İran Dini Lideri Ali Hamaney, siyasi ideolojik bağlılıklarına ilaveten stratejik beklentilerinin önemli bir parçasını oluşturan bilgi ve kültür standartlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Gençliğinde Dostoyevski, Tolstoy, Çehov ve Şolohov gibi Rus edebiyatının başyapıtlarını okumuş olması kuşkusuz Rusya'ya yaklaşmasını kolaylaştırdı. Horasanlı (ülkenin kuzeydoğusunda yer alan ve Rus dünyasına yakın bir bölge) olması, kişisel ve sosyal kompozisyonunu bu yerin özellikleriyle bağlantılı hale getirdi. Horasan, Hamaney’in İran’ın jeopolitik konumuna yönelik perspektifinde en önemli etkiye sahip unsurdu. Onun döneminde İran, Çarlık Rusya’sı ile Kaçar Hanedanı hakimiyeti altındaki İran arasındaki ilişkiye benzer şekilde Rus komşusu ile bir yarı ittifak ilişkisine tanık oldu.
Bilindiği gibi, İran Dini Lideri, Arapçayı da çok iyi biliyor ve daha erken bir dönemde başta Seyyid Kutub’un eserleri olmak üzere birçok Arapça kitabı Farsçaya çevirdi. Dini ilim havzalarındaki eğitiminin ve devrimci faaliyetlerinin başında, Kutub’un İslami davet ve siyaset ile ilgili fikirlerinden ideolojik ve düşünsel olarak etkilendiği aşikârdı. Bu etki, Müslüman Kardeşlerin Şii versiyonu Irak İslami Davet Partisi ile ortaya çıkan Arap benzerinden ayrılan İranlı Şii siyasal İslam Hareketi ile ilişkisinin çekirdeğini oluşturdu.
Göreve geldikten sonra devrimi ihraç etme politikasını devam ettiren Dini Lider Hamaney döneminde İran, 4 Arap başkentini kontrol eder hale geldi. Bu güç ve etki, Hamaney’in İran rejiminin jeoideolojik doğasını korumaya verdiği önemi pekiştirdi. İran’ın Irak’a uyguladığı vesayet, bu doğanın pratikte daha çok kolonyalizm biçiminde ortaya çıkmasına neden oldu. İran Dini Lideri, İran’ın Irak’ın kontrolünü ele geçirmesinden bu yana, Iraklı liderleri özellikle de İslami Davet Partisi başta olmak üzere çoğu siyasal İslam partilerinin mensubu olan Şii liderleri konuk etmeye alışmıştı. Ne var ki son ziyaretçisi farklıydı. Ekim Devriminin temellerini sarstığı “Şii siyasi evi” kanalıyla Tahran’ın Iraklılara dayattığı bağlamların dışından geliyordu. Karşılıklı nezakete ve iltifatlara rağmen Dini Lider ile Iraklı ziyaretçisi arasındaki uçurum açıkça görülüyordu.
Ziyaret sırasında Dini Lider’in Iraklı ziyaretçisine dikte etmeye çalıştıkları, seleflerinde olduğu gibi onun tarafından kabul görmedi. Kazimi’nin kişiliğinde ve yapısında Dini Liderin, İran’ın genellikle Irak başbakanı seçilirken dayatmaya alıştığı özellikleri bulması zor. Arapçayı akıcı bir şekilde konuşan Dini Lider muhtemelen konuğunun arka planını, daha görüşmenin ilk dakikalarında anlamıştır. Yine Dini Liderin, tartışmalı Iraklı yazar Kenan Mekiyye’nin “el-Fitne” (Ayaklanma) adlı romanını okumuş olması da uzak bir ihtimal değil. Okumamışsa bile, birileri Mekiyye’nin kitabını, Mustafa Kazimi’ye hediye etmiş olduğunu kulağına fısıldamış olabilir.
