Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Halen yaşayan Burgiba

Tunus halkı, son 8 yılda pek çok ihtilafa ve tartışma savaşlarına tanık oldu. Bunlardan bazıları gerçekten gerekli tartışmalar iken bazıları da boşluğun egemen olduğu, vakit kaybı sayılabilecek tartışmalardı.
Bu tartışma savaşlarından biri de sebepli sebepsiz tekrarlanıp canlandırılan, tarafların medeni, entelektüel savaşların koşullarına göre izin verilen ve bütün yasak silahlarını kullandıkları bir savaştır.
Tunus’ta sık sık yaşanan ve bir süre daha devam edecek gibi görünen bu savaş, Burgiba etrafında ve destekçileri ile düşmanları arasında dönen savaştır.
Elbette Burgiba, Tunus halkına damgasını vuran, onun için ölümsüz olan, Tunusluların çoğunluğu için büyük bir gurur kaynağını iken bazıları için de bir kompleks olan şahsiyetlerdendir.
Peki, bundan ne gibi bir sonuç çıkarabiliriz?
Modern Tunus devletini inşa eden, onun aracılığıyla Tunusluları rasyonel ve modern bir topluma dönüştürmek istediği bir projeyi benimseyen şahsiyet, aslında Tunus’ta üzerinde herkesin uzlaşmış olduğu bir şahsiyet değil. Tarih bunu birçok kez  gösterdi. Tabi ki herkesin bir şahsiyet üzerinde uzlaşması ve hem fikir olması gerekmiyor. Eskiden beri insanlar arasında görüş ayrılıkları ve anlaşmazlıklar olmuştur.
İkinci nokta, aslında ihtilafın konusu Burgiba’nın kendisi değil düşüncesi, modernleştirme programı ve Tunus devlet projesini üzerine inşa ettiği kültürel temellerdir. Diğer bir deyişle ihtilaf, tamamen ideolojik ve en büyük simgesi ‘Burgiba’ olan bir ihtilaftır.
Modern ulusal Tunus devletinin kuruluşu 1956 yılındaki bağımsızlık tarihine kadar uzanıyor. Ama bu ihtilaf ateşinin o günden bugüne sönmediğine dikkat edilmelidir. Bu da bizlere kültürün, bir yandan ihtilafları yeniden canlandırma gücünü, diğer yandan tarihin külleri altına saklanarak yeniden alevlenmek için uygun tarihi anları nasıl beklediğini doğrulayan ek bir örnektir.
Bugün sorun, Tunus devleti projesi ve üzerine inşa edildiği değerler konusunda oy birliği olmamasıdır. Bazıları buna, Tunusluları bir araya getiren bir anayasa olduğu, bu anayasanın geniş bir şekilde devletin sivilliğini ve kişisel özgürlükleri güvence altına alan, modernizasyonu nicelik ve nitelik olarak güçlendiren bir anayasa olduğu şeklinde karşılık verebilir. Ancak Tunus’un kalkınması, politik ve ekonomik sorunlarını aşması için anayasanın ruhunu yansıtan ve üzerinde uzlaşıya varılanlara bağlı kalan uygulamalara ihtiyaç vardır.
Burgiba ile ilgili ihtilafın taraflarını, destekçileri ve ona düşman olanlar şeklinde tanımlamıştık. Tunus’ta bazıları Burgiba kompleksine kapılmış bazıları ise bunun da ötesine geçerek ona düşman olmuşlardır. Peki, bu düşmanlığı haklı gösterecek bir şey var mı?
Doğrusu, bilindiği gibi modern ulusal Tunus devleti, Zeytune Üniversitesi seçkinlerine karşı kayda değer biçimde bir marjinalleştirme politikası takip etmiştir. Burgiba’nın söylevleri, Batılı, laik, Tunus’un aidiyetine ve Arap-Müslüman kimliğine saldırı olarak tanımladıkları projesine karşı olan din adamlarına sövgüler ve hakaretler ile doluydu. Yeni bağımsızlığına kavuşmuş Tunus’un siyasi seçkinleri, Burgiba’nın projesinin karşıtı olan proje yani Salih bin Yusuf’un İslamcı ve milliyetçi eğilimli projesine oldukça mesafeli ve şüpheli yaklaşmışlardı.
Zeytune kurumu ve Salih bin Yusuf’un destekçilerine karşı takip edilen bu politikalar, zamanla ölmedi. Burgiba’nın projesine mualif olanlar ve merhum liderin benimsediği modernizasyona karşı olan birçok Tunuslunun içinde yaşamaya devam etti.
Burgiba öldü ama projesine karşı bu muhalefet, kaybolmadı ve sona ermedi. Çünkü ihtilaf tam anlamıyla ideolojikti. Bu bağlamda, Burgiba muhalfliğinin, daha kendisi yönetimin başında iken başladığını unutmamalıyız. Bu muhalefet özellikle Burgiba’nın yeni ekonomi modeli deneyiminin başarısız olması ile başladı. İslamcı muhalefet hemen bu başarısızlığın üstüne atlayarak, kendisini muhalefetinin meşruiyet dayanağı olarak benimsedi. İşte altmışlı ve yetmişli yıllarda İslamcı cemaat adlı gizli yapı ile başlayan, Burgiba’nın yönetiminin son yıllarında ‘İslami Yöneliş’ adını alan ve Zeynel Abidin bin Ali döneminde ise adını ‘Nahda’ olarak değiştiren İslami muhalefetin başlangıç noktası buydu.
O zamandan beri İslami muhalefetin eleştirileri, tamamen Burgiba’nın modernleştirme politikalarına odaklandı.
Hâlihazırda sorun, bu projeye muhalif olanların muhalefetlerinin içeriğini geliştirmemeleri ve halen altmışlı ve yetmişli yıllarda muhalif oldukları projeye muhalefet ediyorlarmış gibi hareket etmeleridir. Oysa bugün, sivilleşme, vatandaşlık ve modernleşme değerleri evrensel hale geldi ve uluslararası varlığın şartı oldu. Bu yüzden bu muhalafet, o tarihi anda söz konusu projeye karşı çıkamadığı ve muhalefet edemediği için geç kalmış bir tür intikam alma çabası gibi görünüyor.
Buna karşılık, Burgiba’nın modernleşme başarısına, rasyonel ve gerçekçi metoduna dayandıklarını iddia etmelerine rağmen ülkeyi ekonomik gerilemeden ve politik narsist çatışmalardan çekip çıkarmakta başarısız olan destekçileri de önemli bir sorun yaşıyor gibi görünüyorlar. Bu da Burgibacı düşüncenin ve Burgibacı devletin destekçilerine karşı eleştiri dozunun yükselmesine ve görünür olmasına yol açtı. Başka bir deyişle, son yıllarda ülkeyi yöneten Burgiba destekçileri, başarısızlıkları ile Burgiba’yı kötülediler ve Burgiba’nın projesinin güçlü noktaları olan eğitim ve sağılığın zayıflamasına katkıda bulundular.
Tunus gerçek bir kalkınma krizi yaşıyor. Bazıları ise bu krizin istikametini ideolojik olana yönlendirmeye çalışıyor. Çünkü ideolojik savaşlar sözcüklerin ve hakaretlerin savaşıdır. Oysa kalkınma, kol gücünün, düşüncelerin, refahın ve maddi olarak vatandaşlara onurlu bir yaşam sunan yaratıcı vizyonların savaşıdır.