İslam, kendisini insanı dosdoğru yola (surat-ı müstakim) götüren fıtrat dini olarak sunmaktadır. Dinin insanı dosdoğru yola götüren yol olarak anlaşılması, din ve doğruluk arasındaki ilişkinin ciddi bir şekilde ele alınmasını gerektirmektedir.
Sahih din, kendisini doğruluğa götüren yol olarak ortaya koymaktadır. Doğru yolun aracı olmayan bütün dinler, ideolojiler, değerler ve sistemler, sapkın ve ifsat edici bir karaktere sahip bulunmaktadırlar. Doğru yolu maskeleyerek, karartarak ve araçsallaştırarak insanla ve doğruluk arasında engeller, duvarlar ve vehimler kurgulayan inançlar, din olarak nitelenmeyi hak etmedikleri gibi, doğrulukla özdeşleştirilmeleri de sağlıklı ve sahih değildir.
Din açısından doğal olan durum, doğrulukla birlikte var olmaktır. Doğruluğun varlığı, yaşanması ve geliştirilmesi, dinin olmazsa olmazıdır. Doğruluğun yokluğu halinde din dahil, akıl, bilgi, düşünce, felsefe, sanat, edebiyat, siyaset, ahlak, kısacası insana ait her tecrübe bozulmakta ve ortadan kalkmaktadır. Doğru yola götüren bir araç olmaktan dinin çıkarılması, dinin yalanın kendisi olması anlamına gelmektedir. Yalana indirgenen din, yeryüzündeki bütün kötülüklerin ve fitnelerin kaynağı durumundadır.
Dindarlık, akıl, sevgi, adalet, umut, barış, hürriyet, ahlak ve çalışmaktan oluşan insani bir faaliyettir. Dinin akıllı, umutlu, adil, gayretli, ahlaklı ve sevgi dolu insanların tecrübesi olmadığı sürece sahih anlamda bir insani tecrübe olmasından söz edilemez. Dinin, servetin, şehvetin ve hakimiyetin aracı haline getirilmesi, dini dosdoğru yola götüren yol olmaktan çıkarmaktadır. Hegemonya aracı olarak kullanılan din, doğruluk yerine kendisini yalanla özdeşleştiren dinperestliktir.
İslam, kendisini dosdoğru yol olarak ifade etmekle aslında insanın önüne büyük bir meydan okuma koymuş bulunmaktadır. İnsan, dini kolaylıkla doğruluğun dışında servetle, şehvetle, şöhretle, menfaatle ve hakimiyetle özdeşleştirebilmektedir. Cahiliyenin temel karakteristiği, dinin insanın insan üzerinde iktidar kurmasına yarayan bir araca dönüştürülmesidir. Hakimiyet aracı olarak din, dosdoğru yol olmaktan çıkmaktan cahiliyenin afyonu haline gelmektedir.
Dinin dosdoğru yolu göstermesi için bilgiyle ve akılla dolu olması lazımdır. Dini, ahlak dışında her şeyin aracı haline getirenler, dini cehaletle, hurafeyle ve akıl dışılıkla doldurmaktadırlar. Bilginin ve aklın dinden soyutlanması, dinin yalanla özdeşleşmesi şeklinde çok önemli bir sonuç doğurmaktadır. Yalanın din olarak inanç, değer ve bilgi şeklinde benimsenmesi ve yaşanması, insanın bir yalana bağımlı kalarak hayatını harcaması anlamına gelmektedir.
Bu noktada dindarlık ve dinperestlik ayırımının yapılması gerekmektedir. Dindarlık, kişinin ahlaklı insan olmak için hakikat arayışı sürecinde dinin kendisine dosdoğru yolu bulması ve göstermesi için yaşadığı için tecrübedir. Dinperestlik ise, dinin doğruluktan soyutlanarak dinin servetin, şehvetin, şöhretin ve hakimiyetin aracı haline getirilmesidir. Din, dinperestliğe dönüştükçe doğruluktan uzaklaşmaktadır.
Dindarlık, hakikat arayışı tecrübesi iken, dinperestlik ise hakikatin bir yalana ve yanılsamaya dönüştürülmesini ifade etmektedir. Din, mutlak hakikat olan Tevhide imanı esas alırken, dinperestlik ise kulluk ve ahlak dahil bütün fıtri değerleri yalana indirgeyerek istismar etmektedir. Dine ve ümmete hizmet etmek için serveti, şöhreti ve hakimiyeti istediğini söyleyenler, aslında dini, arzularının gerçekleşmesi için araçsallaştıran dinperestlerdir.
Dinperestliğin doğrusu, ahlakı ve edebi yoktur. Dinperestlikte yalan, istismar ve israf vardır. Sınırsız ve sorunsuz bir şekilde arzularını ve hevalarını hakim kılmak isteyenler, ahlaki bir dindarlık yerine yalana dayalı dinperestliği her türlü araçla üretme konusunda sürekli çaba sarfetmektedirler.
Günümüzde dindarlığa olan güvenin sarsılması, dinin dosdoğru yola ileten bir kılavuz olarak görülmemesinin nedeni dinin topluma bir yanılsama, yanlışlık ve yalan olarak sunulmasıdır. İnsanlar, yalana, yanlışa ve yanılsamaya dayalı bir dini istememektedirler. İnsanlar, dinperestlikten bıktıkları ve sandıkları için din dışı seçenekleri aramaya yönelmişlerdir. Ahlaki dindarlık ile yalancı dinperestliğin birbirinden ayrılması şeklinde çok zor ve çetin bir meydan okuma insanlığın önünde durmaktadır.
Dosdoğru yolu gösteren fıtrat dini İslam, insandan Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmasını istemektedir. İnsan, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaya çalıştığı sürece hakikat, hayır ve hasen yolunda ilerlemektedir. Dindarlığın kutsallık unsuru, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma tecrübesidir. Allah’ın ahlakıyla nasıl ahlaklanılacağının dosdoğru yolu Kur’an’da ifade edilmiş ve Rahmet Peygamberi’nin hayatında ortaya konmuştur.
Rahmet Peygamberi’nin ahlakının Kur’an olduğu gerçeği çerçevesinde onun pratiği, insanlık için en güzel örnek konumundadır. Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaya çalıştığımız sürece hakka, hakikate, hayra ve hasen olana yaklaşabileceğimizin farkında olarak bizi yalana, yanılsamaya ve yanlışlığa saptıran dinperestlikten uzak durmamız gerektiği konusunda kendimizi sürekli olarak muhasebeye çekmeliyiz.
TT
Din nasıl dosdoğru yol olur?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة