğindeki 17 yıllık hükümetler Türkiye’yi uçurumun kenarından almış, gelişen kalkınan ve büyüyen bir ülkeye dönüştürmüştü.
230 milyar dolarlık gayrisafi milli hasıla bir trilyon dolara dayanmış, IMF’ye olan borç ödenmiş, sağlıkta, ulaşımda, iletişimde, tarımda, savunma sanayiinde ve hemen her alanda kendine yeter hale gelmeye başlamış; dolayısıyla kendi kararlarını kendi almaya gerektiğinde Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı gibi askeri operasyonlar yapar güve kavuşmuştur.
Türkiye’nin bu şekilde güçlenmesi emperyalist güçleri tedirgin etmiş ve Erdoğan’ı indirmek için kuklaları aracılığıyla açık gizli yedi darbe girişiminde bulunmuşlardır. 15 Temmuz darbe girişimi bunların sonuncusudur. Darbe girişiminde bulunanların tamamının emperyal güçlerle fiilen veya fikren ilişkili oldukları bilinmektedir.
Bu girişimler Cumhur İttifakı’nı doğurmuştur. AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin oluşturduğu bu ittifakın temel hedefi ülkenin istikrarı, başkanlık sisteminin kökleşmesi ve emperyal güçlere karşı ülkeyi savunmaktır.
Millet İttifakı’nın oluşumu ve hedefleri de emperyal güçlerin hedefleriyle örtüşünce Cumhur İttifakı seçim çalışmalarında Beka meselesine vurgu yapmıştır.
Seçim sonuçları itibariyle Cumhur İttifakı %51.64 ile hedefine ulaşmış, Millet ittifakı ise %37.57’de kalmıştır.
Bu sonuçlar halkın Erdoğan’a olan desteğinin sürdüğünü, başkanlık sistemini benimsediğini göstermesi açısından önemlidir.
AK Parti girdiği 15. seçimden de birinci parti olarak çıkmıştır.
Ancak Ankara ve Antalya gibi büyük şehirlerde muhalefet adayının kazanması, sembolik değeri yüksek olan İstanbul’da aradaki farkın az oluşu, muhalefeti sevindirirken AK Parti camiasını üzmüştür, moralini olumsuz etkilemiştir.
Gelinen noktada Cumhurbaşkanı’nın halk desteği ve meşruiyetini tartışma kapası kapanmıştır.
Öte yandan AK Parti oylarının düşmesi halinde planlanan yeni bir parti kurma projesi de akamete uğramıştır.
Ancak, Ankara ve İstanbul gibi şehirlerdeki sonuçlar AK Parti içinde öz eleştiri kapısını aralamıştır.
Adayların belirlenmesinden, teşkilattaki metal yorgunluğa ve propaganda stratejisine kadar bir dizi öz eleştiri gündeme gelmiştir.
İstanbul seçim sonuçları ise kazananın çok sevinmeyeceği kaybedenin de çok üzülmeyeceği bir noktadadır.
Endişelerin giderilmesi ve şaibenin ortadan kalkması için ya bütün oylar yeniden sayılacak -ki bu aylar süren bir işlemdir- ya da başkanlık seçimi yenilenecektir. Bunun kararı da YSK’ya aittir.
Eğer bu ikisinden biri yapılmazsa kazanan taraf kim olursa olsun İstanbul seçimleri tarihe şaibeli seçim olarak geçecektir.