Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Gökyüzüne bakmak

“Gökyüzüne çok sık bakalım, ne varsa orada var” diyordu rahmetli Nuri Pakdil.
Peki, neden gökyüzüne bakılmalı? 
Göklerde ne var?
Göklere bakılmadan yer tanınıp imar edilemez mi?
Veya soruyu farklı bir boyuta taşıyarak Bilge Lider rahmetli Aliya İzzet Begoviç’in ifadesiyle “Göklere öğrenci olunmadan yeryüzünün öğretmeni olmak” imkânı yok mu? 
Gelin bu sorulara Kur’an ayetleri arasında küçük bir gezinti yaparak birlikte cevaplar arayalım. Ama öncelikle “sema/gökyüzü” kelimesinin ne anlama geldiğine bir göz atalım.
Sözlükte “yükseklik” anlamında bir isim olup sümüv (semâ) kökünden türemiştir (çoğulu semâvât); “gök, bulut, yüksekte olan her şey, evin tavanı, yağmur, atın sırtı” gibi mânalara da gelir. İslâm düşüncesinde varlık ve kâinat tasavvurunun bir parçası olarak sema kelimesinin biri fizikî, diğeri fizik ötesi iki anlamından söz edilir. Yeryüzünün herhangi bir noktasından yukarıya doğru bakıldığında uzaydaki gök cisimleri dahil görülen bütün uzaklıklar semanın kozmoloji, astronomi ve astrofizik gibi ilimlerin konusunu teşkil eden fizikî boyutunu oluşturur. Kur’an’da daha çok “yedi gök” şeklinde kelimenin çoğul kullanımlarında veya mi‘rac gibi bazı olaylara değinen hadislerde semanın, mahiyeti tam olarak bilinemeyen gayb âlemine ilişkin fizik ötesi boyutundan söz edilir ve bu boyutuyla sema farklı din ve kültürlerde de yer alır. Bu anlamda semalardan sonra kürsî ve arş gibi melekût âleminin diğer varlıkları gelir. (DİA; Sema maddesi)
Kur’an-ı Kerim’de “sema” kelimesi tekil olarak 120, çoğul olarak 190, toplamda 310 defa zikredilmektedir.
Kur’an’ın bizlere verdiği bilgilere göre; yağmur[1], her şeye hayat veren su[2], azap[3], kitap[4], Maide/sofra/nimet[5],  bereket/bolluk[6], rızık[7] ve Melekler[8] semadan/gökten gelir. 
Mucizeler/ayetler gökten indirilir.[9]
Göklerin ve yerin yaratılmasında düşünebilen kimseler için ayetler/deliler vardır.[10]
Beklentiler/dualar semaya/göklere arz olunur.[11]
Gökten indirilen rızıkla yer diriltilir.[12]
Rızık da vadelidenler de semadan gelir.[13]
Emir merkezi göklerdir, yerin işleri göklerden idare edilir.[14]
Sema/gök büyüklenip Allah’a kulluk etmekten yüz çevirenler için ağlamaz[15] ve göğün kapıları onlara açılmaz.[16]
Sema/gök yerin korunmuş çatısıdır.[17] Yerin seması yıldızlarla/lambalarla süslenmiş[18] ve bunlar göklerin bekçileri kılınmıştır.[19]
Gökleri ve yeri yaratan Allah’tır.[20]  Gökler ve yer Allah’ındır.[21]   Göklerin ve yerin rabbi Allah’tır.[22] Gökler, yer ve aralarındaki her şey oyun olsun diye yaratılmamıştır.[23] Selim akıl sahipleri göklerin ve yerin yarılmasını düşünür ve bunların boşu boşuna yaratılmadığı sonucuna varırlar.[24]
Göklerde ve yerde olan ve hakikatin farkına varan herkes Allah’a secde eder/boyun eğer ve teslimiyet gösterir.[25]
Göklerin direksiz yükseltip havada tutulması Allah’ın kudretinin alametlerindendir.[26] 
Kur’an’ı Kerim’de zikredilen sema/gökle ilgili bu bilgiler, – bunlar bir bölümünü teşkil ediyor- göğe neden bakılması gerektiğini açık bir şekilde anlatmaktadır.
İnsanlık sema ile ve semadan gelenle bağlarını kestiği andan beri karanlığa kendini hapsetmeye başlamıştır. Sizler dünya metropollerinin lambalarla aydınlatılmış caddelerinin parıltısına ve gökdelenlerinin ışıklarına aldanmayın sakın. Zira o şehirlerde binlerce insanın evsizliğinden ve açlığından çoğu sakinlerinin haberleri yoktur.
Kendini aydın diye ilan eden veya edilenlerin, egemenlerin işledikleri zulümlere ve dünya üzerinde yapmış oldukları yıkıma sessiz kalışları nedendir?
Bugünün dünyasında insanın gökyüzü ile ve göklerden gelen kutsal ile bağı neredeyse tamamen kopacak derecede azalmıştır. Göklerde olan ve göklerden gelen rahmet ile tanışmayanlar –adları ne olursa olsun, kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar- yerdekilere merhametli davranamazlar. Zira ilahi rahmet pınarı olan vahiyden içemeyenlerin diğerlerine verecek bir damla suları olamaz. Dünyaya jandarmalık yapanların nasıl sadece kendi menfaat ve çıkarları için hareket ettiklerini düşünmek bile bu söylediklerimizin ne kadar doğru olduğunu ispatlamaya yetecektir.
Göklerin öğretisinden mahrum olan bu zihniyetler rahmet pınarından içemez ve insanlara içiremezler. Allah’ın bütün rahmet hazineleri ellerinde olsa bile. Zira ilahi öğreti bu tipleri şöyle tanıtır:
“Onlara de ki: “Bakın, Rabb’imin sonsuz lütuf ve rahmet hazineleri sizin elinizde olsaydı, harcanıp tükenir endişesiyle onları sımsıkı elinizde tutar ve hiç kimseye bir şey vermezdiniz. İnsanoğlu, gerçekten de çok açgözlü ve çok cimridir!” (İsra 17:100).
Bütün bunlara rağmen gökyüzüne ne kadar sıklıkla bakıyoruz?
[1] Bakara 2:19
[2] Bakara 2:22, En’am 6:99; Enfal 8:11; Ra’d 13:17; İbrahim 14:32
[3] Bakara 2:59; A’raf 7:162; Enfal 8:32; Kehf 18:40; Ankebut 29:34
[4] Nisa 4:153
[5] Maide 5:112,114.
[6] En’am 6:6; A’raf 7:96; Nuh 71:11.
[7] Mü’min 40:13; Yunus 10:31; Neml 27:63
[8] İsra 17:95.
[9] Şuara 26:3
[10] Bakara 2:264; Al-i İmran 3:190
[11] Bakara 2:144.
[12] Casiye 45:5
[13] Zariyat 51:22.
[14] Secde 32:5
[15] Duhan 44:29
[16] A’raf 7:40
[17] Enbiya 21:32
[18] Saffat 37:6; Fussilet 41:12; Mülk 67:5.
[19] Mülk 67:5; Cin 72:8
[20] Bakara 2:117
[21] Bakara 2:107,255,284.
[22] Ra’d 13:56
[23] Enbiya 21:16; Duhan 44:38.
[24] Al-i İmran 3:191.
[25] Rad 13:15; İsra 17:44.
[26] Ra’d 13:2; Hac 22:65.