Selman Dusari
Suudi Arabistanlı gazeteci, Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Küresel enerji güvenliği tehlikede

Her şerde bir hayır vardır.
Geçtiğimiz cumartesi günü Suudi Arabistan’daki iki petrol tesisine yönelik saldırılar, yaklaşık 5.7 milyon varil petrolün ziyan olmasına sebep oldu. Bu miktar, günlük küresel ham petrol üretiminin yüzde 5’ine denk geliyor.
Bu, İran’ın, küresel enerji güvenliğini sonuna kadar tehdit etmeye devam edeceğine dair dünyaya verdiği en güçlü mesaj.
Saldırılar, dünyanın en büyüğü olarak kabul edilen tesislerden birinde gerçekleşti.
Bu tehdit, İran’ın uzun bir süredir kapatmakla tehdit ettiği Hürmüz Boğazı üzerinden yapılmadıysa da İran, vekilleri üzerinden yaptığı bu saldırılarla sürekli olarak dile getirdiği aynı hedefi yerine getiriyor.
Bilindiği üzere daha önce, geçtiğimiz mayıs ayında Arap (Basra) Körfezi’nde Suudi Arabistan, Norveç ve BAE’ye ait petrol tankerlerine zarar vermek için deniz mayınları kullanmıştı. Ayrıca aynı ay içerisinde Suudi Arabistan’da başka bir petrol boru hattına da saldırdı.
Tüm bunlar bize, dünyanın yaklaşan bir ekonomik felâketle yüzleşeceğini haber veriyor.
İran’ın saçmalığı ciddiye alınmalı. Ancak onun imajını parlatıp Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi bir çıkış yolu aramakla değil. Bu saldırılar aynı zamanda, Avrupalıların Donald Trump ile Hasan Ruhani arasında bir zirve gerçekleştirilmesi için gösterdiği son çabalara yönelik net bir İran cevabı olarak kabul ediliyor.
İran bu terör eylemiyle ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesine karşılık verme yaklaşımını sürdürüyor. ABD, anlaşmadan çekildikten sonra İran’ın petrol sanayisini felce uğratan Amerikan yaptırımları ve olabildiğince baskı planını uyguladı. Bu durum, İran’ın ekonomisinin bozulmasına ve ihracatının 200 bin varilin altına düşmesine sebep oldu.
Hâlbuki sadece bir yıl öncesinde iki milyon varil ihraç ediyordu. ABD Başkanı, saldırıların yalnızca Riyad için değil ABD ve dünya ekonomisi için de olumsuz etkiler doğuracağı konusunda uyardı.
Bu uyarı, tüm dünya, ama özellikle de yaşananları maalesef ki umursamayan petrol tüketicisi ülkeler için geçerlidir.
Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Başkan Trump ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde de söylediği gibi Suudi Krallığı, böyle bir mesele ile başa çıkmak için gerekli güç ve iradeye sahip.
İran’ın saldırgan davranışlarını durdurma sorumluluğu, başta Avrupalılar olmak üzere Batı ülkelerine düşmekte. Gelgelelim kendilerinden beklenen sorumluluğu yerine getirmeyen de yine bu ülkeler. Üstelik İran’ın Yemen’e yönelik müdahalelerine karşı geldiği için bir de Krallığı eleştiriyorlar.
Yani petrol arzının sürmesini ve petrol için ‘insaflı’ bir fiyat istiyorlar, ama buna hiçbir şekilde katkı sağlamıyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?!
Kim bilir belki bir gün petrol varil fiyatlarının üçlü rakamlara ulaştığı bir güne uyanırlar!
İşte o zaman saldırıya maruz kalanın yalnızca Suudi Arabistan olmadığını iyice anlayacaklar. Yaklaşan bir felâketle yüzleşecek olan küresel ekonomidir. Amerikalı Wall Street gazetesinin de belirttiği gibi, “Suudi Arabistan'ın dünyadaki herhangi bir devletten daha fazla ham petrol ihraç ettiği bir durumda Suudi Arabistan’daki petrol sektörüne uzanan herhangi bir aksama, küresel ekonomi için olumsuz etkilere sebep olacaktır.”
Riyad, iki petrol tesisine yönelik saldırının ardından ziyana uğrayan miktarın ‘bir kısmını’ stoklarla telafi edeceğini söyledi. Bunu yapmakla küresel istikrara katkı sağlayan her ülke gibi üzerine düşen rolü elden geldiğince yerine getirmeye çabalıyor. Ancak şurası kesin ki bu rol, sonsuza dek sürmez. Bu saldırıların tekrarlanması, Suudi Arabistan’ın petrol stoklarını da etkileyecektir.
O zaman Suudi Arabistan, İran’ın eylemlerinin tehlikeleri konusunda defalarca uyarıda bulunmuş ancak bir karşılık alamamış olan ülke konumunda olacak. Belki ekonomik bir felâket bekliyorlar.
Belki de İran, bu felâketten kaçınmak için, Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’ın önerdiği senaryo dışında barışçıl bir çözüm bırakmadı.
Hatırlayalım Graham, saldırıya bir karşılık olarak İranlı hedeflere nihai bir ABD saldırısı çağrısında bulunmuştu.
Vakti geldi mi?