Bu bilgi, kendisi ile ziyaretçisi arasındaki uyumun zor olduğunu, Bağdat’ta hükümetin başında uzun süre kalmasının neden olacağı rahatsızlığı kısa yoldan anlamasını sağlamış olabilir. Bu nedenle Dini Lider, ziyaretçisini Twitter hesabından yaptığı bir paylaşım ile uğurladı. Kasım Süleymani ile Ebu Mehdi el-Muhendis’in fotoğraflarını paylaşıp altına “İran ve Irak ayrılamaz” yazarak katillerinden intikam alınmasını ve ABD’lilerin Irak’tan çıkarılmasını talep etti.
Kazimi ile Mekiyye arasında güçlü bir ilişki var. Kazimi, Mekiyye’den etkilenmiş olduğunu gizlemiyor. Baas rejiminin devrilmesinde temel bir rol oynayan Mekiyye, İran’ı da eleştirmekten, kendisine karşı çıkmaktan, Irak’ın ulaşmış olduğu durumdan sorumlu tutmaktan, Irak’ı bir yanılsama için harabeye çeviren silahlı ve mezhepçi siyasi sınıfı korumakla suçlamaktan kaçınmıyor.
Mekiyye, “Ayaklanma” adlı romanına ek olarak yazdığı “Havamiş Ala el-Fitne” (Ayaklanma Kitabına Dair Dipnotlar) adlı kitapta, arkadaşı Hasan Mneimneh ile birlikte Mustafa el-Kazimi’ye Irak’tan çıkması için çok ısrar ettiklerini itiraf ediyor ve şunu ekliyor: “Ancak biliyordum ki Mustafa bunu yapamazdı. Ricalarımızı duymazlıktan geldi çünkü Ammar el-Şahbandar gibi o da, yorgun düşmüş ve iliğine kadar sömürülmüş vatanseverlik kelimesine tam anlamıyla gerçekten sadık, geride kalmış az sayıdaki insanlardan biriydi”.
Görünüşe bakılırsa Kazimi, Tahran’da da kendisine söylenenleri duymazlıktan geldi. İran tarafı Irak’ta politik, ekonomik ve güvenlik alanındaki ayrıcalıklarından, imtiyazlarından bahsederken Kazimi, Irak devletinin egemenliğinden, resmi kurumlarla ilişkilerin bireylerin tahakkümünden uzak olmasından, iç işlere müdahale edilmemesinden bahsetti. İran’ı harekete geçiren, Kazimi’ye baskı yapmaları için vekillerini devreye sokmaya ve kendisini devirmek için sokağı kendisine karşı kışkırtmaya iten de budur. Devrimin başlangıcında Dini Liderin ihanetle suçladığı sokak, Tahran için kendisini Kazimi yükünden kurtaracak bir aparata dönüştü. İran böylece kendisine bağlı hükümetin devrilmesine doğrudan neden olduğu için devrimden, kendi vekillerinin iktidara dönmelerini engellediği için de Kazimi’den intikam almak istiyor. Kazimi ile devrim gençleri arasında bir çatışma çıkarıp istifa etmesini sağlama bahsini oynuyor.
Dolayısıyla, Kazimi ile kendisini bir araya getiren görüşme, Hamaney’in konuğunun kişisel ve sosyal yapısı hakkındaki izlenimlerini oluşturması için yeterliydi. Düşünür Ali el-Verdi’ye göre, “Irak toplumunun, evlatlarında başka toplumlarda olmayan ve sadece onlara has belirli bir kişilik modeli doğmasını sağlayan ayırt edici özellikleri ve nitelikleri vardır.” Dini Lider’e bir Necef cüppesi hediye eden (ki birçok anlam taşıyor) liberal, sivil ve muhafazakar Kazimi, şimdi, sakin geçen ziyaretinin Irak sokaklarında ve meydanlarında şekillenmeye başlayan sonuçları ile yüzleşiyor. Öfkeli sokak kendisinden ya meydan okumasını ya da görevini bırakmasını talep ediyor.
TT
Kazimi, Hamaney ve ikisi arasında ‘Ayaklanma’ romanı
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة